Essex Üniversitesinde yapılan yeni bir çalışmaya göre sinirli yüzler ve sesler genelde erkek olarak, mutlu yüzler ve sesler ise genelde kadın olarak değerlendiriliyor.
Dr. Sebastian Korb’un öncülüğünde yürütülen çalışmada algıladığımız cinsiyetin, yüz veya seslerin duygusal ifadesini anlama şeklimizi büyük ölçüde etkilediği ve bu durumun tersinin de geçerli olduğu gösteriliyor.
Emotion bülteninde yayımlanan makale, hem erkeklerin hem de kadınların bilinçsiz şekilde aynı hataya düştüğünü ortaya çıkarıyor.
Psikoloji Bölümünde çalışan Dr. Korb, araştırmanın genişletilmesini ve dahili önyargılarımızın daha çok farkına varmamıza yardımcı olmasını umuyor.
“Çalışmamız, ilk izlenimlerinize çok bel bağlamamak gerektiğini gösteriyor çünkü ilk izlenimler bizi kolaylıkla yanıltabilir.
“Bir dahaki sefere bir kadının mutlu veya üzgün olduğunu düşünürken, önyargılarınızın ve yanlış yorum yapabileceğinizin farkında olun.
“Bir diğer ilginç nokta da, yüzde algılanan cinsiyetin duygusal kanıları etkileme biçiminde cinsiyet farkı olmamasıydı; fakat kadınlar genel olarak duygudaki ince değişimlere karşı daha hassaslardı.”
Araştırmacılar, mutluluktan öfkeliliğe kadar çeşitli derecelerdeki duygusal ifadeyle ve erkekten kadına doğru kayan bir ölçekte cinsiyetin değiştirilmesiyle oluşturulan 121 avatar yüzü ve ses kullanmışlar.
Üç çalışmaya katılan toplam 256 kişiye bu yüz modelleri gösterilmiş ya da sesler dinletilmiş. Katılımcılardan daha sonra duyguları yorumlamaları ve birinin erkek mi yoksa kadın mı olduğunu belirlemeleri istenmiş.
Etkilerin boyutu karşılaştırıldığında, hem yüzde hem de seste duygunun cinsiyetin algılanışını (aksine kıyasla) daha fazla etkilediği keşfedilmiş.
Bu durumun, beyindeki önemli bir duygu merkezi olan amigdalanın bilinçsiz şekilde etkinleşmesinden kaynaklanabileceği düşünülüyor.
Beynin derinliklerinde yer alan bu badem şeklindeki nöron kümesi, öfkeli bir saldırgan gibi tehditleri hızla tespit ederek yanıt vermemizi sağlıyor. Fakat bir kişinin cinsiyetini belirlerken kullanılmıyor.
Erkekleri sinirli şekilde algılamaya dönük önyargı taşımanın, savaşma veya kaçma tepkisine hazırlaması sebebiyle evrimsel bir avantaj taşıyabileceği de düşünülüyor.
Kaynak: Essex Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.