Otostop çekerek dünyayı dolaşan COVID-19; insanların tecrit olmasına, zatürreye ve korkuya sebep olurken, bilim insanları da SARS-CoV-2’nin nereden geldiğini belirlemek için yarışıyor.
Bütün cevaplara henüz ulaşamasak da (ki bunlar arasında, virüsün bir hayvan depodan gelip gelmemesi de var); yapılan yeni bir analiz, bunun laboratuvarda üretilen bir hastalık olduğunu iddia eden komplo teorilerine kesin biçimde son veriyor.
Çalışma, bu yeni koronavirüsün kökenine yönelik bazı ilginç ihtimalleri de akla getiriyor. Bu senaryolardan birine göre virüs, salgın haline dönüşmeden önce epey bir zamandır insanların arasında geziniyor olabilirdi.
ABD, İngiltere ve Avustralya’da çalışan araştırmacılardan meydana gelen bir takım, çalışmada şöyle yazıyor: “SARS-CoV-2’nin atalarından birinin insanlara sıçramış olması ve tespit edilmeksizin insandan insana geçtiği sırada, adaptasyon yoluyla yeni genomsal özellikler kazanmış olması mümkün”
“Bu adaptasyonlar bir kez kazanıldığı zaman, salgının başlamasını mümkün kılıyor ve yeterince fazla sayıda vaka kümesi meydana getiriyorlar.”
SARS-CoV-2’den ve diğer benzer koronavirüslerden elde edilmiş genom verilerini çözümleyen araştırmacılar; SARS-CoV-2’deki diken proteinlerde yer alan reseptör bağlanma bölgesi (RBD) kısımlarının, insan hücrelerine çok etkili şekilde bağlandığını ve bunun ancak doğal seçilim yoluyla mümkün olduğunu göstermişler.
Araştırmacılardan biri olan ve Scripps Araştırma’da çalışan bağışıklık bilimci Kristian Andersen, şöyle söylüyor: “Bilinen koronavirüs soylarından elde edilmiş genom dizilimini karşılaştırarak, SARS-CoV-2’nin doğal süreçler yoluyla ortaya çıktığını kesin bir şekilde belirleyebiliyoruz”
“Virüsün iki özelliği; yani, diken proteinin RBD kısmındaki mutasyonlar ve proteinin özgün omurgası, SARS-CoV-2’nin laboratuvarda manipüle edilme ihtimalini devre dışı bırakıyor.”
‘Ters giden laboratuvar deneyinin’ ihtimal dışı kalmasıyla birlikte takım, iki muhtemel hipotezi araştırmış. Bunlardan birincisi, virüs insanlara geçmeden önce hayvan bir konakta doğal seçilimin meydana gelmiş olması. Takımın açıklamasına göre; yarasa ve pangolinlerdeki koronavirüs örneklerinin benzer genomlara sahip olduğu gösterildiyse de, bunların hiçbiri şimdilik mükemmel derecede uygun durmuyor.
“Hayvanlarda, SARS-CoV-2’nin doğrudan atası olacak kadar benzerlik taşıyan bir koronavirüs tespit edilmemiş olsa da; yarasa ve diğer türlerdeki koronavirüs çeşitliliği çok az örneklenmiş durumda” diye yazıyor araştırmacılar.
İkinci hipotez ise, doğal seçilimin insanlarda gerçekleşmiş olması (virüs, bir hayvan konaktan bulaştıktan sonra).
ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü başkanı Francis Collins, kurumun sitesinde şöyle açıklıyor: “İkinci senaryoya göre yeni koronavirüs, insanları hasta yapma kabiliyeti kazanmadan önce hayvanlardan insanlara geçmiş”
“Ardından, yıllar ve belki de onlarca yıl süren kademeli evrimsel değişimlerin bir sonucu olarak; virüs, nihayetinde insandan insana yayılma ve ciddi bir hastalığa yol açma kabiliyeti kazanmış.”
Bu iki hipotezden hangisinin doğru olduğunu henüz bilmesek de, araştırmacılar daha fazla bulgunun elde edilmesiyle birlikte hipotezlerden birinin daha ağır basabileceğini düşünüyor; fakat bunun için, araştırmaların bitmesini beklemek zorundayız.
Bu esnada ellerinizi yıkayın, evde kalın ve gösterilen çabalara destek olun.
Haber, Nature Medicine bülteninde yayınlandı.
Yazar: Jacinta Bowler/ScienceAlert. Çeviri: Ozan Zaloğlu.
Yol inanmazlar, dünya düz diyen insanlar bunlar.