California Üniversitesi’nde çalışan bir psikoloğun önderliğinde yürütülen çalışmaya göre genetik, hayatın sonraki dönemlerinde yaşlanmaya uyum sağlama biçimini etkiliyor olabilir.
Aging Cell bülteninde yayımlanan çalışma, epigenetik unsurların yaşlanmayla ilişkisine dair fikirler sunuyor. Epigenez, DNA’ya bağlanan kimyasalların, onun faaliyetini kontrol ettiği bir süreç. Gelecek nesillere aktarılabilen epigenetik değişimler, hızlanmış yaşlanmanın yanısıra; genelde yaşlanmaya eşlik eden algısal ve bedensel işlevlerdeki azalmalar bakımından da çok önemli olabilir. Gen ifadesinin değişmesiyle sonuçlanan epigenetik değişiklikler, bir dizi biyolojik süreç yoluyla gerçekleşebilir. Bunların arasında, araştırmacıların odaklandığı DNA metilasyonu da var.
DNA metilasyonunda, metil grupları DNA molekülüne ekleniyor. DNA’nın dört farklı nükleotit tipi var (A, T, G ve C). DNA metilasyonu, ökaryotik DNA’nın C bazlarında meydana geliyor. DNA metilasyonunda gerçekleşen değişimler, yaşlanmayla güçlü bir ilişki sergiliyor.
Araştırmacılar, aynı cinsiyetteki 96 çift ikiz üzerinde 10 yıl boyunca çalışma yürütmüşler. Bu çalışmada, yaşlanan ikizlerdeki 350.000’den fazla bölgede ölçülen ve kandaki DNA metilasyonunda görülen bireysel farklılıkların, hayatın sonraki dönemlerinde kısmen kalıtılabilir olduğunu ve on yıla uzandığını (69’dan 79 yaşına kadar) bulmuşlar. Bulgular; bilim insanlarının, yaşlanmadaki metilasyonun istikrar ile dinamiklerine katkı yapan genetik ve çevresel etmenleri daha iyi anlamasına yardımcı olabilir ve gelecekte farklı popülasyonlar üzerinde yapılacak çalışmalar için zemin oluşturabilir.
Yaşla ilişkili bölgelerin, en kalıtılabilir bölgeler arasında olduğunu gösteren bulgu; biyolojik yaşlanma oranlarının genetik açıdan düzenlendiğini destekliyor. Düzenlenen şeyler arasında, insanların COVID-19’a sebep olan SARS-CoV-2 gibi virüslere maruz kalma gibi çevresel sorunlara ne kadar iyi cevap verdiği de yer alıyor.
İkbal Pittalwala/California Üniversitesi Riverside. Ç: O.