Daha önce kanserden kurtulan 47 yaşındaki bir kadın, muhtemelen dünyanın en uzun COVID-19 hastalığı ile mücadele ettikten sonra nihayet sağlığına kavuştu!
Daha önce kanserden kurtulan bir kadın, şimdiye kadar belgelenmiş en uzun enfeksiyon vakası ile, rekor sayılabilecek bir şekilde 335 gün boyunca COVID-19 ile savaştı.
47 yaşındaki kadın ilk olarak 2020 baharında Maryland, Bethesda’daki Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) kampüsünde hastaneye kaldırıldı. Science News’in belirttiğine göre, bir yıldan sadece bir ay daha kısa bir süre sonrasında hala virüs için pozitif test veriyordu. Vaka, henüz hakem incelemesinden geçmemiş bir şekilde MedRxiv’de bir ön baskı olarak yayınlandı.
Üç yıl önce lenfomadan kurtulmasının ardından tedavisi onu çok az sayıda B hücresiyle (antikor üreten bağışıklık hücreleriyle) bırakmıştı ve bu yüzden ağır, uzun süreli bir enfeksiyona karşı daha duyarlıydı. Sadece bu yılın Nisan ayında hastanın semptomları hafiflemeye başladı ve COVID-19 için negatif test verebildi. İnsanların semptomlarını kendi kendilerine bildirmeleri için tasarlanmış bir uygulama olan ZOE COVID Semptom İzleyici’ye göre, insanların çoğu ortalama 10 veya 11 gün sonra semptomlardan kurtuluyor. İnsanların sadece yüzde 5 ila 10’u birkaç hafta veya ay boyunca daha uzun süren semptomlara sahip olmaya devam ediyor.
Hastayı tedavi eden (NIH) bulaşıcı hastalık uzmanı Dr. Veronique Nussenblatt, Science News’e verdiği demeçte, “Bir yıldır enfeksiyonu devam eden bir hasta hiç görmemiştim. Bu gerçekten uzun bir zaman” dedi.
Nussenblatt ve meslektaşları başlangıçta devam eden pozitif COVID-19 testlerinin, enfeksiyon temizlendikten sonra vücutta kalan zararsız viral fragmanların sonucu olduğuna inanıyorlardı. Bununla birlikte, daha önce çok düşük olan viral yükü bu Mart ayında tekrar yükseldiğinde, doktorlar bazı sorularına cevap vermeyi umarak genomunu sıralamaya karar verdiler. Bu, vücudunun temizleyemediği uzun süreli enfeksiyonla aynı mıydı? Yoksa virüsün başka bir türüyle yeniden enfekte mi olmuştu?
Sonuçlar, hastanın sistemindeki koronavirüsün on ay önce taşıdığına çok benzer olduğunu gösterdi. SARS-CoV-2’nin ilk varyantlarından biri olan bu virüs artık toplumda bulunmuyor. NIH’de moleküler virolog ve çalışmanın yazarı olan Dr. Elodie Ghedin, Science News’e açıkça “aynı virüstü” dedi.
Araştırma ayrıca, virüsün hastanın zayıflamış bağışıklık sistemiyle savaşırken nasıl evrimleştiğini açıklayabilecek iki genetik delesyonu da ortaya çıkardı. Birincisi, virüsün hücrelere girmek için kullandığı spike proteininin mutasyonuydu. Ekibin söylediğine göre daha ilginç olan ikinci delesyon, spike protein dizisinin hemen dışındaydı ve çok daha büyüktü.
Bu tür mutasyonlar, virüsün bağışıklık tepkilerimizden kaçmasına ve bizi hasta etmeye devam etmesine izin vererek yeni varyantlara yol açıyor. Mevcut çalışmada açıklandığı gibi, bağışıklığı baskılanmış bireylerdeki kronik enfeksiyonlar, virüsün sürekli olarak geliştiği kısmi bir bağışıklık tepkisi ile karşılanan tekrarlayan viral replikasyon turlarını kolaylaştırarak bunu sürdürmeye yardımcı olabilir. Örneğin alfa varyantı, ilk olarak bağışıklığı baskılanmış bir bireyde ortaya çıkmış olabilir. Bu nedenle, bağışıklığı baskılanmış kişilerin enfekte olmasını önlemek, virüsün yeni bir varyanta dönüşme şansını sınırlamak ve elbette sağlıklarını korumak için çok önemli.
Neyse ki, bu hikayede, geç de olsa mutlu sona ulaşıldı. Birden fazla negatif testten sonra Nussenblatt, enfeksiyonun nihayet bittiğini açıkladı…