İnsan Vücudunda Plastik Bulunması Ne Anlama Geliyor?

0
Fotoğraf: Mart Production/Pexels

1950’lerde dünyada yıllık olarak yaklaşık 1,5 milyon ton plastik üretiliyordu. 2017’ye gelindiğinde bu miktar katlanarak arttı ve 300 milyon tonun üzerine çıktı. Plastik, çok yönlü ve dayanıklı bir madde olması sebebiyle gıda paketlerinde, temizlik ürünlerinde, taşıtlarda ve hatta yapı malzemelerinde sıklıkla kullanılıyor. Fakat plastiği kullanma biçimimiz, gezegen için sürdürülebilir değil ve önemli bir kirlilik kaynağı haline gelmiş durumda.

Bunun sebebiyse plastiğin hiçbir zaman tamamen ayrışmaması. Plastik, nihayetinde sadece mikroplastik adı verilen ufak parçalara ayrışıyor. Bu plastik parçaları çok küçük olduğundan (5 milimetreden ufak) hava ile taşınabiliyor, okyanus tabanında birikebiliyor veya besin zincirine karışabiliyorlar. Mikroplastikler her yerde bulunduğundan, insanların da bunlara maruz kalması şaşırtıcı değil. Fakat sağlığımız üzerindeki etkileri konusunda halen bilinmeyen çok şey var.

Yeni çalışmalarda vücutta mikroplastik bulundu

Mikroplastiklerin sindirilebildiği ve sindirim sisteminden geçebildikleri bir süredir biliniyor. Fakat bu yıl yapılan ve sırasıyla Environment International ve Science of The Total Environment bültenlerinde yayımlanan iki çalışmada, insan kanında ve canlı akciğer dokularında ilk defa mikroplastik bulunmuş.

Kan çalışmasının yazarları, buldukları plastik parçacıklarının toplam yoğunluk ortalamasının bir mililitre kan numunesi başına toplam 1,6 mikrogram plastik parçacığına denk olduğunu aktarıyor. Akciğer dokusu çalışmasında ise akciğerlerin bütün bölgelerinde mikroplastik tespit edilmiş. Her iki çalışmada da, numunelerin içerisinde polietilen tereftalat (PET) bulunmuş. PET, plastik şişe yapımında yaygın şekilde kullanılan bir plastik malzemesi.

Portsmouth Üniversitesi İnşaat Mühendisliği & Haritacılık Fakültesinde biyojeokimya ve çevre kirliliği uzmanı olan ve iki çalışmada da yer almayan Fay Couceiro, bazı araştırmacıların yakın zaman öncesine kadar sindirilen mikroplastiklerin zararlı olmadığını çünkü vücuttan geçip giderek dışkıyla atıldıklarını iddia ettiklerini söylüyor. Couceiro, iddianın o zamanlar için basiretsiz olsa bile bir parça geçerliliği bulunduğunu çünkü bilim insanlarının plastik şeklinde tanımlayabildiği en küçük parçacıkların 20 mikrondan fazla olduğunu söylüyor. Bu boyuttaki plastikler, dokularımıza veya kan dolaşımıza karışamayacak kadar büyük.

“Fakat mikroplastik alanında çalışan bizler, henüz plastik şeklinde doğrulayamadığımız çok daha fazla ve daha küçük mikroplastik parçacıkları olduğunun gayet farkındaydık” diyor Couceiro. “Yeni teknolojiler çıktıkça, analitik kabiliyetlerimiz de gelişti ve artık akciğerlerimize giden bu daha ufak boyutlu mikroplastikleri bulabiliyor ve hatta kanımızdaki plastiği ağırlığına göre ölçebiliyoruz.”

Woods Hole Okyanusbilim Enstitüsünde çalışan bilim insanı Mark E. Hahn, iç mekandaki havada yüksek miktarda mikroplastik olduğundan, akciğer dokusunda ufak miktarlarda mikroplastik parçacıkları ve liflerinin bulunmasının şaşırtıcı olmadığını belirtiyor. Aslında, 2021 yılında Journal of Hazardous Materials bülteninde yayımlanan bir çalışmada otopsilerden elde edilen insan akciğer dokularında mikroplastik mevcudiyetine rastlanmış.

Son akciğer dokusu çalışmasının sonuçları, bu mikroplastiklerin akciğerlere veya onları soluyan kişiye zarar verip vermediği hakkında herhangi bir şey söylemiyor. Yine de, akciğerde tutulan mikroplastiklerin boyutu ve bunların nerede bulunabilecekleri konusunda bilgi sunuyor. Hahn bu bilgilerin, mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin kapsamını belirlemede kullanışlı olduğunu söylüyor.

“Mikroplastiklerin insan sağlığına etkilerine yönelik anlamlı deneyler yürütmek için vücudumuzda hangi tip plastiklerin olduğunu, bu plastiklerin vücudun neresinde bulunduğunu, ne kadar ve ne boyutta olduklarını bilmek büyük önem taşıyor” diyor Couceiro. Mikroplastiklerin kanda bulunabildiğini bilen araştırmacılar, bu maddelerin damarları tıkayıp tıkamadığını veya organların işlevini bozup bozmayacağını araştırmaya başlayabilir.

Mikroplastiklerin sağlığa etkileri henüz tam anlaşılmış değil

Couceiro, mikroplastiklerin yeni ortaya çıkan bir kirletici biçiminde görüldüğünü çünkü bilim insanlarının varlıklarından daha yeni haberdar olduklarını söylüyor. Araştırmacılar halen, bunları analiz etmenin en iyi yöntemlerini bulmaya çalışıyor; yani insan sağlığı üzerindeki etkilerini henüz anlamış değiliz.

Hahn, vücut içerisinde bulunan mikroplastiklerde maruz kalma (ve toksisite) seviyelerinin henüz anlaşılmadığını çünkü bunları ölçmenin çok zor olduğunu söylüyor; özellikle de vücutta en kolay şekilde aktarıldığı düşünülen 10 mikrometreden küçük olan parçacıkları.

Couceiro’ya göre şimdiye kadar bildiklerimiz, akciğerlerimizdeki yüksek mikroplastik yoğunluklarının iltihaplanmaya, astım benzeri belirtilere ve doku hasarına sebep olabileceği yönünde. Bağırsaktaki mikroplastiklerin de insanların bağırsak mikrobiyomunda değişimler meydana getirdiği keşfedilmiş.

2021 yılında Environmental Science & Technology bülteninde yayımlanan bir çalışmada, ciddi iltihabi bağırsak hastalığı (İBH) belirtileri gösteren bireylerin dışkılarında daha yüksek yoğunlukta mikroplastik bulunduğu keşfedilmiş. Fakat mikroplastiklerin İBH’ye katkıda bulunup bulunmadığını veya İBH’li insanlarda sadece daha fazla mikroplastik mi biriktiğini anlamak için daha fazla çalışmanın yapılması gerekiyor.

Mikroplastikler kendi başlarına potansiyel bir tehdit sergilemekle kalmıyor, insan salığını etkileyebilen zehirli organik bileşenleri de kendilerine çekiyor ve bunların taşıyıcısı şeklinde faaliyet gösteriyorlar. İz organik bileşenler (TrOC) gibi çevrede bulunan kimyasalların yanısıra plastik üretiminden gelen kimyasal katkı maddelerine de bağlanabiliyorlar. Plastikler vücudun hormon sistemlerini etkileyen ve üreme bozukluklarına, diyabete ve kansere yol açabilen endokrin bozucu kimyasallar barındırdığından, durum endişe verici bir nitelik kazanıyor. Couceiro, mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki spesifik sonuçlarının acilen belirlenmesi gerektiği görüşünde.

Mikroplastiklere maruz kalmayı nasıl azaltabiliriz?

Vücuttaki mikroplastiklerin sağlık açısından oluşturduğu tehlikeler henüz belli olmasa da, tedbiri elden bırakmamak ve bu maddelerden ne olursa olsun kaçınmak önem taşıyor.

Hahn, mikroplastiklerin vücuda muhtemelen sindirim ve solunum yoluyla girdiğini söylüyor. İnsanların mikroplastiklere maruz kalımını azaltma konusunda belli tavsiyeler vermenin kolay olmadığını ekleyen Hahn, gıdanın plastikle temasını en aza indirmenin ve dış mekanlarda daha fazla zaman geçirmenin faydalı olabileceğini belirtiyor.

Gıda ve içeceklerde bulunan daha büyük boyutlu mikroplastiklerin çoğunun, plastik paketlerden kaynaklandığı görülüyor. Couceiro, müşterilerin plastiğe yerleştirilen veya plastik içerisinde mikrodalga fırına konan yiyeceklerden kaçınabileceğini söylüyor. Plastik kaplar ve kişisel bakım ürünleri de insanların mikroplastiklere maruz kalmasına sebep olan kaynaklardan. Plastik paketleri kesmek ve yırtmak bile mikroplastik oluşturabiliyor.

“Zamanımızın yüzde 90’ını iç mekanlarda geçiriyoruz ve genelde iç mekan havasındaki mikroplastik sayısı, rakamların seyreldiği dış mekan havasına göre çok daha yüksek” diyor Couceiro. Evinizdeki ve kıyafetlerinizdeki sentetik kumaş ve halı miktarını azaltmak, bu doğrultuda büyük bir adım olabilir. Daha iyi havalandırma sağlamak ve elektrikli süpürge kullanımı artırmak da iç mekanlardaki mikroplastik yoğunluğunu azaltabilir.

Mikroplastik kirliliğini hafifletmek için üreticilerin ve yasa koyucu mercilerin de üstlerine düşeni yapması, plastik ürünlerin üretimini (ve tüketimini) azaltıp düzenlemesi gerekiyor.

“Meselenin özüne indiğimizde bu sorunun büyümesini önlemenin tek yolu, plastik kullanımını mümkün olduğu yerde bırakmak olacak” diyor Couceiro.

 

 

 

 

Yazar: Carla Delgado/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz