Yaşayan en yakın akrabalarımız şempanzeler ve bonobolar gibi insanlar da birbirleriyle anlaşmazlığa düşmek üzere programlı; sıklıkla da şiddetli bir şekilde. Buna rağmen, kavgaları ayırma kapasitemiz de var. Bir insanbilimciye göre bu kabiliyet, insan topluluklarında binlerce yıldır evrimleşen bir özellik.
Araştırmacı Christopher Boehm, daha kat etmemiz gereken çok yol olduğunu belirtiyor. İnsanlar arasındaki çatışmaya yönelik birkaç makale kaleme alan Boehm, büyük çaplı çatışmalarla mücadelede elimizdeki mevcut sistemin (Birleşmiş Milletler; BM) yetersiz kaldığını öne sürüyor.
Southern California Üniversitesinin biyolojik bilimler ve antropoloji bölümünde çalışan Boehm, Science bültenince yayımlanan bir podcast programında “Genler bize hâlâ aynı eski şeyleri yaptırıyor ki bunlar arasında epeyce bir çatışma da var” diyor. “Kültür ise bize çeşitli seviyelerde çözümler sunmuş. Fakat dünyanın çatışma çözme sisteminde halen yapılması gereken bir hayli iş var.”
Boehm, ulusal hükümetlerin iç çatışmalarla mücadele konusunda çoğu zaman oldukça iyi iş çıkarmasına rağmen, Güvenlik Konseyi’ndeki daimi üyelerin veto hakkı gibi sebepler yüzünden BM’nin çatışmalara müdahale kabiliyetinin ciddi şekilde aksadığını belirtiyor.
Derin kökler
BM gibi üçüncü tarafların çatışmaların çözüme kavuşturulmasında oynadığı rol, evrimsel bakımdan derin kökler barındırıyor gibi görünüyor. İnsanların, şempanzelerin ve bonoboların ortak ataları, bireyler ve gruplar arasında çatışmaya yol açan bir yapı olan sosyal bir baskınlık hiyerarşisinde yaşamış gibi görünüyor. Günümüzde yaşayan bu üç türün paylaştığı davranışları inceleyen Boehm, böyle bir sonuca ulaşmış. Yine de bonobolar, çatışmaya şempanzeler ve insan avcı-toplayıcılar kadar yatkın görünmüyor.
Kavga eden bonobolar ve şempanzeler, çatışmayı sıklıkla kendi kendilerine çözüyor. Fakat durum böyle olmadığı zamanlarda bazen üçüncü bir taraf devreye giriyor.
“Bu durum, şempanzeler ve bazen de bonobolarda bir güç figürünün kavga eden iki tarafı da tehdit etmesi ve dikkatlerini çekerek onları durdurmasıyla gerçekleşiyor” diyor Boehm.
Yaklaşık 45.000 yıl önce yaşamış avcı-toplayıcıların çatışmayla nasıl mücadele ettiğine dair bir fikir edinmek isteyen Boehm, bu doğrultuda çağdaş avcı-toplayıcı toplumlarını incelemiş.
Bu zamandaki insanlar atalarıyla paylaştıkları şiddetli çatışma kabiliyetini muhafaza etseler de, dinamikler değişim göstermiş. Ölümü anlayan insanların artık silahları da varmış. Alfa erkek rolünü geçici süreliğine kaybedip, ufak gruplar halinde yaşayan daha eşitlikçi kişilere dönüşmüşler. Boehm, bu insanların ayrıca daha erdemli hale geldiklerini ve kurallara salt güç korkusundan ziyade, grup değerlerinin bunları desteklemesi sebebiyle de uyduklarını yazıyor.
Avcı-toplayıcılardaki cinayet oranlarının, büyük ve çağdaş bir şehirde yaşayanlara kıyasla yüksek olduğunu söylüyor Boehm. Fakat eşitlikçi sosyal yapıları, kavgalara müdahale edecek güçlü bir figürün bulunmadığı anlamına geliyor. Dolayısıyla insanlar, bir kavga başlamadan önce çoğu kez onu önlemeye çalışmış.
Evrimleşen çözümler
Fakat bu gevşek sosyal yapı, bir çözüm de sunuyor: Çatışmalara karışanlar, uzaktaki yeni bir gruba katılabiliyorlar. Zamanla bu durum da değişmiş.
“Kültürel evrimimiz, çok daha büyük ve yoğun popülasyonlarda yaşamayı kapsıyor” diyor Boehm. “Daha büyük popülasyonlar ise politik merkezde daha büyük bir komuta kontrol ihtiyacı getiriyor.”
Uzaklaşmak artık bir çözüm olmayınca, kabile çiftçileri bir önder belirleyip ona bir takım yetkiler vererek çatışmaları durdurmasına imkan sağlamış. Merkezileşmiş güce doğru giden bu eğilim zamanla devam etmiş ve önderlikler krallıklara, onlar da ilk devletlere ve nihayetinde çağdaş uluslara yol açmış.
Çatışma yönetimi, sonrasında polise, mahkemelere ve politik figürlere devredilmiş. Bazı durumlarda da ordular devreye girmiş.
Gruplar arasındaki çatışmaya gelince (grup içi çatışmadan ziyade), insanlar da şempanzeler ve bir dereceye kadar bonobolar gibi komşularıyla kavga ediyor. Çağdaş dünyada, uluslar savaşa hazırlık için önemli kaynaklar ayırıyor ve ufak savaşlar sıklıkla patlak veriyor. Fakat Boehm, ulusların da avcı-toplayıcılar gibi ateşkes ve barış antlaşmaları kullanarak çatışmaları çözüme kavuşturabildiğini yazıyor.
Dünya barışı mümkün mü?
“İnsanların politik sorun çözme becerisi, yakın gelecekte de sınanmaya devam edilecek. Çatışma yönetimindeki antik kabiliyet ise uluslararası politik alanda önemli bir araç sağlayacak” diye yazıyor Boehm.
Yazar: Wynne Parry/LiveScience. Çeviren: Ozan Zaloğlu.