Her Şeyi Bilen Dahi Bilim İnsanı Efsanesi Yanlış ve Tehlikelidir. İşte Sebebi…

0

Bu konudaki anlayışımızı değiştirme zamanı geldi.

Ken Clark, Astroparçacık Fiziği Profesörü, Queen’s Üniversitesi, Ontario.

Bir bilim insanı hayal edin. Cidden, şimdi. Aklınızdaki kişinin mizacını tartışmayacağım (fakat yine de tahmin edeyim: Beyaz? Erkek? Çılgın saçlı? Şaşırtıcı bir durum değil, ancak tamamen başka bir konu).

O kişilerin yaptıkları şeyi daha çok merak ediyorum.

Kafanızdaki bilim insanı, muhtemelen çok göz korkutucu görünen bazı teçhizatların önünde bir yerde oturuyor ve mümkün olduğu kadar sıkı şekilde araştırma yapıyor.

Benim için daha önemli olan şey ise, o görüntüde neyi görmediğiniz. Yapay bilim insanınızın dünya çapında ortak çalıştığı hiçbir insanı görmüyorsunuz.

Maalesef bu ihmal, tehlikeli olabilir. Bu fikri daha sonra açıklayacağım.

İlk önce, bir bilim insanının örnek görüntüsü neden tek başına çalışan birisi oluyor, onu anlamaya çalışalım. Aslında bu, yüzyıllar boyunca gerçeğe yakın bir durum olmuştu.

Tarihte geriye bakarsak, ünlü bilim insanlarının pek çoğunun, çoğunlukla soyutlanmış halde çalışmaya yatkın olduklarını görebilirsiniz; veya en fazla, birkaç sözleşmeli lisans üstü öğrencisiyle çalışırlar.

Örneğin Sir Isaac Newton. Kendisi, bugün kullanılan fiziğin büyük bir kısmının yanında matematiksel çerçeveyi de sağlayan kişi olarak bilinir ve yalnız çalışmayı tercih etmesiyle ünlüdür (yine de bu durum, meslektaşlarını düşman olarak görme eğiliminden dolayı olmuş olabilir).

Bugün bildiğimiz elektromanyetizmanın babası olan James Clerk Maxwell da tek başına çalışmaya yatkındı.

Albert Einstein bile kendi başına çalışarak genel görecelik kuramını (ve muhtemelen az önce bahsettiğimiz çılgın saç fikrini) verdi bizlere.

O halde bilimsel ilerlemedeki “yalnız bilim insanı” örneği, tarihsel gerekçelere sahip, değil mi? Hayır, öyle olmayabilir.

Bilimsel dehanın gerçekliği

Newton kendi çağdaşlarını küçümsemişti (aynı zamanda çalışmasını çaldıklarından şüpheleniyordu) ancak kendisi de kalkülüsün gelişimi üzerinde çalışan Gottfried Wilhelm Leibniz ile devamlı olarak iletişim halindeydi.

Maxwell, birkaç ünlü kurumda çalışmış ve pek çok zeki insan ile etkileşime girmişti.

Einstein bile, çığır açan keşiflerinin çoğunu yaparken etrafında deneme tahtası olarak kullandığı o meşhur insanlar vardı.

Peki bu efsane gerçekte az temele sahipken, insanlar neden hâlâ buna inanıyor?

Geriye dönüp, popüler kültürde temsil edildiğini gördüğünüz son bilim insanını düşünün. Ben en sevilen birkaç tanesini hatırlıyorum mesela: Eleanor Arroway (Mesaj), Doktor Brown (Geleceğe Dönüş), Peter Venkman (Hayalet Avcıları), Dana Scully (Gizli Dosyalar), Seth Brundle (Sinek), Hubert Farnsworth (Futurama), Walter Bishop (Fringe) ve hatta Rick Sanchez (Rick ve Morty).

Tüm bu karakterleri birbirlerine bağlayan tek konu, tek başlarına çalışıyor olmalarıydı. Aslında bu, çoğunun sahip olduğu belirleyici özelliklerden birisi. Ancak bu durum, pek çok yüzyıl boyunca gösterilen çabalarla evrimleşen ve günümüzdeki işlevine kavuşan bilimi temsil etmekten uzak.

Bilim, dış etkilerden kopuk şekilde yapılmaz. Bilimsel araştırmanın tüm felsefesi, her fikrin pek çok bilim insanı tarafından onaylanmasını ve dikkatli şekilde incelenmesini gerektirir.

Bu süreç biraz alabilir ve bazen acımasız olabilir ancak bu sayede hem sonuçların, hem de sürecin tümünün düzeltilmesine yardımcı olur.

Diğer bilim insanlarının eleştiri yağmurundan geçen her şey, büyük oranda geliştirilmiş bir ürün haline gelir.

Gerçeklerin tehlikeli şekilde inkar edilmesi

İşbirliğinin kural olduğu göz önüne alındığında, kendinize şu ebedi soruyu sorabilirsiniz: Kimin umrunda? Yalnız ve kahraman bir bilim insanı görüntüsü, bana nasıl bir tehlike sunabilir?

Burada sorun, bilimsel bir konu hakkında tartışma yapıldığı zaman ortaya çıkıyor. Bu yapıyı takiben; tartışma, bilimsel sürecin gerekli ve desteklenen bir parçasıdır.

Bu tartışma, söz konusu fikir birkaç bilim insanının dışındakilere sunulmadan önce gerçekleşir ve bazı zamanlar alevlenebilirken, farklı bakış açılarını savunanların arasında büyük bir saygı ile yapılır.

Tehlike, bilimsel sonuçlar halka sunulduğu zaman gelebilir. Toplumumuz artık herhangi birinin, bahsi geçen konu üzerindeki eğitimine, tecrübesine ve hatta bilgisine bakılmaksızın yorum yapabileceği bir ortam sunuyor.

Bu durum her ne kadar bilgiyi yayma bakımından harika bir yöntem olsa da, aynı zamanda herhangi bir düşüncenin (ardındaki verilerin ağırlığına bakılmaksızın), bilimsel bakımdan daha geleneksel şekillerde sunulanlarla eşit olduğu bir ortam sağlayabiliyor.

Özellikle de günümüzün geniş ölçüde popülist olan ikliminde, insanlar yalnız ve kahraman bilim insanını görmek istiyorlar. Bu kişinin, kendilerinin algıladığı şekliyle akademik dünyanın hakikat hakimiyetini devirmesini bekliyorlar.

İşte sorun burada yatıyor. Bu durumda, tek başına yorum yapan kişinin fikri, yorumlarının doğru olmasından emin olmak amacıyla bu konuya hayatını adamış on binlerce kişinin fikriyle eşit temele sahipmiş gibi düşünülebiliyor.

Bu durum, evrimin gerçek olup olmadığı hakkında (ki gerçek) veya aşılar ile otizm arasında bir bağlantı olduğu hakkında (ki hiçbir bağlantı yok) veya insanların iklim üzerinde bir etkisinin olup olmadığı hakkında (kesin surette etkisi var) bir tartışma olduğu izlenimi verebiliyor.

Bu yanlış anlaşılmalar uç noktalara taşındığı zaman (ki internetin işleri götürebildiği tek yön bu gibi görünüyor), herkes için zararlı olabilirler.

Yanlış anlamaları ortadan kaldırmak

Peki bu konuda ne yapılabilir? Değişimin gerçekleşmesi için, bu senaryodaki herkesin bir parça sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Bilim insanlarının yükümlülüğü, elde ettikleri sonuçları, (kendileri dışında herkes için) erişilmez durumda olan meslek dilinin, kuramların ve ödeme duvarlarının ardına gizlenmemiş halde sunmak.

Özellikle bilimin kamu tarafından fonlandığı bir toplumda bu, bilimin herkes tarafından anlaşılabilmesini sağlamak amacıyla para alan bilim insanlarının görevi.

Bilim insanları ayrıca, “harici” bakış açılarını hemen reddetmeyen dengeli bir tarafta durmalı.

Diğer taraftan halk, okuduğu her görüşün güvenilirliğini hesaba katma yükümlülüğüne sahip. Bu şekilde, tartışmalar bilgili şekilde gerçekleştirilebilir ve daha ileri gidilerek nihai sonuçların düzeltilmesine yol açılabilir.

“Kahraman bilim insanı” algısının, elde edilen sonuçlara tümüyle zarar vermemesi için bilimi erişilebilir kılmak önem taşıyor.

 

 

 

 

The Conversation

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz