Her Gün, Gezegen Üzerindeki En Büyük Kitlesel Göç Gerçekleşiyor ve Biz Görmüyoruz

0

Gece olunca, yukarı doğru yükseliyorlar. Güneş ufukta kaybolurken, dünyanın okyanuslarında çok büyük bir hareket yaşanıyor ve sayısız deniz canlısı, yüzeydeki sulara doğru yaptıkları o uzun göçe başlıyor.

Fazla kalmıyorlar. Güneşin doğarak, ışık ve yırtıcı tehdidini getirmesiyle birlikte, denizin derinliklerine bir kere daha geri çekiliyorlar ve kendilerini kuşatan karanlığın sunduğu korumaya sığınıyorlar.

Günlük dikey göç (DVM) adı verilen bu sonsuz mekik dokuma, içerdiği biyokütle yönünden gezegendeki en büyük kitlesel göç şeklinde düşünülüyor ve insanlar çoğunlukla zar zor fark etse bile; her gün, her gece yaşanıyor.

Fakat bazıları fark ediyor. Kaliforniya’daki Monterey Körfezi Akvaryum Araştırma Ensitüsü’nde çalışan ve bu göçü yakından takip eden bilim insanları, söz konusu olguya ait binlerce saatlik kamera görüntüsünü analiz ederek, bulgularını yeni bir çalışmada yayınlamışlar.

Uzun lafın kısası, bu göç çocuk oyuncağı değil. Avlanmaya giden dikey göçebeler için, gerçek anlamda güvenli olan bir liman bulunmuyor. Çünkü esasında avcılar, genelde her iki yönde de yüzlerce metreye çıkan bu çift yönlü yolculuğun her adımında onları avlıyorlar.

Gonatus onyx türü mürekkepbalığı, bir ışıldak balığını yiyor. (MBARI)

“Göç edenlerin gündüz vakti yaşadığı koyu derinlikleri işgal eden ikinci bir avcı grubu olduğu gibi, bu göçler esnasında tehdit oluşturan ayrı bir yırtıcı grubu da var” diye yazıyor araştırmacılar.

1997 ile 2015 yılları arasında Monterey Körfezi’nde kaydedilen dev miktarda gözlemden faydalanan araştırmacılar; göç eden canlıların günlük hareketler sırasında karşılaştığı tehdit türlerini ve seviyelerini değerlendirmek üzere, bu dikey göçü “o canlıların gözünden” incelemeye çalışmışlar. (Gözlemler; insanlı araçlar [HOV], uzaktan kumandalı araçlar [ROV] ve otonom su altı araçları [AUV] ile gerçekleştirilmiş.)

Orta derinlikli deniz ekoloğu Bruce H. Robison, “Şimdiye kadar hiç kimse, göçe bu açıdan bakmamıştı” diyor.

“İnsanlar, dikey göç eden canlılar üzerine yaptıkları avlanma tahminlerini, şimdiye kadar ağ römorklarıyla ya da akustik ölçümlerle elde edilmiş verilere dayanarak gerçekleştirmişlerdi. Fakat su altında, bu hayvanları çok uzun bir süre videoya kaydettik ve gerçekte karşılaştıkları şeylere dayalı olarak, göçün tehlikelerine doğrudan bakabildiğimizi fark ettik.”

Araştırmacılar çalışmada, iki av hayvanının* yüz yüze kaldığı karşılaşmalara özel olarak odaklanmanın yanısıra, karşılaşma verilerine dayalı bir model de geliştirmişler ve dikey göç esnasında bu hayvanların karşı karşıya kaldığı “potansiyel yırtıcı tehditlerini” hesaplamışlar. (* Kril [Euphausia pacifica ve Thysanoessa spinifera] ile ışıldak balığı [ışıldakgiller olarak da biliniyor.])

“Tehdit potansiyeli, günlük dikey göç sırasında, muhtemel bir yırtıcı veya engel ile karşılaşmaya yönelik gizli tehlikenin bir ölçüsü niteliğinde” diye açıklıyor araştırmacılar.

“Ölüm oranıyla eşit olmadığı gibi, avlanma oranını ya da avcılık etkisini de temsil etmiyor.”

Bu dikey göçebelerin karşı karşıya kaldığı ve görünürde her yerde olan yırtıcı engeller göz önüne alındığında, araştırmacılar, “başarılı göç ihtimalinin çok küçük göründüğünü” belirtiyorlar; ancak buna rağmen, bir şekilde, yüksek tehlike ihtimalleri her zaman yüksek ölüm oranları anlamına gelmiyor.

Araştırma takımının söylediğine göre bunun sebebi, belirli bir avın savunma ve kaçma kabiliyetlerine bağlı; fakat bu kabiliyetler arasında taklitçilik, biyoışınım, sürü ve grup oluşturma gibi taktikler de bulunabiliyor.

Av popülasyonları, hayatları boyunca bu tehlikeyi göze almak zorunda olsalar da (her gün, her gece); ister ışığa doğru yüzerek, isterse de ters yönde kaçarak, aç yırtıcılar karşısında var olmanın bir yolunu buluyorlar.

Bulgular, Frontiers in Marine Science bülteninde yayınlandı.

 

 

 

 

Yazar: Peter Dockrill/ScienceAlert. Çeviri: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz