Gezegenin Keşfedilmemiş Son Köşeleri

0
Canlandırma: Sinelab

Çağdaş navigasyon sistemlerine rağmen dünya halen gizemlerle dolu.

Çağdaş kâşifler, haritaları boş alanlar ile dolu Ferdinand Macellan’a benzemiyor. Günümüzdeki haritalar, haritacıların yüzlerce yıllık çalışmasını ve binlerce uydunun topladığı verileri gösteriyor. Yine de bazı bölgeler hâlâ bilinmiyor. İsimsiz buzullar Alaska’nın bakir doğası boyunca uzanıyor, yabani zirveler Patagonya dağlarından çıkıntı yapıyor ve keşfedilmemiş kıyılar Grönland’ın kuzeyini kucaklıyor. Neredeyse bütün okyanuslar, yüzülmemiş sularla birlikte sadece orada yaşayan ve diplerde gezen canlıların bildiği deniz tabanları barındırıyor.

Dünya’nın bu el değmemiş köşeleri, çok da uzun olmayan bir zaman sonra tamamen keşfedilecek. Fakat şimdilik, geriye kalan bu ücra bölgeler insanlığın keşfetmeyi hiç bırakmadığını hatırlatıyor.

İşte, keşfedilmemiş bölgeler…

Okyanuslar Dünya yüzeyinin yüzde 71’ini meydana getirse de, okyanus bilimciler okyanus yüzeyinin yalnızca yüzde 5’inin haritasını çıkarmış. NASA uyduları ve diğer uydular kullanılarak, deniz yüzeyinde yer alan ve 5 kilometreden uzun olan yapılar ortaya çıkarılmış. Anlaşılması güç detaylar içinse bilim insanlarının botlara sonar cihazları takıp, verileri didik didik incelemesi gerekiyor.

Melville Mağarası, Avustralya’daki bir sıradağın tepesinde yer alan ve son birkaç milyon yılını altında bulunan ekosistemlerden ayrılmakla geçiren bir yağmur ormanına ev sahipliği yapıyor. Buraya yürüyerek ulaşmak neredeyse imkansız. Bu yüzden 2013 yılında bölgeye helikopterle atlayan bilim insanları, Dünya’nın başka hiçbir yerinde görülmeyen canlı türleri bulmuşlar.

Temas edilmeyen (ve turuncuyla gösterilen) insanlar halen mevcut; hiper şekilde bağlanmış dünyamızda bile… Gezegen çapındaki soyutlanmış bölgelerde yaklaşık 100 grup yaşıyor. Bu bölgeler arasında Amazon’un bazı kısımları, Hindistan yakınındaki Andaman Adaları ve Papua Yeni Gine de bulunuyor. Bu insanların çoğu avcı toplayıcı veya bahçıvanlıkla uğraşıyor.

Sibirya, beklentilere uygun bir bölge: Milyonlarca kilometrekarelik buzlu ormanlar ve sarp dağ zirveleri yüzünden soyutlanan yerel insanlar, bilinmeyen bölgelerin haritasını çıkarmakla ilgilenmiyorlar.

Antarktika, insanlar için misafirperver olmasa da bilim için önemli. Buz tabakalarının hareket şekli üzerinde yapılan çalışmalar, tabakaların nasıl eriyeceğini tahmin etmeye yardımcı olabilir. Bu erime, deniz seviyesindeki yükselişi çarpıcı biçimde etkileyebilir. İklimbilimciler, söz konusu hareketleri anlamak ve alttaki dev kara parçalarını ortaya çıkarmak üzere katmanların daha derinine iniyor.

Tsingy de Bemaraha, “tsingy” tepeleri adı verilen beyaz kireçtaşı kulelerine ev sahipliği yapıyor. Yerden keskin gökdelenler gibi çıkan bu tepeler, Madagaskar’da ilginç bir kaya oluşumu meydana getiriyor. Görünürde pürüzsüz olan geçitler, ayakkabıları tahrip eden ve ayağa batan küçük sivriltiler barındırıyor. Zirveler arasındaki tehlikeli düşüler yüzünden çoğu insan kâşif girmeye cesaret edemiyor.

Doğu Sahra Çölü’nde ağır silahlı göçebe gruplar, bunaltıcı güneş ve sonu gelmez kum fırtınaları bulunuyor; dolayısıyla, çok da şaşırtıcı olmayan bir şekilde çok az kişi burayı ziyaret etmek istiyor. Buranın haritasını çıkarmak isteyen kişi sayısı ise çok daha az.

Kuzeydoğu Grönland Milli Parkı, dünyanın en büyük milli parkı konumunda. Çok az ziyaret ediliyor ve ziyaret edenler de kendilerini sık sık bilinmeyen adalarda buluyor.

Patagonya turizm bölgelerine ve kabataslak çizilmiş alanlara sahip. Fakat bölgenin geniş, uzak dağlık arazilerinin büyük bir bölümünün haritası henüz çıkarılmamış.

Amazon’da, sadece yerli insanların bildiği önemli miktarda toprak parçası bulunuyor. Araştırmacılar bazı kabilelere elde taşınabilen GPS cihazları vererek bu bölgeleri haritalamaya çalışıyorlar.

Sarisariñama, sanki biri Venezüela’da yer alan bu ormanda bir delik açmış gibi görünüyor. Bu tepui veya düz tepeli dağ, her biri içerisinde ayrı ekosistem barındıran dört açık subatan içeriyor. Bu delikleri ilk olarak 1961 yılında bölgenin üzerinden uçan bir pilot fark etmiş.

Mamut Mağarası, ABD’nin Kentucky eyaletinde bulunuyor ve dünyadaki en uzun mağara sistemi unvanını taşıyor. Korkusuz mağaracılar her yıl yeni bölümler keşfediyor. Keşfedilmemiş odalara ulaşmak ve yeni derinlikler kaydetmek isteyen kâşiflerin, vücutlarından neredeyse hiç geniş olmayan tünellerden kıvrılarak geçmeleri gerekiyor. Ziyaretçiler, boşluklardan geçebiliyor olmaları kaydıyla haritası çıkarılan bölgeleri gezebilirler.

Wrangell-Saint Elias Vahşi Bölgesi o kadar büyük buzullar ve kayalık araziler barındırıyor ki, en gözü pek kâşifler bile bölgede tek başına dolaşacak kadar çılgın değil.

 

 

 

 

Yazar: Sara Chodosh/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz