James Webb Uzay Teleskobu’ndan Akıllara Durgunluk Veren 4 Görüntü

1
Burası, Carina Bulutsusu'nda yer alan ve NGC 3324 adını taşıyan yakındaki bir yıldız oluşum bölgesinin kenarı. Görüntü: NASA, ESA, CSA ve STScI

Yeni gözlemler arasında filizlenen bir bulutsu, sulu bir ötegezegen ve gizli bir yıldız sığınağı bulunuyor.

ABD Başkanı Joe Biden ve NASA, günün ilk saatlerinde James Webb Uzay Teleskobu’ndan (JWST) alınan ilk tam görüntüyü yayınlayarak bilimsel gözlem alanında yeni bir çağın müjdesini verdi.

Webb Program Direktörü Greg Robinson, etkinliğin açılış konuşmasında NASA’nın Goddard Kampüsü’ndeki seyircilere gece yayımlanan sahneyi görüp görmediklerini sordu.

Coşkulu bir alkış tufanından sonra, “Daha hiçbir şey görmediniz” diye devam etti Robinson.

JWST ekibi, teleskobun ilk altı aylık uçuş ve gözlemlerinden elde edilen beş görüntü yayımladı. James Webb Uzay Teleskobu, şimdiye kadar uzaya gönderilen en büyük ve en güçlü gözlemevi. Böylesine güçlü olmasının bir sebebi de, kızılötesi ışık yoluyla görüntü yakalayabilmesi ve böylelikle insan gözünün tespit edemeyeceği derinlikleri görmesi.

Uzaydaki toz ve bulutların ötesine bakabilen teleskop, yıldız ve galaksilerin 13,1 milyar yıldan daha öncesine uzanan doğuşlarını görebiliyor. Bu sayede, insanlığın daha önce göremediği kadar eski dönemleri gözlemleyebiliyor. Evrenin 13,8 milyar yaşında olduğu tahmin ediliyor. NASA Başkanı Bill Nelson, insanların evrenin başladığı Büyük Patlama’dan sonra neler olduğunu anlamaya hiç olmadığı kadar yaklaştığını söylüyor.

“Sormasını bile bilmediğimiz soruları tespit edeceğiz” diyor Nelson.

JWST’nin yakaladığı görüntüler; hemen hemen Güneş ve Dünya oluştuğu zaman oluşan galaksi kümelerini, 1.000 ışık yılı uzaklıktaki bir ötegezegenin atmosferindeki su buharını, ömrünün sonuna ulaşan bir yıldızın etrafındaki gezegen bulutsusunu, galaksilerin kozmik evrimini ve yıldızların doğuşunu gösteriyor.

JWST Operasyonları Proje Bilim İnsanı Jane Rigby, tüm bunların daha başlangıç olduğunu söylüyor. Yirmi yıl daha çalışmasını sağlayacak yakıtı bulunan teleskobun, bilim insanlarının hakkında henüz soru bile hazırlamadığı veriler toplaması bekleniyor.

Bundan önce Hubble’ın bir galaksinin en uzak görüntüsünü çekmesi iki hafta sürüyordu. JWST, çok daha uzakların görüntüsünü çok daha kısa sürede yakalayabilecek. Tüm bu görüntüler bir hafta içerisinde çekilmiş. “Webb ile beraber” diyor Rigby, “bunları kahvaltıdan önce yaptık.”

Carina Bulutsusu (yukarıda)

En üstteki görüntü, bir gaz ve toz denizindeki yıldızlarla (yeni oluşanlar da dahil) beraber ışıldıyor. Carina Bulutsusu’nun NGC 3324 adını taşıyan bir bölgesini yakalayan JWST, bebek yıldızların doğduğu yeni bölgeleri ortaya çıkarıyor. Yıldızların doğduğu bölgeler, uzaydaki tozlar sebebiyle görünür ışıkta tespit edilemiyor. Fakat JWST’nin Yakın-Kızılötesi Kamerası ve Orta-Kızılötesi Aygıtı kızılötesi ışık kullandığından, teleskop tozu delip geçiyor. Bu sayede arka plandaki yüzlerce yıldızı ve hatta galaksileri ortaya çıkarıyor.

Genç yıldızlardan gelen morötesi ışınım, bulutsunun kenarında oyuk açarak NASA’nın Kozmik Uçurumlar şeklinde adlandırdığı sarp kayalık ve kanyon görünümlerini meydana getirmiş. 7.600 ışık yılı uzaklıkta yer alan bu sahne muazzam boyutta: Bazı toz ve iyonlaşmış gaz sütunları 7 ışık yılı yüksekliğinde.

Güney Halka Bulutsusu

Yan yana yapılan bu karşılaştırmada, NASA’nın Webb Teleskobu’nun Güney Halka Bulutsusu’na yönelik yakın kızılötesi ışıkta (solda) ve orta kızılötesi ışıkta (sağda) yaptığı gözlemler görülüyor. Görüntü: NASA, ESA, CSA ve STScI

JWST’nin iki kamerası, NGC 3132 şeklinde de bilinen Güney Halka Bulutsusu’nu gözlemlemiş. Birbirinin etrafında dönen iki yıldız, Dünya’dan 2.500 ışık yılı uzakta yer alan gaz ve toz katmanlarıyla sarılı. Yıldızlardan biri ömrünün sonuna yaklaşıyor; parlaklığı azalırken, çanak şeklindeki kabuklar halinde kozmik enkaz fırlatıyor.

Bu görüntülerden elde edilen veriler, gökbilimcilerin gezegen bulutsusu şeklinde bilinen bu tür olayları çok daha detaylı şekilde anlamasını sağlayacak. Gazlı esintiler, yavaş çekimdeki son nefesler. Gezegen bulutsularının tükenmesi on binlerce yıl sürüyor. Bu esnada araştırmacılar, bunun gibi görüntüler üzerinde çalışarak yıldızların kefenlerinin hangi moleküllerden meydana geldiğini anlayabilirler.

Wasp-96-b

NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu, güneşimiz gibi bir yıldızın yörüngesinde dönen dev bir gaz devinin etrafındaki atmosferde bulut ve pus bulgularıyla beraber suya ait bir imza da yakalamış. Görüntü: NASA, ESA, CSA ve STScI

JWST’nin diğer görüntüleri kadar göz alıcı olmasa da, bu veriler 1.000 ışık yılı uzaklıktaki bir ötegezegenin (güneş sistemimizin dışındaki bir gezegen) atmosferinde yer alan suyu ortaya çıkarıyor. Bu bilgi, Dünya’nın ötesinde yaşanabilir gezegen arayışında büyük önem taşıyacak. WASP-96-b, Samanyolu’nda yer alan 5.000’i aşkın onaylı ötegezegenden sadece biri. Venüs ve Jüpiter gibi son derece sıcak bir gaz devi. Ayrıca güneşimizin etrafında dönen diğer tüm gezegenlerden daha sıcak ve “yumuşak”. Sıcaklıklar burada 540°C’yi zorlarken, gezegenin kütlesi Jüpiter’in yarısı kadar fakat çapı 1,2 kat daha geniş.

JWST’de yer alan Yakın-Kızılötesi Görüntüleyicisi ve Yarıksız Tayfölçer, 21 Haziran’da WASP-96-b sisteminden gelen ışığı altı saatten fazla ölçerek ötegezegenin atmosfer bileşimi hakkında daha fazla bilgi sunan bir ışık eğrisi meydana getirmiş. Tablodaki zirveler ve vadiler, ışığın dalga boylarında tespit edilen su buharının mevcudiyetini gösteriyor. WASP-96-b üzerinde yürütülen önceki çalışmalarda, pus ve bulut bulguları tespit edilmemiş.

Stephan Beşlisi

Beş galaksiden meydana gelen görsel bir grup olan Stephan Beşlisi’ni klasik Şahane Hayat filminden hatırlayanlar vardır. Görüntü: NASA, ESA, CSA ve STScI

Yaklaşık 1.000 görüntü dosyasından ve 150 milyondan fazla pikselden oluşturulan bu mozaik, JWST’nin şimdiye kadar elde ettiği en büyük görüntü. Burada beş galaksi görülüyor. GNC 7318B adını taşıyan galaksi, küme boyunca yıkıcı bir güzergâh açıyor. JWST, galaksinin bu izinsiz girişinden çıkan şok dalgalarının yanısıra girdap haline gelen ve galaksilerin kütleçekimleri etkileşime girdikçe üzerlerine çullanan gaz ile tozların görüntüsünü de yakalamış.

Beş galaksiden dördü kozmik ölçekte birbirine çok yakın olduğundan, NASA’ya göre galaktik evrimin temel süreçlerini incelemek için bir “laboratuvar” sağlıyorlar. Burada birbirlerinin gazlarını bozan galaksiler, civarda yeni yıldızların oluşmasını bile tetiklemişler.

 

Yazar: Maria Parazo Rose/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

1 Yorum

  1. İşte böyle haberlere ihtiyacımız var geleceğe yönelik adımlarla daha ileri daha güçlü hedefre yonelmemiz gerekiyor. Bilimin daha çok insana her yaştan her dilden her nesilden insana hitap etmesi gerekiyor günümüz teknolojisiyle beraber yolumuza ışık tutması dileğiyle umarım ülkemizde bu gibi çalışmalara başlamayı düşünür ama nerde hala ürettiğimiz arabayı yıllardır satışa bile çıkaramadık

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz