Onların kaderi, bizim kaderimiz olmuş olabilir.
Homo neanderthalensis türünün üyeleri, Yontma Taş Devri standartlarına göre bilmişliğin zirvesindeydiler.
300.000 yıl boyunca Avrupa genelinde ve Asya’nın bazı bölgelerinde yaşamış olan bu antik homininler, aletler, takılar ve etkileyici mağara eserleri üretmişti. Hasta ve yaşlılarına bakıyorlardı. Hatta ilkel türden bir dişçilik bile uygulamış olabilirlerdi.
Ancak sonra Homo sapiens ortaya çıktı ve Neandertaller kayboldu. Peki ne olmuştu?
Çağdaş insan bilimciler on yıllardır, Neandertaller konusunda onların yok oluşuna sebep olan yanlış bir şeyler olduğunu veya bu durumun bizimle alakalı olduğunu düşünmüşlerdi.
Belki de H. neanderthalensis türü, onu hastalıklara karşı daha savunmasız yapan kötü genlere sahipti. Belki iklim hızlı şekilde değişti ve uyum sağlayamadılar.
Belki çağdaş insanlar daha akıllı, daha yenilikçiydi ve bölgelerini kontrol edip besinleri korumak için daha iyi yöntemler bulmuşlardı. Hektarlarca antik arkeoloji bölgesinde kazılar yapıldı ve açıklama arayan bilim insanları, akademik bülten kütüphanelerini doldurdu.
Stanford Üniversitesi’nde evrimsel biyolog olan Oren Kolodny, “Sanki herkes, bir türün niçin diğerinin yok oluşuna sebep olduğuna dair kesin hikayeler arıyor gibiydi” diyor.
Fakat Kolodny, ortada kesin bir açıklama olmasaydı ne olurdu diye merak ediyor.
Kolodny ve meslektaşı Marc Feldman, Salı günü Nature Communications bülteninde yayınlanan bir tezde daha temel bir hipotezi test ediyorlar. Bu hipotez, Neandertallerin yok oluşunun sadece bir popülasyon dinamiği ve kötü zamanlama sonucunda gerçekleştiğini söylüyor.
Görünüşe göre çoğu durumda bu, hominin kuzenlerimizin ortadan kayboluşunu açıklamak için yeterli.
Neandertaller ilk olarak 400.000 yıl önce Avrupa’da ortaya çıktı. Anatomik olarak çağdaş insanlar, Afrika’da evrimleştikten sonra Avrupa’ya geldiler.
51.000 ila 39.000 yıl önce H. neanderthalensis ve H. sapiens‘in aynı tabiatı paylaştığı kısa bir zaman dönemi olmuştu; bu sırada belki savaşmışlar, kesin olarak ise çiftleşmişlerdi. Fakat o dönemin sonunda sadece bir tür ayakta kalmıştı.
Bu hızlı yer değiştirme, bilim insanlarını, çağdaş insanların bazı seçici avantajlara sahip olduğunu varsaymaya itti; bu özellik, onları ve soylarını evrimsel açıdan kuzenlerine göre daha başarılı yapmıştı.
Kolodny başlangıçta bu avantajın boyutunu hesaplamaya merak salmıştı. Bunu yapmak için, “boş hipotez” olarak bilinen bir şeyi belirlemesi gerekiyordu.
Kolodny şöyle açıklıyor: “Seçilim veya çevresel değişim gibi kanıtlanması zor olan bir iddiayı varsaymadan oluşturabileceğimiz en basit model buydu.” Diğer bir ifadeyle, “Olağan olarak ne gerçekleşmesini ummalıyım?” diyor.
Kolodny ve Feldman, araştırmacıların hominin popülasyon boyutları, göç örnekleri ve ekolojinin çalışma şekli hakkında halihazırda bildiği şeyleri kullanarak, Yontma Taş Devri Avrupası’ndaki Neandertal ve Homo sapiens etkileşimlerini canlandıracak basit bir bilgisayar modeli oluşturdular.
Canlandırmanın başında Avrupa’da, etrafta rastgele gezinen ve ortadan kalkan Neandertal “grupları” yaşıyordu. Bazen bir çağdaş insan grubu Afrika’dan çıkıp Avrupa’daki mücadeleye katılıyordu.
