Dişiler ve erkekler eş tercihi yaparken ne kadar seçici olmalı? Eş bulmak için ne kadar rekabet etmeliler ve yavrularını büyütme işine ne kadar katılmalılar? Bu soruların cevabı büyük ölçüde sosyal gruptaki, popülasyondaki veya türdeki yetişkin dişilerin erkeklere olan oranına bağlı. Alman Primat Merkezi, Leibniz Primat Araştırmaları Enstitüsü, Max Planck Enstitüsü Biyolojik Zeka Bölümü ve Leibniz Enstitüsü Hayvan & Yaban Hayatı Araştırma Bölümü (Leibniz-IZW) katkılarıyla yürütülen yeni çalışmanın sonucu bu şekilde.
Ayrı cinsiyetlere sahip türlerde erkekler ve dişiler sık sık şekilleri, fizyolojileri ve davranışlarıyla farklılık gösteriyor. Cinsiyete özgü bu gibi adaptasyonlar, dişi ve erkeklerde eş rekabetinin derecesi, eş seçimi ve ebeveynin yavruya bakması şeklinde ortaya çıkıyor. Deneye dayalı araştırmalar, dişilerin eşleşme konusunda genelde erkeklerden daha seçici olmaya yatkınlık sergilediğini ve erkeklerin eşleşme fırsatları konusunda dişilere göre daha fazla rekabet etme eğiliminde olduğunu göstermiş. Bu kalıp, sık sık “geleneksel” cinsiyet rolleri adıyla anılıyor. “Tersine çevrilmiş” cinsiyet rollerine de rastlanırken, genel olarak hem türler arasındaki hem de tür içindeki cinsiyet rollerinde bir sürü çeşitlilik bulunuyor. Peki cinsiyet rollerinde rastlanan bu şaşırtıcı boyuttaki çeşitlilik nasıl açıklanabilir? Alman Primat Merkezinde çalışan Peter Kappeler’in öncülüğündeki bir araştırma takımı, bu doğrultuda hayvanlardaki cinsiyet rollerine yönelik literatürü incelemiş ve bir popülasyondaki erkek-dişi oranının, evrimsel açıdan cinsiyet rollerine yön veren güçlü bir etmen olduğunu belirlemiş. Cevaplanmamış soruların da belirlendiği makalede, cinsel seçilim ile cinsiyet rollerinin evrimini daha iyi anlamayı sağlayabilecek araştırmalara işaret ediliyor.
Son dönemlerdeki kuramsal ve deneysel bulgulara göre sosyal bir gruptaki, popülasyondaki veya türdeki yetişkin erkek ve dişilerin oranı (diğer adıyla yetişkin cinsiyet oranı veya YCO), cinsiyet rollerindeki değişkenliğe yön veren önemli unsurlardan biri. Bir türdeki popülasyonunda genellikle erkek ve dişilerin benzer oranda olması beklense de (50:50), doğadaki cinsiyet oranları geniş bir yelpazedeki taksonomik grupta büyük değişkenlik gösteriyor. Örneğin bazı izopodlarda erkeklerin oranı yüzde bir kadar düşük iken, bazı kuş türlerinde ise erkeklerin oranı yüzde 90’a varıyor. YCO’daki değişkenlik, tür seviyesinden sosyal birim seviyesine kadar uzamsal açıdan birden fazla ölçekte ölçülebiliyor. Örneğin yürütülen uzun dönemli çalışmalarda, benekli sırtlan (Crocuta crocuta) grupları arasında büyük YCO farklılıkları bulunduğu bildirilmiş. Leibniz-IZW’de Ngorongoro Sırtlan Projesi’nin başkanı ve yeni makalenin eş yazarı olan Oliver Höner, “Cinsiyet rolleriyle doğrudan ilişkili bir özellik olan sosyal baskınlıktaki cinsiyet rollerine, benekli sırtlanlardaki grup bileşiminin yön verdiğini göstermiştik” diyor. “Fakat YCO’nun dişi ve erkeklerdeki rekabetçi düzene yön veren ana unsur olup olmadığını henüz belirleyememiştik.
Leibniz-IZW’de Serengeti benekli sırtlan projesinin lideri olan ve makalenin eş yazarı olan Sarah Benhaiem şöyle ekliyor: “Sırtlan gruplarının YCO’sundaki değişimlerin, bu grupların ve genel popülasyonun performansını etkileyip etkilemediğini bulmak da ilginç olurdu.” Gruplar içerisindeki YCO zamanla önemli derecede değişebiliyor. Bu dalgalanmaların önemi, elbette belli bir türün yaşam geçmişine ve üreme süresine bağlı. Fakat anahtar nokta, belirli bir yaşam alanındaki yerel YCO’nun mutlaka dengeli olmayabileceği.
YCO, cinsiyet rollerinin birden fazla bileşenini etkileyebiliyor. Örneğin kara kukallarda (Centropus grillii) dişilerden çok daha fazla erkek var ve bu durum, dişilerdeki rekabetin artması ve yavrulara sadece erkeğin bakmasıyla ilişkili. Max Planck Enstitüsü Biyolojik Zeka Bölümünde çalışan ve yeni makalenin eş yazarı olan Wolfgang Goymann, “Aslında biz eş seçimi, cinsel çatışma, yavrulara bakma, eşleşme sistemleri, sosyal davranış, hormon fizyolojisi ve uygunluk üzerindeki YCO eğilimlerinin sonuçlarına yönelik ilk sistematik inceleme çalışmasını sunuyoruz” diyor. Örneğin hormonları ele alalım: Aynı cinsiyetteki rakiplerle olan rekabeti, eşler ile olan etkileşimleri ve ebeveyn davranışını şekillendirmede önemli bir rol oynuyorlar; üstelik hormonların seviyesi de bu gibi etkileşimlerden etkileniyor. Böyle bir bağlantıya yönelik en güzel bulgulardan biri de insanlar üzerinde yürütülen bir çalışmadan geliyor: Bir Frizbi turnuvasında erkek ve dişi gözlemcilerin oranı, her iki cinsiyette de oyuncuların testesteron seviyesi üzerinde etki meydana getirmiş.
Dişi ve erkek miktarının oranı, YCO ve cinsiyet rolleri arasındaki bu ilişkilerin ötesinde doğayı koruma bağlamında da önemli olabilir. Pek çok türde bir bireyin cinsiyeti genetik olarak değil, ortam sıcaklığı gibi biyolojik olmayan çevresel etmenlerle belirleniyor. Bu canlı türlerinde iklim değişiminin etkileri, cinsiyet oranlarında uç noktalı eğilimlere yol açıp popülasyon demografisini ve genetiği tehdit edebiliyor. Örneğin doğurgan kertenkelede (Lacerta vivipara) erkeklerin aşırı miktarda olması, dişilere yönelik cinsel saldırganlığın artmasına ve bu sebeple dişilerin hayatta kalma oranları ile doğurganlıklarının düşmesine yol açabiliyor. Nihayetinde bu durum erkek tarafındaki eğilimi artırarak, pek çok nesil boyunca yapılan rakamsal popülasyon yansıtımlarıyla gösterildiği üzere genel popülasyon boyutunu çarpıcı şekilde azaltıyor. Dolayısıyla YCO’daki eğilimlerin popülasyon dinamiklerine dönük olası sonuçları, koruma biyolojisi için de faydalı olabilir.
Bulgular iki ay önce Biological Reviews bülteninde sunuldu.
Kaynak: Leibniz Enstitüsü Hayvan & Yaban Hayatı Araştırma Bölümü. Çeviren: Ozan Zaloğlu.