Rosetta uzay sondasının yüzey aracı Philae, 590 milyon km ötedeki kuyruklu yıldıza bir değil tam üç kez iniş yaptı.
Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından gönderilen Rosetta sondasından ayrılan Philae aracının 12 Kasım 2014 tarihinde 67P/Churyumov–Gerasimenko kuyruklu yıldızına iniş yapması, bundan yıllar sonra tarih kitaplarında okutulacak. Sebebi ise Philae’in her ne kadar ESA tanıtım kampanyasında vurgulanmasa da “asteroit madenciliğine” öncülük etmesi. Nitekim ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun 2006 tarihli raporunda Dünya’daki alüminyum rezervlerinin 75 yıl, titanyum rezervlerinin de 34 yıl içinde tükeneceği öngörülüyor.
Alüminyum ile titanyum gibi madenler başta uçak imalatı olmak üzere ağır sanayide kullanılıyor. Ancak akıllı telefon, tablet ve bilgisayar üretiminde kullanılan paladyumla platin gibi değerli metaller ile nadir toprak elementleri söz konusu olduğunda durumun daha kritik olduğu görülüyor. 2050 yılında en az 9 milyar insanın yaşayacağı Dünya’da ileri teknolojiye dayalı uygarlığı devam ettirmek için değerli madenlerin uzay kaynaklarından elde edilmesi gerekiyor ve Planetery Society ile Deep Space Industries gibi şirketlerin amacı da bu madenleri asteroitlerden çıkarmak. Oysa asteroitler gibi yerçekimi zayıf olan gökcisimlerine robot madenci indirmek kolay değil ve 67P/Churyumov–Gerasimenko kuyruklu yıldızına iniş yapan Philae sondasını bu açıdan ilk deneme olarak değerlendirmek gerekiyor.
Kuyruklu yıldızlara inmek zor
Philae’in tarih kitaplarına geçecek olmasının tek nedeni bu değil: Aslında Philae sondası Dünya’dan 590 milyon km uzaktaki 67P/Churyumov–Gerasimenko kuyruklu yıldızına art arda üç kez iniş yaptı. Kuyruklu yıldızın yerçekimi çok zayıf olduğu için Philae’nin zıpkın kullanarak kendini kuyruklu yıldızın yüzeyine sabitlemesi gerekiyordu. Oysa sistem hatalı çalıştığından Philae kuyruklu yıldızın sırtına tam olarak yerleşemedi ve ancak iki kez geri sektikten sonra, asıl iniş bölgesinin uzağındaki bir noktaya oturdu.
Bu da Philae’nin kutuyu andıran dış yüzeyini kaplayan güneş panellerinin Güneş’e dönük olmasını engelleyerek sondaya enerji sağlayan akülerin tükenmesine ve Philae’nin 57 saat içinde uykuya dalmasına neden oldu. Deep Space Industries şirketinden David Gump da Philae’in asteroit madenciliğinin zorluklarını gösterdiğini; bununla birlikte, ESA’dan edindikleri tecrübeyle önümüzdeki 25 yıl içinde asteroit madenciliğine başlayacaklarını ve Philae sayesinde bu tür sorunları önlemek için artık ellerinde bir örnek çalışma olduğunu söylüyor.
Üç deneme
15 Kasım 2014 Cumartesi günü Philae’nin pili bitti ve bilim dünyası karanlığa gömüldü. Oysa Philae aynı zamanda ESA için bir sosyal medya başarısıydı ve uçuş ekibi sonda uykuya yatmadan kısa bir süre önce Twitter’da şunu paylaştı: “Yapacak o kadar çok iş var ki… Yoruldum… Akü voltajım sınıra yaklaşıyor, az sonra bitecek.” Sonuçta Philae, ismi Türkçede 67P/Çuryumov-Gerasimenko olarak telaffuz edilen zorlu kuyruklu yıldızın üstünde sadece 57 saat çalışabildi, ama ESA’nın belirttiği üzere ana görevi eksiksiz tamamladı.
Rosetta sefer güncellemelerine göre Philae tüm program bilgilerini ve ROLIS, COSAC, Ptolemy, SD2 ile CONSERT aygıtlarından oluşan deney setinin kuyruklu yıldız hakkında topladığı bilimsel verileri, ESA kontrol merkezine gönderdi. Sonuç olarak küçük Philae sondası, kendini yüzeye zıpkınla sabitleyememiş olmasına karşın boyundan büyük bir işe kalkışarak SD2 aygıtıyla kuyruklu yıldızda bir sondaj kuyusu açmayı, böylece uzay toprağından numune alıp incelemeyi başardı. Rosetta ekibi aynı zamanda yüzey sondasını yerden 4 cm yukarı kaldırarak 35 derece döndürdü ve güneş panellerinin Güneş’i görme şansını arttırmaya çalıştı fakat bunda başarılı olamadılar.
