İşin iyi tarafı, artık daha fazla mı uyuyoruz?
Zaman biz büyüdükçe daha hızlı akıyor gibi görünüyor, ancak görünüşe göre bunun tersi de doğru olabilir: Dünya’daki günlerimiz, zamanla daha uzun hale geliyor. Bu durumun tamamı, Ay’ın gezegenimizin dönüşü üzerindeki etkisi sebebiyle gerçekleşiyor.
Fakat hemen gidip de fazladan uyku programınızı oluşturmayın. Yapılan yeni bir çalışmada, Dünya ile Ay arasındaki ilişki 1.4 milyar yıl öncesine kadar takip edildi ve o zamanlar bir günün sadece 18 saat olduğu bulundu.
Yani o zamandan beri, aşağı yukarı fazladan altı saat kazanmışız; veya bir yılda ortalama olarak, hiç fark edilmeyen 0.00001542857 saniye.
Üstelik bunun sebebi, Ay’ın bizden sürekli ve çok yavaş şekilde uzaklaşıyor olması. 1.4 milyon yıl önce oldukça fazla yakın duruyormuş ve Dünya’nın dönüşü daha hızlıymış.
Wisconsin-Madison Üniversitesinde çalışan yerbilimci Stephen Meyers, “Ay uzaklaştıkça, Dünya sanki dönmekte olan bir artistik patinajcı gibi kollarını esneterek yavaşlamış” diyor.
Bilim insanlarından oluşan takım, astrozamandizin adı verilen ve jeolojik kayıtlar ile gökbilimsel kuramı birbirine bağlayarak, Dünya’nın ve Güneş Sistemi’nin tarihini yeniden inşa eden bir yöntem kullanmış.
Daha belirgin bir biçimde ise, Milankoviç döngüleri adı verilen bir şeyi kullanmışlar. Bu döngüler; Dünya’nın Güneş etrafındaki yörüngesinde, eksen eğikliğinde ve eksenel deviniminde meydana gelen değişimlerin veya Dünya’nın ekseninde Güneş’e doğru veya zıt yönde gerçekleşen sendelemelerin sebep olduğu iklim değişiklikleri kapsıyor.
Bu durum, farklı enlemlere ulaşan güneş radyasyonunun miktarında çeşitlilik yaşanmasıyla sonuçlanıyor. İklimde meydana gelen bu değişimler, çok eski kayalara ve fosillere kaydediliyor.
Bilim insanları astrozamandizini kullanarak, Dünya’nın iklimi ve bu iklimin, Güneş Sistemimizdeki diğer nesnelerle yüz milyonlarca yıl önceye uzanan ilişkisi üzerinde çalışma gerçekleştirebiliyorlar. Yörünge değişimleri ile meydana gelen iklim değişimlerine, yörüngesel zorlama adı veriliyor.
Ancak jeolojik kayıtlarda daha gerilere, milyarlarca yıl önceye gitmek daha zor, çünkü radyoizotop gibi tarihleme yöntemleri, bu kadar eski döngüleri belirleyecek kadar kusursuz değiller.
Bir diğer sorun ise, düzensiz Güneş Sistemi kuramı; bu fikre göre, Güneş Sistemi’ndeki nesneler düzenli ve yüksek oranda tahmin edilebilen yörüngelere sahip olmak yerine, zamanla daha düzensiz hale geliyorlar.
Jeolojik kayıtların incelenmesiyle, Güneş Sistemi’nin zamanla nasıl değişmiş olabileceğini belirlemek mümkün. Geçen yıl Meyers ve meslektaşları, Colorado’daki bir kaya oluşumunda yer alan çöküntü katmanlarına dayalı olarak, Dünya ve Mars arasında 90 milyon yıl önce gerçekleşmiş etkileşimleri gösteren bir tez yayınlayarak böyle bir şey yapmışlardı.
Söylediklerine göre bu, düzensiz bir Güneş Sistemi’ni gösteren ilk kesin delil niteliğindeydi.
Ancak zamanda daha geriye gitmek, daha fazla sorun meydana getiriyor. Örneğin Ay şu an, Dünya’dan bir yılda 3.82 santimetre kadar uzaklaşıyor. Ay’ın 4.5 milyar yaşında olduğunu biliyoruz; ancak şu anki oran ile geriye doğru tahmin yürütürsek, 1.5 milyar yıl önce Ay’ın Dünya’ya çok yakın olmuş olması ve gezegenin kütleçekimsel kuvvetleriyle parçalara ayrılmış olması gerekirdi.
Meyers, Columbia Üniversitesinden Dünya bilimci Alberto Malinverno ile birlikte TimeOptMCMC isimli bir sistem geliştirdi. Bu sistem, gökbilimsel kuramı, jeolojik veriyi ve Bayesci yaklaşım adı verilen istatiksel bir yaklaşımı birleştirerek, belirsizliğin üstesinden gelmeye yardımcı oluyor.
Meyers ve Malinverno, bunu Kuzey Çin’de bulunan 1.4 milyar yıl yaşındaki Xiamaling Oluşumu ile güney Atlantik Okyanusundaki Walvis Yükseltisindeki 55 milyon yıllık iki kaya tabakasına uyguladı. Dünya ile Ay’ın arasındaki uzaklığı, Dünya’nın yörüngesindeki değişimleri ve hatta 1.4 milyar yıl önceki bir günün uzunluğunu hesaplayabileceklerini buldular.
TimeOptMCMC kullanılarak Xiamaling Oluşumu için yeniden inşa edilen Dünya-Ay arasındaki uzaklık, Ay’ın geçmişte Dünya’dan daha yavaş uzaklaştığını gösterdi; yani bir güne her yıl eklenen süre, zamanla artıyordu.
Bu durum, günlerimizin her yıl yaklaşık 0.000018 saniye daha uzun hale geldiğini bulan son araştırmaların hâlâ geçerli olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılar gelecekte, oluşturdukları yaklaşımı kullanarak, Güneş Sistemi’nin evrimini milyarlarca yıl önceye kadar yeniden inşa etmek istiyorlar.
“Jeolojik kayıt, Güneş Sistemi’nin ilk zamanları için gökbilimsel bir gözlemevi niteliği taşıyor” diyor Meyers. “Kayalarda ve yaşamın tarihinde korunmuş olan bu nabız ritmine bakıyoruz.”
Takımın araştırması, PNAS bülteninde yayınlandı.
ScienceAlert