Her bir türün grupları, birbirlerini yerinden etme konusunda eşit olasıklara sahipti; doğal seçilim bakımından hiçbirinin avantajı yoktu.
Kolodny, her canlandırmanın sonunda türlerden birinin yok olması gerektiğini biliyordu. Bu basit bir ekoloji ilkesidir: iki tür, aynı nişi aynı zamanda işgal edemez.
Bazen türler, bir çeşit özellik geliştirerek rekabete uyum sağlar; mesela normalde geceleyin hareketlenen iki benzer fare türünün bulunduğu İsrail’in bazı bölgelerinde, türlerden biri gündüz aktif olup uyum sağlıyor.
Fakat homininler bir konuda uzman değil, kültürü kapsamlı olan oymaklar ve arkeolojik bulgular, Neandertallerin yok oluş zamanında homininlerin beceri ve davranışlarının bizimkilere epey benzer olduğunu öne sürüyor.
Kolodny ve Feldman, bilim insanlarının bu insanlık tarihi dönemi konusundaki kararsızlıklarını yansıtmak amacıyla yüz binlerce kez canlandırma gerçekleştirerek, birkaç farklı değişkenin değerini değiştirdiler.
Fakat simülasyon, vakaların büyük bölümünde ve geniş bir parametre çeşitliliği altında, Neandertallerin 12.000 yıl içinde yok olmasıyla sonuçlandı.
Afrika’dan sürekli ve azar azar kuzeye akan insan gruplarına ayak uyduramamışlardı.
Bu sonuç, Neandertallerin neden ortadan kalktığını açıklama konusunda “boş hipozetin” yeterli olduğunu öne sürüyor (boş hipotez yalnızca, temel ekoloji ilkeleri ve insanların kademeli olarak kıtaya göç edişi hakkında bildiklerimize dayanıyor).
Kolodny’nin uyarısına göre bu durumun, insanların seçici bir avantajı olmadığını veya iklim değişikliğinin Neandertallerin kaderini etkilemediğini kanıtlaması gerekmiyor.
“Ancak ortada seçilim ve iklim değişikliği olmasaydı bile nihai sonuç aynı olacaktı. Bu ince fakat önemli bir ayrım.”
Hollanda’daki Leiden Üniversitesi’nden Wil Roebroeks, Associated Press’a konuşarak bu çalışmanın, Neandertallerin ölümünü anlamayı amaçlayan fakat insanların kuzenleri üzerinde evrimsel bir avantajı olduğunu öne sürmeyen diğer araştırmalarla uyumlu olduğunu söylüyor.
Evrimi, türler arasındaki bir dizi savaş olarak düşünmek yaygın bir şeydir. “En fazla uyum sağlayanın hayatta kalması” ve “evrimsel silah yarışı” gibi kavramlar biyoloji ders kitaplarına serpilmişken, böyle düşünmemek mümkün mü?
Fakat doğada canlılar, evrimsel bir savaşı kazanmak amacıyla taktiksel kararlar vermezler. Sadece kendi hayatlarını sağlama almaya çalışırlar.
Bireylerin ve türlerin kaderlerine şans karar verir; yani kademeli olarak biriken genetik şans, beklenmedik bir zamanlana ve evrimsel kurânın şanslı bir şekilde çekilmesi.
Kendi türümüz hakkında konuşacak olursak, şans çağdaş insanlardan yana olmuş.
Kolodny bu bakış açısını şuna benzetiyor; bir futbol hayranı kendi tuttuğu takımın kazandığı maçı izledikten sonra, oyunun başında hile yapıldığını öğreniyor.
Bu durum, kendi takımının iyi oynamadığı anlamına değil, oyun hakkında hissettiği şeyin değişmesi gerektiği anlamına geliyor.
Kolodny şöyle söylüyor: “Bu, Neandertallerin biz gelip onları yenene kadar bölgede gezinen yabani, geniş omuzlu, bir tür gelişmiş maymun oldukları anlamına gelmiyor. Bu daha çok, bize çok benzeyen hominin türünün bize eşlik etmesi.”
Aslında, onların kaderinin bizim kaderimiz olmuş olması akla yatkın geliyor.
The Washington Post