Manchester Üniversitesi’nde çalışan disiplinler arası bir araştırma takımı, binlerce yılı kapsayan dil gelişimi ile insanların buluş yapma hızının belirlenmesine yarayan, fiziğe dayalı güçlü bir aracın geliştirilmesine yardımcı olmuş. Hatta bu zaman dilimi, kayıtlar tutulmadan önceki tarih öncesi döneme bile uzanıyor.
Manchester Üniversitesi’nde çalışan kuramsal fizik profesörü Tobias Galla ile tarihsel dilbilim uzmanı Dr. Ricardo Bermudez-Otero, yeni modelin geliştirilmesinde farklı uzmanlıklarını paylaşmak amacıyla, uluslararası bir araştırma takımının parçası olarak bir araya gelmiş.
Profesör Galla, genelde atomların veya nano parçacıkların haritasını çıkarmada kullanılan istatistiksel fizik uygulayarak, dilin evrimsel dinamiklerine cevap veren matematiksel tabanlı bir modelin geliştirilmesine yardımcı olmuş. Dildeki değişimlere yön veren kuvvetler, esasında binlerce yıl boyunca işleyebiliyor ve farklı tipten dillerin Dünya yüzeyine nasıl dağıldığını belirleyen, ölçülebilir “jeouzamsal imzalar” bırakıyor.
Dr. Bermudez-Otero şöyle açıklıyor: “Bizim modelimizde her bir dil, çeşitli nitelik veya özelliklere sahip ve bu özelliklerin bazıları, bizim ‘sıcak’ ya da ‘soğuk’ olarak tanımladığımız türden.
“Bu yüzden; eğer bir dilde nesne fiilden önce geliyorsa, bu düzenin uzun bir zaman dönemi boyunca devam etmesi nispeten muhtemel. Dolayısıyla bu, ‘soğuk’ bir özellik. Bunun aksine, İngilizce’deki ‘the’ tanımlığı gibi belirteçler çok daha hızlı şekilde gelip geçiyor: Tarihsel dönemlerin birinde varken, bir diğerinde kayboluyorlar. Bu bağlamda, belgili tanımlıklar ‘sıcak’ özellikler.
“Çarpıcı olan şey ise, ‘soğuk’ özelliklere sahip dillerin coğrafi yönden büyük kümeler oluşturmaya yatkınken; ‘sıcak’ özelliklere sahip dillerin ise daha dağınık halde bulunmaya yatkın olması.”
Bu sebeple söz konusu yöntem bir termometre gibi çalışıyor ve araştırmacıların, dilsel bir özelliğin tarihsel bir süreçte değişmeye diğerine kıyasla daha yatkın olup olmadığını geçmişe dönük şekilde söylemelerini sağlıyor. Bu modelleme, uzay ve zaman boyunca diğer sosyal davranışlar veya uygulamalardaki değişim hızı bakımından da benzer bir ölçü sağlayabilir.
“Örneğin diyelim ki, elinizde herhangi bir tarihsel kayıt bulunmayan bazı değişken kültürel pratiklerin uzamsal dağılımını gösteren haritanız var; bunlar, evliliğe ya da varlıkların mirasına yönelik farklı kurallar gibi herhangi bir olabilir” diye ekliyor Dr. Bermudez-Otero.
“Bizim yöntemimiz, prensipte; tarihsel süreç boyunca bir uygulamanın diğerinden daha hızlı değişip değişmediğini anlamak için kullanılabilir. Örneğin sadece günümüzdeki değişimin alansal olarak nasıl dağıldığına bakarak, insanların bir alanda diğerine göre daha yenilikçi olup olmadıklarını çıkarabiliriz.”
Manchester Üniversitesi. Ç: O.