Bir anıyı hatırladığımız zaman, o anı hakkındaki özel detayları hatırlıyoruz: Nerede, ne zaman ve kiminle olduğu gibi. Fakat o olayı hatırlarken genelde canlı bir his de yaşıyor ve bazen neredeyse olayı yeniden yaşıyoruz. Hafıza araştırmacıları, bu süreçlere sırasıyla nesnel ve öznel bellek adını veriyor. Davis – California Üniversitesi Zihin ve Beyin Merkezi’nde yapılan yeni bir çalışma, nesnel ve öznel belleğin farklı beyin bölgeleri yardımıyla bağımsız şekilde işlev gösterebildiğini ve insanların verdikleri kararı, doğruluğundan ziyade öznel belleğe (bir anı hakkındaki hislerine) dayandırdığını gösteriyor.
Davis CÜ Psikoloji Bölümü ve Zihin ve Beyin Merkezi’nde profesör olan eş yazar Simona Ghetti, “Ne kadar iyi hatırladığımız ve ne kadar iyi hatırladığımızı düşündüğümüz arasında ayrım yapan çalışma, karar vermenin temelde anı kanıtının öznel biçimde değerlendirilmesine bağlı olduğunu gösteriyor” diyor. Çalışma, Salı günü eLife bülteninde yayımlandı.
Şu an Berlin’deki Max Planck Enstitüsü İnsan Gelişimi Bölümü’nde araştırmacı olan doktora sonrası araştırma görevlisi Yana Fandakova, yüksek lisans öğrencisi Elliott Johnson ile Ghetti nesnel ve öznel hafızayı teste tabi tutmuş. Araştırmacılar gönüllülere sıradan nesnelerin yer aldığı bir dizi görüntü gösterdikten sonra, çiftler halinde görüntü göstererek gönüllülerden bu iki görüntüden hangisini daha önce gördüklerini belirlemelerini istemiş. Gönüllülere daha sonra, eğer canlı ve detaylı şekilde tecrübe ettilerse anıyı “anımsanmış” biçiminde sınıflandırmaları ya da anıyı detaysız şekilde hissetmişlerse “tanıdık” şeklinde sınıflandırmaları söylenmiş. Bu testlerden bazılarında, görüntü çiftlerinde bir hedef görüntüsü ve aynı nesneye benzer bir görüntü yer alıyormuş. Diğerlerinde ise aynı esas diziden alınan alakasız bir görüntüyle hedef görüntü gösterilmiş. Örneğin farklı bir sandalye, farklı bir açıdan gösterilen başka bir sandalye ile ya da bir elma ile gösterilmiş.
Sonuçlar, katılımcılar benzer görüntü çiftleriyle test edildiği zaman daha yüksek seviyelerde nesnel anı oluştuğunu göstermiş. Fakat insanların benzer olmayan görüntülere bakarken canlı şekilde hatırladıklarını iddia etme ihtimali daha yüksek olmuş.
Katılımcılar bir görüntüyü akıllarında tutma veya atma konusundaki kararlarını, genelde bir anının nesnel doğruluğundan ziyade o anı hakkındaki hislerine dayandırmışlar.
Fiili koşullardan örnek vermek gerekirse; bir insanın arkadaşlarıyla bir etkinliğe gittiği olaya yönelik canlı bir anısı olabilir. Bu anının esas detaylarından bazıları biraz soluk kalabilir fakat kişiler, anının canlı olduğunu hissedebilir ve yeniden aynı insanlarla gitmeye karar verebilirler (salgından sonra).
Diğer taraftan, eğer biri evde sıradışı işler yaparken benzer elektrikli aletler kullanmayı öğrenmişse, bu nesnelere yönelik anıları epey spesifik olabilir.
“Fakat yine de canlı şekilde hatırlamadığınızı hissedebilirsiniz çünkü doğru alet hakkında doğru işlemleri hatırlayıp hatırlamadığını sorguluyor olabilirsiniz. Bu yüzden kendinizi, anınıza bel bağlamak yerine yardım isterken bulabilirsiniz” diyor Ghetti.
Andy Fell/Davis – California Üniversitesi. Ç: O.