Kuyruklu yıldızların yüzeyi sıcak tutacak kadar kalın bir atmosferi olmadığı için Philae’nin birkaç ay sonra ışık görse bile tekrar çalışmaya başlaması düşük bir ihtimal. Çünkü bu tür sondaların bilgisayarları soğukta donmaması için akülerin sağladığı elektrikle beslenen ısıtıcılarla sıcak tutuluyor. Her durumda Rosetta seferi Avrupa’nın asteroit madenciliğinde NASA’dan geri kalmadığını göstermek bakımından büyük önem taşıyor. DLR Alman Havacılık ve Uzay Ajansı’ndan Stephan Ulamec de bunu vurguluyor: “Büyük bir başarı elde ettik ve ekibin sevinçten ağzı kulaklarına varıyor. Önceden planlanmamış üç iniş denemesine rağmen tüm deney aygıtlarımız çalıştı ve şimdi ne bulduğumuza bakmanın zamanı.”
Tekrar çalışacak mı?
Rosetta ekibinin elinde artık yeni buluşlar yapmaya yeterli miktarda bilimsel veri bulunuyor ve buna Rosetta’nın kuyruklu yıldız yörüngesinden çektiği yüksek çözünürlüklü fotoğraflar da dahil. Philae’nin iniş sırasında gönderdiği yakın plan çekimler kuyruklu yıldız yüzeyinin kayalık bir kumsalı andırdığını gösteriyor. Ancak kuyruklu yıldıza uzaktan bakıldığında bu engebeli arazi bambaşka bir görünüme bürünüyor: 67P/ Churyumov–Gerasimenko, kumtaşını andıran kırılgan yüzey katmanlarının altında daha sert kayalık bir çekirdekten oluşuyor olabilir. Ulamec bu noktada kuyruklu yıldızın Güneş’e uzaklığı nedeniyle oldukça soğuk olduğunu, bu yüzden yüzeyin altındaki gaz depolarının buharlaşarak bu gökcisimlerinin işareti olan görkemli kuyruğu şimdilik oluşturmadığını ekliyor.
Elbette kuyruklu yıldızın daha önce iç güneş sistemine kaç kez giriş yaptığı da bunda önemli rol oynuyor. Pek çok kuyruklu yıldız milyonlarca yıllık geçmişinde Güneş’e defalarca yaklaştığı için uçucu gazların büyük kısmını buharlaşma yoluyla kaybediyor ve geriye dış görünüş itibariyle sıradan bir asteroite benzeyen çıplak kayalık çekirdekler kalıyor. Ulamec konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Görevin daha sonraki aşamalarında, belki de Güneş’e yaklaştığımız bir sırada Philae iniş aracını uyandıracak kadar ışık alacağımızı ve Philae ile tekrar iletişim kuracağımızı umuyoruz.” Gerçekten de Philae Güneş’e kısa sürede yaklaşırsa, aracı donmaktan korumak için uyku moduna geçen aküler tümüyle boşalmadan önce güneş ışığından elektrik üretmeyi başarabilir ve görevine devam edebilir.
Ne buldu?
Bilim insanları aslında Philae’nin elde ettiği en ilginç bilgileri sondanın Yüzey ve Yüzey Altı Bilimi için Çok Amaçlı Sensörler (MUPUS) isimli aygıtının başarısız olmasına borçlu. MUPUS, 67P’nin yüzeyini çekiçle kırarak yüzeyin hemen altında ne olduğuna bakacaktı. Ancak, yedi dakika boyunca çekiç darbeleri indirmesine karşın kuyruklu yıldızın yüzey kayalarını kırmayı başaramadı ve maksimum güç ayarında (ESA’nın çaresizlik modu dediği ayarda) çalışmasına rağmen kayalık yüzeyde en ufak bir çentik açamadan bozuldu. Her ne kadar ESA bunu Twitter’da “MUPUS çalıştı ama kuyruklu yıldız işbirliği yapmadı” gibi esprili bir mesajla duyursa da deney aygıtının başarısızlığının önemli sonuçları olduğunu belirtmek gerekiyor.
67P kuyruklu yıldızının sağladığı yeni bilgiler doğrultusunda kuyruklu yıldızların nasıl oluştuğunu ve dolayısıyla Güneş Sistemi’nin 4,6 milyar yıl önce nasıl meydana geldiğini yeniden değerlendirmek gerekebilir; çünkü oluşum modelleri gökcisimlerinin Güneş’e uzaklığı ile kimyasal kompozisyonu arasında bir ilişki kuruyor. Elbette çetin ceviz 67P uzay şirketlerinin asteroit madenciliğinden ne bekleyebileceği, kuyruklu yıldız ve asteroitlerde ne tür madenler olabileceği konusunda da önemli ipuçları sağlıyor. Bu açıdan bakıldığında, adını Mısır’daki Reşit kasabasında bulunan ve Mısır hiyerogliflerinin çözülmesini sağlayan Reşit Taşı’ndan alan Rosetta, bu kez kuyruklu yıldızların gizeminin çözülmesini sağlayabilir.