Santa Barbara – California Üniversitesi’ndeki bilim insanları öncülüğünde Las Cumbres Gözlemevi’nde çalışan uluslararası bir araştırma takımı, yeni bir yıldız patlaması tipine ilişkin ilk bulguları keşfetmiş. Söz konusu patlama tipi, elektron kapımlı süpernova şeklinde adlandırılıyor. Araştırmacılar patlamaya yönelik kuramları 40 yıldır öne sürse de, fiili koşullardaki örnekler şimdiye kadar pek bulunamamış. Bu yapıların, muazzam boyuttaki süper-kavuşmaz dev kol (SAGB) yıldızların patlamalarından çıktığı düşünülüyor ancak bunlara yönelik kanıtlar da kıt durumda. Nature Astronomy bülteninde yayımlanan keşif, nihayetinde Yengeç Bulutsusu’na dönüşmeden önce gündüz vakti dünyanın her yerinden görülen ve M.Ö. 1054 yılında gerçekleşen süpernovanın bin yıllık gizemine de ışık tutuyor.
Süpernovalar, tarihsel açıdan termonükleer ve demir çekirdek çöküş adını taşıyan iki ana tipe ayrılıyor. Termonükleer bir süpernova, ikili yıldız sisteminde madde kazandıktan sonra patlayan beyaz bir cüce yıldızı temsil ediyor. Bu beyaz cüceler, (Güneş’in kütlesinin yaklaşık 8 katına kadar kütleye sahip) düşük kütleli bir yıldızın ömrünün sonuna ulaşmasından sonra geriye kalan yoğun kül çekirdekleri. Demir çekirdek çöküşlü bir süpernova ise (Güneş’in yaklaşık 10 katı kütleye sahip) dev bir yıldızın nükleer yakıtının bitmesi ve demir çekirdeğinin çökerek kara delik ya da nötron yıldızı oluşturmasıyla meydana geliyor. Bu iki ana süpernova tipi arasında, elektron kapımlı süpernovalar bulunuyor. Söz konusu yıldızlar, çekirdekleri oksijen, neon ve magnezyumdan oluştuğunda kaynaşmayı bırakıyorlar; demir oluşturacak kadar büyük değiller.
Kütleçekim bir yıldızı sürekli ezmeye çalışsa da, çoğu yıldızı çökmekten kurtaran şey ya devam eden bir kaynaşma, ya da kaynaşmanın durduğu çekirdeklerde atomların artık daha fazla sıkışamaması oluyor. Elektron kapımlı bir süpernovada ise oksijen-neon-magnezyum çekirdekte yer alan elektronların bazıları, elektron kapımı adı verilen bir süreçte atom çekirdeklerine şiddetli biçimde çarpıyorlar. Bunun sonucunda kaybolan elektronlar, yıldızın çekirdeğinin kendi ağırlığı altında bükülüp çökmesine sebep oluyor ve elektron kapımlı bir süpernovayla sonuçlanıyor.
Eğer bu yıldız biraz daha ağır olsaydı, çekirdek elementleri kaynaşıp daha ağır elementler meydana getirir ve yıldızın ömrünü uzatırdı. Dolayısıyla bu durum, bir çeşit ters Goldilocks hali gibi: Yıldız, çekirdek çöküşünden kaçacak denli hafif değil ancak ömrünü uzatacak ve sonradan farklı biçimlerde ölecek kadar ağır da değil.
Bu kuram, ilk olarak Tokyo Üniversitesi’nde çalışan Keniçi Nomoto ve diğer bilim insanlarınca 1980’in başlarında ortaya atılmış.
Yazar: Harrison Tasoff/Santa Barbara – California Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.