Denizde her yıl yüzlerce, bazen binlerce kargo konteyneri kayboluyor.
Okyanuslarda her yıl yüz milyonlarca yük konteyneri gidip geliyor fakat bunların hepsi son duraklarına ulaşamıyor. Bu süreçte her yıl yüzlerce, hatta binlerce kargo konteyneri denizde kayboluyor ve içindekiler okyanusa saçılıyor. Bunlar her ne kadar denizlerdeki plastik kirliliği bakımından önemli bir kaynak olmasa da, her yıl tahmini olarak 10.000 ton plastik bu şekilde okyanusa karışabiliyor.
Bu yıl halihazırda 1.000 konteynerin gemilerden okyanusa düştüğü tahmin ediliyor. Bu sayı, endüstrinin son yedi yılda gördüğü en yüksek seviyeyi oluşturuyor. Ağır cisimler denizin dibine batmaya eğilim gösteriyor. Fakat ayakkabı ve banyo oyuncakları gibi hafif kargolar bazen yüzüyor. Binlerce tonluk kargo, gemiden denize gidiyor ve ardından, siparişlerin verildiği yerlerden uzakta bulunan kıyılara vuruyor.
İngiltere’deki Plymouth Üniversitesi’nde çalışan meraklı araştırmacılar da denizde kaybolan bu konteynerlere ne olduğunu, ürünlerin en sonunda nereye ulaştığını ve bu kayıp hazinelerin parçalanıp çevreye nasıl yayıldığını takip etmişler. Sosyal medyanın gücünden faydalanan bilim insanları, 2014’ün başında New York’un doğusundaki kuzey Atlantik Okyanusu’na düşen binlerce plastik HP yazıcı kartuşuyla dolu bir konteyner üzerinde araştırma yapmışlar. Bu kartuşlar, aylar sonra yaklaşık 3.200 kilometre ötedeki Azorlar sahillerine vurmaya başlamış.
Plymouth Üniversitesi’nde çevre bilimleri profesörü olan Andrew Turner, kendi öncülüğünde yürütülen bu yeni çalışmanın, kayıp bir gemi kargosunun sosyal medya yardımıyla takip edildiği ilk çalışma olduğunu söylüyor.
Bu plastik kartuşları İngiltere sahillerinde bulan kişilerin haberleri basında yer alsa da, araştırmacılar kartuşların dünya çapında ne kadar uzağa gidebildiğine yönelik daha kapsamlı bir veri seti geliştirip geliştiremeyeceklerini görmek istemiş ve bu amaçla sosyal medyaya yönelmişler. Sahilde değerli eşya arayanların bulunduğu uluslararası bir Facebook grubunda çağrı yapan araştırmacılar, kıyıya vuran mürekkep püskürtmeli yazıcı kartuşları bulanların kendilerine bilgi vermesini istemiş.
Dört yıl süren yoklamaya katılan 267 kişi; İngiltere, Kanarya Adaları, Norveç ve hatta ABD’nin Florida eyaleti genelindeki kıyılarda 1.467 plastik kartuşun keşfedilmesine yol açmış. Turner, dünya çapındaki bu kartuş dağılımının şaşırtıcı olmadığını; çünkü Atlantik Okyanusu’ndaki su dolaşımına dair bildiklerimizle uyuştuğunu söylüyor. Dağılan parçalar, düştükleri yerden itibaren büyük okyanus akıntıları olan Azorlar ve Kanarya akıntılarıyla doğuya doğru taşınmış. İngiltere ve İrlanda civarındaki Kuzey Atlantik akımı ise kartuşların batıya ve güneye bakan sahil şeritlerine gitmesinden sorumlu.
Çalışmanın yazarları, plastik kartuşların bazılarını da bulmayı başarmış ve sonrasında bunları test ederek, plastiğin suda ne kadar hızlı parçalandığına bakmışlar. Kartuşlar tebeşirimsi ve narinmiş; yani ayrılmaya ve mikroplastik yaymaya başlamışlar. Tehlikeli maddeyle dolu olmadığı müddetçe, gemilerin bir kargo konteynerini nerede düşürdüklerini bildirme mecburiyeti bulunmuyor. Fakat kartuşların yakından incelenmesiyle, kartuşların parçalandığı ve muhtemelen demir, bakır ile titanyum barındıran mikroplastik kirliliği yaydıkları görülmüş. Yazarların belirttiğine göre yazıcı kartuşları yalnızca plastik atık değil, aynı zamanda yonga (çip) içermeleri yüzünden elektronik birer atık. Elektronik atıkların deniz ekosistemlerinde oluşturduğu etki ise bu noktada bilinmiyor.
Çalışma her ne kadar okyanus akıntısı modellemesine ve elektronik cihazların okyanusta nasıl parçalandığına yönelik bazı tespitler ortaya çıkarsa da, cini şişeye geri sokmanın yolu bulunmuyor. Kargo bir kez devrildiğinde, temizlemek için muhtemelen artık çok geç; özellikle de bildirilmemişse. Dünya çapından gitgide daha fazla ürün sipariş etmemiz, ağzına kadar dolan gemilerin artmasına ve siparişlerimizin denizin dibini ya da kapımızdan uzaktaki bir sahili boylamasına yol açabilir.
Yazar: Shaena Montanari/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.