Hangilerini yemeli, hangilerini saklamalı ve hangilerini çöpe atmalıyız?
Dünyada temel olarak iki tip insan vardır: Son kullanma tarihlerine gayretli şekilde uyanlar ve uymayanlar. Birinci tiplerin kileri genelde daha çok bir bakkal gibi görünür; temiz ve düzenli… Fakat ikinci tipin kilerleri bir müzede sergilenebilecek, hatırlanması zor zamanlarda stoklanmış şeylerle doludur.
Kimin haklı, kimin haksız olduğuna karar vermek, hangi tip insan olduğunuza bağlıdır. Fakat buraya, hemen cevaplanması gereken o sorunun bilimsel bir cevabı olduğunu söylemek için geldik: “Bunu yesem olur mu?” sorusunun.
Bozulmaya karşılık güvenlik
Bütün gıdalar, üç büyük grupta sınıflandırılabilir: Çabuk bozulanlar, biraz geç bozulanlar ve bozulmayanlar. İlk kategorinin sınırlı bir raf ömrü vardır ve sıcaklığı kontrol edilen bir ortamda saklanması gerekir. Et, süt, sebze ve bazı peynirler bu sınıfta yer alır. Biraz geç bozulanlar ise bir defa açıldıklarında, eğer doğru idare edilirlerse altı aydan bir yıla kadar dayanabilir. Bunlar arasında tahıllar, unlar ve kuru meyveler vardır. Son olarak ise bozulmayan besinler var. Hem de hiç. Bunlar da konserve gıdalar, şeker, tuz, bal ve kurutulmuş fasulyeler şeklinde tanımlanabilir.
Bozulabilen gıdaları ne zaman atmak gerektiğini bilmek çok kolaydır; kötü görünürler, daha kötü kokarlar ve genelde her yerlerinde büyüyen mantar, küf ya da başka mikroorganizmalar olur. Bozulmayan gıdalarda da aynı şekilde kolaydır; bu gıdalar bozulmaz. Esasında bunları sonsuza kadar tutabilirsiniz ve tüketime her zaman hazır olurlar.
Fakat biraz geç bozulanlar söz konusu olunca, durum daha karmaşık bir hal alıyor. Burada durum ürüne bağlı. Virginia Tech Üniversitesi’de Gıda Bilimi ve Teknolojisi Bölümü’nde profesör olan Renee Boyer, “Bir kilerdeki çoğu besin, fazla mikrobiyal büyümeyi desteklemeyecek şekilde üretilmiştir” diyor. “Bu ince bir iş.”
Son kullanma tarihlerine uyan insanların, bunu yapmayı reddeden kişilere dudak büküp kafa salladıkları nokta burası. Fakat Boyer’a göre durum o kadar kolay değil çünkü son kullanma tarihlerinin güvenlik ile ilgisi yok.
Son kullanma tarihlerinin ardındaki efsane
Bakkal veya marketten aldığınız bütün gıdalar, ömrü ne kadar olursa olsun bir çeşit “tavsiye edilen tüketim tarihi” veya “bu zamandan önce tüketiniz” ibaresine sahiptir. Bazı insanlar bu sayede, kendileri için kötü olan bir şeyi tüketmekten kaçınacaklarını düşünür. Fakat aslında son kullanma tarihleri, yalnızca bir ürünün kalitesini; tat ve dokusunu temin etmek için vardır.
“Üreticiler o tarihi, ürünün ne kadar zaman iyi kalitede olacağını belirtmek için koyarlar. Bu bir güvenlik meselesi değildir” diyor Boyer.
Üreticiler bu tarihleri seçer ve bu süreç, ABD Gıda ve İlaç Dairesi veya diğer herhangi bir resmi kuruluşca düzenlenmez. Bu konuda tek istisna bebek mamalarıdır. Bebek mamalarındaki son kullanma tarihi, aslında ürünün güvenliğini gösterir ve paket üzerinde açık şekilde belirtilmesi kanunen zorunludur.
Zaman, nihayetinde tadı ortadan kaldırır
Güvenlik bağlamında, kilerinizdeki her şeyi üzerinde böcek olmadığı sürece tüketmenizde sorun yoktur. Peki ya o 5 yıllık ton balığı konservesi? 2 yıl önce biraz değişiklik yapmak isteyip aldığınız o basmati pirinç? Yiyin gitsin. Bu yılın başında eski kız arkadaşınızın makaron yapmayı öğrenirken aldığı o badem unu? Sorun değil. Boyer’a göre, gıdanın tabiatında başından beri yanlış bir şey olmadıkça, bu şeylerin hiçbiri satın aldıktan uzun süre sonra sizi hastalandırmaz.
Asıl sorulması gereken soru, “Tadı güzel olur mu?” sorusudur. Bu da tamamen gizemli bir soru. Eğer kilerinizdeki yiyeceklerin ne kadar süre iyi durumda kalacağını merak ediyorsanız; Lincoln – Nebraska Üniversitesi’nin derlediği bu liste, gıdanızın oda sıcaklığındaki, buzdolabındaki ve buzluktaki raf ömrünü söylüyor. Bunu kullanarak, misafirlerinize bayat kraker ikram etmediğinizden emin olabilirsiniz.
Güvenlik ve son kullanma tarihleri ne olursa olsun, elinizdeki gıdalara mümkün olan en uzun raf ömrünü sağlamak için yapabileceğiniz çok şey bulunuyor. Öncelikle kilerinizin konumunu doğru seçip, serin ve kuru olduğundan emin olun. Boyer, 10 ila 21 derece Celsius arasında değişen sabit bir sıcaklığın, besinleri uzun süre en iyi haliyle tutmak için ideal olduğunu söylüyor.
Elinizdeki gıdaların maruz kaldığı ortamı kontrol etmek de oksitlenmeyi ve bu sebeple bayatlamayı azaltmada çok önemli. Orijinal paketlerinde duran ürünler, mümkün olduğu kadar iyi kalır fakat paketlerini bir kez açtığınızda, kullanılmamış kısımları temiz, sıkı kapatılmış bir kaba aktarmak mantıklı bir yöntemdir. Hava geçirmeyen kaplar iyi bir yatırımdır. Ayrıca gıdalara isimlerinin ve onları açtığınız tarihlerin yer aldığı etiketler yapıştırmak, ne kadar süre iyi durumda kalacaklarını takip etmenize yardımcı olur.
Yazar: Sandra Gutierrez G./Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.