Evinizdeki halıların devasa birer kir, alerjen ve mikrop deposu olması kimseye şaşırtıcı gelmemeli.
Biz etrafta dolaştıkça, bu parçacıkların pek çoğu havaya kalkar. Bilim insanları da merak etmiş ve emekleyen sıradan bir bebeğin bu şeylerden ne kadar soluduğunu araştırmaya koyulmuşlar.
İnsan yavruları, dik şekilde durmayı başarmadan önce tombul elleri ve ayaklarıyla birkaç ay etrafı keşfederler. Ancak, yetişkinlere göre ufak kalırlar ve gerçekte daha az toz kaldırmaları mümkündür.
ABD’li ve Finlandiyalı araştırmacılar, bazı cevaplar bulmak için ilk önce kontrollü bir hava hücresi ortamında bulunan halı parçalarında sürekli emekleyecek bir bebeğe ihtiyaç duydular.
Bu sebeple işe koyulup bir bebek yaptılar.
Bebeğin yapılmasına yol açan bu değerli gayreti takdir etsek de, bu şey o kadar acayip ki, tüylerimiz ürperdi.
Ancak nasıl görünürse görünsün, bir dizi hava algılayıcısıyla donanmış olan bu “basitleştirilmiş mekanik emekleyen bebek”, Helsinki’deki gerçek konutların bağışladığı beş halı parçası üzerinde yapılan toplamda 25 emekleme deneyinden başarıyla geçti.
Araştırmacılar verileri karşılaştırmak için yetişkin bir gönüllü de kullandılar. Bu kişiyi tam vücut kostümü ve filtre maskesiyle donatıp, aynı süre ve aynı şartlarda 25 yürüme deneyi yaptılar.
Purdue Üniversitesi’nden baş araştırmacı Brandon Boor şöyle açıklıyor: “Son teknoloji ayrosol cihazları kullanarak, bebeğin etrafındaki havada uçuşan biyolojik parçacıkları gerçek zamanlı olarak, saniye saniye takip ettik.” (Ayrosol: havada asılı kalan küçük parçacıklar)
Araştırmacılar bebeklerin, yetişkinlerle karşılaştırıldıklarında, bir kilogramlık vücut kütlesi başına, halıdan kalkan biyolojik madde parçacıklarını dört kat daha fazla soluduğunu buldular; havada uçuşan bu döküntüler, yere bağlı bebeklerin etrafında 20 kat kadar daha yoğun olabiliyor.
“Bebekler emekledikçe, etraflarında gerçekten yoğun bir mikrop bulutu oluşturuyorlar” diyor Boor.
Fakat araştırmacılar, siz robot bebeğin veya emekleyen küçük adamınızın (umarız kendisi daha sevimlidir ve daha az alüminyum folyoyla kaplıdır) sağlığından endişelenmeden önce, bunun muhtemelen sanıldığı kadar kötü bir şey olmadığını söylüyorlar.
“Pek çok çalışma, hayatın bu döneminde mikroplara ve alerji yapıcı maddeler taşıyan parçacıklara soluma yoluyla maruz kalmanın, astım ve alerjik hastalıkların hem oluşmasında hem de onlardan korunmada önemli bir rol oynadığını göstermiştir” diyor Boor.
Boor’un bahsettiği şey, “eski dostlar mekanizması” olarak bilinen bir kavram. Alerji uzmanları arasında önde gelen bir görüş olan bu kavrama göre, büyük oranda zararsız olan çeşitli mikroplara hayatımızın ilk zamanlarında maruz kalmak, iyi düzenlenmiş bir bağışıklık sisteminin oluşmasına yardımcı oluyor.
Genel olarak bakıldığında takım, bebeklerin mikroplara maruz kalması konusunda daha çok şey öğrenmemize olanak sağlayan bu yeni geliştirdikleri sistemden gurur duyuyor ve araştırmacılar bu alanda çalışmaya devam etmeyi umuyorlar.
Bir sonraki ölçüm cihazlarının bu kadar ürkütücü olmamasını umalım.
Çalışma, Environmental Science & Technology bülteninde yayınlandı.
ScienceAlert