‘Mükemmel Dalga’nın Formülü Nedir?

0
Her mükemmel dalganın altında rüzgar, yükselme ve deniz tabanından oluşan bir formül bulunuyor. Fakat onları kovalayanlar için ideal gezinti kısmen bilim, kısmen his. Görüntü: Kjell Suwardi Linder/Getty Images

Bir sörfçüye (ya da bilim insanına) sorarsanız, bu mükemmelliğin hem zor bulunduğunu hem de her yerde olduğunu görürsünüz.

“Deniz kendi büyüsünü yaptığında, mucize ağında da daima bir şey tutuyor.” – Rachel Carson

Carson’un sözleri, sörfçülerin uzun zamandır bildiği bir şeyi yansıtıyor: Okyanus gizem, coşku, güç, güzellik, oyun ve mükemmellik bakımından sonsuz olasılıklar vadediyor.

Mükemmel dalga sizin için belki de en çok altın saat sırasında okyanusun kenarında parıldayan dalgadır. Ya da onu gözlemlediğinizde sadece yanınızda oturan kişi için hatırladığınız dalgadır; dalga çöküp lapa bir hal almış olsa bile. Ya da küçükken kuzenlerinizle içine daldığınızdır çünkü dalganın o büyük ve kıvrılan şekli, bu beyaz sular yere çakılmadan önce içinden gülerek geçmek için temiz ve yeterli bir alan sunar.

Dalgaları büyük bir şevkle kovalayıp inceleyenler için (sörfçüler) ise bu hem teknik hem de derinden hissedilen bir şey. Şekil, hız ve tümüyle orada olmanın verdiği his ve okyanusla eksiksiz bir bütün olmayı hissetmek.

Bir dalga, bilmeyen gözler için belki de sadece haraketli bir su duvarıdır. Fakat okyanus bilimciler, mühendisler ve ruhları denizle iç içe geçmiş olanlar için gezegenimizin matematiğiyle biçimlenen, anlam dolu bir şekildir.

Mükemmel bir dalga ise öylece oluşmaz. Büyüsünün ve güzelliğinin altında, iş başındaki fizik yatıyordur. Bu mükemmellik rüzgar hızı, kabarma açısı ve batimetri olarak da bilinen deniz tabanının yüzey çizgilerinin hassas birleşiminden doğar.

Fakat bir dalgayı neyin “mükemmel” yaptığını 50 sörfçüye sorsanız, 50 farklı yanıt alırsınız.

Peki gerçekte mükemmel bir dalgayı ne meydana getiriyor ve bu mükemmellik matematiksel olarak ölçülebilir mi yoksa tümüyle kişisel bir şey mi?

“Mükemmel dalga” öznel bir durumdur. Görüntü: Yew! Images/Getty Images

Okyanusların korunmasına odaklanan ve kâr amacı gütmeyen bir kurum olan MEGA Lab‘de çalışan uzman sörfçü ve kimyager Dr. Cliff Kapono, “Mükemmel dalganın gerçekte var olup olmadığını bilmiyorum” diyor. “Ancak benim için pek çok dalga tipinde mükemmellik bulmak her zaman zahmete değer bir şey.”

Bütün dalgaların temeli denizin uzak kısımlarında, enerjinin son şekli vermeden önce birikip devasa mesafeler kat ettiği yerde başlıyor. Bir dalga kıyı şeridine ulaştığında, yaptığı uzun yolculuğun izini de beraberinde getiriyor.

Örneğin ABD’nin Kaliforniya kıyılarındaki dalgalar genellikle Kuzey Pasifik’teki fırtınalardan çıkıyor; özellikle de kış aylarında. Bu fırtınalar kıyıya varmadan önce binlerce kilometre mesafe kateden kuvvetli yükselmeler meydana getirebiliyor. Örneğin oluşan bu kabarmalar, kıyıya ulaşmadan önce yaklaşık 4.000 kilometre mesafe aşıyorlar. Yükselme hızı hemen hemen yükselme dönemiyle orantılı olduğundan (ardışık dalgaların dorukları arasındaki saniye cinsinden süre), 14 saniyelik bir kabarmanın bu mesafeyi geçmesi yaklaşık 100 saat sürer.

Benzer şekilde, Yeni Zelanda yakınlarındaki fırtınalardan çıkanlar gibi Güney Yarımküre’de oluşan kabartılar da Güney Kaliforniya’ya ulaşmak için 9.500 kilometreden fazla yol kat eder. 12 saniyeden 18 saniyeye kadar değişen dönemlere sahip bu uzun dönemli kabarmalar, vardıkları zaman 4,5 metreye kadar dalga meydana getirebilir.

Okyanus boyunca gerçekleşen bu uzun yolculuklar, kabarmaların enerjisini ve zamanlamasını şekillendirse de nihayetinde bu dalgalar kıyıya ulaştığında nasıl kırılacakları su altındaki manzarayla (batimetri) şekillenir.

Batimetri, atalarının okyanusları okumayla ilgili bilgiler miras bıraktığı bir Hawaii Yerlisi ve bilim insanı olan Kapono’nun en sevdiği çalışma alanlarından biri. Kendisi şimdi, dünya çapındaki bilim gönüllülerinin de yardımıyla 2030 itibariyle 1 milyon resifin haritasını çıkarmak için çalışıyor.

Yükselen ve ısınan denizler, kıyıların aşınması ve ekonomik gelişmeler, sörfçülük için vahim sonuçları beraberinde getirerek, kuvvetlerin bu hassas ahengini tehdit ediyor. Kaliforniya kıyı şeridine yönelik yürütülen 2017 tarihli bir analizde, eyaletin sörf bölgelerinin yüzde 34’ünün iklim değişimiyle beraber 2100 yılında kaybolabileceği bulunmuş.

Deniz tabanının şekli, bir dalganın oluşup kırılma şeklini doğrudan etkiliyor. Okyanus kabartıları resifler, kıyı kordonları ve kayalar gibi su altı özelliklerinin üzerinde yolculuk ettikçe, değişen derinlikler dalganın yavaşlamasına, yükselmesine ve kendini şekillendirmesine sebep oluyor. Su altındaki bu manzara, bir dalganın elma kabuğu gibi nazikçe mi soyulacağını, sıkı bir şekilde kıvrılıp tüp halini mi alacağını yoksa tahmin edilemeyen şekilde yere mi çarpacağını belirliyor. Aslında deniz tabanı, dalganın boyutunun, hızının ve üzerine binilebilirliğinin planı şeklinde davranıyor.

Kapono, bir dalgayı ideal hale getiren en önemli unsurlar arasında biniş uzunluğunun, giriş kolaylığının, manevra yapılabilirliğin ve tüp geriliminin olduğunu düşünüyor. Sörfçülerin mükemmellik şeklinde algıladığı duruma pek çok değişken katkı yapsa da; Kapono deniz tabanına özel bir önem veriyor. Kendisinin tecrübelerine göre en iyi dalgalar genellikle 10 knot’tan düşük, kıyıdan uzak, hafif, rüzgarlarda meydana geliyor. Bu rüzgarlar dalganın şekil verilebilirliği ve kontrolü için pürüzsüz, tahmin edilebilir yüzeyler meydana getiriyor.

Fakat en uygun koşullar, konuma bağlı olarak büyük ölçüde değişiklik gösteriyor. Örneğin Pipeline gibi bir resif kırılması, doğu-güneydoğu yönündeki hafif rüzgarlar ve resifte sertleşmiş okyanus zeminini açığa çıkaran asgari düzeydeki kum ile beraber batı-kuzeybatı yönünde 3,5 metre civarı bir kabarma ve 17 saniyelik süre ile en iyi dalgayı meydana getirme eğilimi gösteriyor.

Fakat aynı ideal koşullar, Pipeline’ı dünyanın en tehlikeli dalgalarından biri haline de getirebiliyor; pek çok sörfçü, bu değiş tokuştan kaçınmayı tercih ediyor. Kapono, bazıları için Meksika’nın Oaxaca kentindeki kum dibi sörf bölgeleri gibi daha ufak ve daha güvenli ortamların daha cazip olduğunu söylüyor. Örneğin Barra de la Cruz‘daki dalgalar, uzun dönemli güney kabartıları ve kuzeyden gelen hafif rüzgarlar ile şekilleniyor. Bu dalgaların kalitesi, açık denizdeki kumun birikme ve sörfçünün güzergâh yönüyle hizalanma biçimine bağlı.

Meksika’nın Oaxaca şehrindeki Zicatela Sahili’nde, sörfçünün arkasındaki bir dalga. Görüntü: Pete Orelup/Getty Images

İnsanbilimsel bir açıdan bakıldığında Kapono, kalabalığın önemli bir unsur olduğunu belirtiyor; bazı sörfçüler klasik koşullar yerine yalnızlığa öncelik veriyor. Sık sık yakındaki insan faaliyetlerinin şekillendirdiği su kalitesi de bir dalganın ne kadar keyifli verdiğini etkiliyor. Nihayetinde, mükemmel bir dalgayı tanımlayan şey öznel bir durum: Dalganın kendisi kadar, ayağınızın altındaki tahtaya da bağlı.

“Benim için her tip dalganın mükemmelliği var; mesele sadece o dalgaya ulaşmak için doğru aracı bulmak ve sonrasında bu keşfi en iyi hangi çevresel koşulların desteklediğini öğrenmekte yatıyor. Kabartı yüksekliği, süresi, yönü, rüzgar ve batimetri değişiklik gösterecektir” diyor Kapono, “ama biz sörfçüleri arayışta tutan şey, kişinin sevdiği dalganın doğru bileşimlerini bulmaktır.”

Yazar: Avery Schluyer Nunn/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz