Apollo 11’in Ay’a inişi ve özellikle de Neil Armstrong’un Ay’da attığı ilk adımlar, belki de 20’nci yüzyılın en büyük televizyon olayıydı. Yapılacak canlı bir yayının dünyada nasıl bir etki oluşturacağını bilen NASA’nın Astronot Bürosu Başkanı Deke Slayton, Ay modülüne yükseltilebilen bir anten konmasını isteyecek kadar ileri gitmişti. Bu sayede Armstrong ile Buzz Aldrin, dışarıya adım atmadan önce takip istasyonunun gelmesini beklemek zorunda kalmayacaklardı. Apollo 11’in inişinin canlı şekilde yayınlanması için neredeyse on yıl hazırlık yapılmış ve bazı dudak uçuklatıcı mühendislik marifetleri gerekmişti.
Uzayın derinlikleriyle kurulan iletişim
Herhangi bir uzay görevinde, bir uzay aracı ile yardımcı yer ekipleri arasında büyük miktarda bilgi aktarımı gerekiyor. Gerçekleştirilen bu aktarımın içerisinde telemetri, bilgisayar veri yükleme bilgisi, ses iletişimi ve daha fazlası bulunuyor. NASA, 1962 yılı gibi erken bir zamanda Apollo uzay görevleri için benzersiz bir iletişim sistemi gerekeceğini fark etmiş. Her ikisinde de sadece Dünya yörüngesinde uçuş görevlerinin yürütüldüğü Merkür ile Gemini programlarında, farklı radyo sistemleri kullanılmış. İki yönlü ses iletişimi, yerden uyduya gönderilen veriler ve uydudan yere yapılan telemetri (uzölçüm) için ultra yüksek frekans (UHF) ile çok yüksek frekans (VHF) sistemler kullanılmış. Takip ise uzay aracında bulunan ve yer tabanlı radarla sorgulanan C bandındaki bir radyo vericisiyle gerçekleştirilmiş. Sistem daha basit uzay görevlerinde çalışmış olsa da, Apollo Dünya yörüngesinden çok daha uzağa gidecek ve eş zamanlı şekilde işletilen iki uzay aracında çalışan üç adam, canlı televizyon görüntülerini aşağıya gönderecekmiş. Bu yüzden NASA, yerden uzaya ve uzaydan yere daha fazla veri göndermek üzere yeni bir yönteme ihtiyaç duymuş.
Çözüm ise Birleşik S bandı veya USB’ymiş. Bu sistem takip, mesafe tayini, komuta, ses ve televizyon verisini tek bir antende birleştiriyormuş. Ses ve biyomedikal veriler 1,25 MHz’lik bir FM alt taşıyıcısında nakledilirken, telemetri ise 1,024 MHz’lik çift fazlı modülasyonlu bir alt taşıyıcıda yürütülmüş. Uzay araçlarında ise, komuta & hizmet modülü için 2287,5 MHz’lik ve Ay modülü için 2282,5 MHz’lik ortak faz modülasyonlu S bandı uydu-yer frekansı kullanılarak sözde rastgele değişen bir kod kullanılmış. Kısacası, yer ile Ay’daki bir uzay aracı arasında gidip gelen her bilgi tipinin bir yeri varmış. Televizyon yayını hariç…
NASA, Ay modülünden Dünya’ya yapılacak televizyon yayınında yer açmak amacıyla değişen kodu kaldırmış ve modülasyonu fazdan frekansa geçirmiş. Böylelikle, USB sinyali üzerinde Dünya’ya yapılacak televizyon bağlantısı için 700 kHz’lik bant genişliği açılmış. Ancak bu bant genişliği, 5 MHz’de 30 kare/saniye hızında 525 tarama hattından oluşan veri nakleden o günün standart kameraları için yeterli değilmiş. Bunun yerine NASA’nın, daha küçük bir formata uyarlanan yavaş taramalı bir kameraya ihtiyacı varmış (sadece 500 kHz’de nakledilebilecek, saniye başına 10 karede 320 tarama hattından oluşan veri formatı).
Kamera seti için hazırladığı rehberle birlikte NASA, ihaleyi iki firmaya vermiş. Komut modülü kamerası ihalesi RCA’ya giderken, Ay modülü kamerasını ise Westinghouse Elektrik’in Uzay ve Havacılık Bölümü üstlenmiş.
Ay’dan oturma odasına
Westinghouse yavaş taramalı ay Kamerası’nı, Apollo TV Ay Kamerası’nın Program Müdürü Stan Lebar tasarlamış. Ufak ve hafif bir cihaz olan bu kamera; fırlatmanın hırpalayıcı kuvvetlerine, bunu takiben gelen ağırlıksızlığa ve uzaydaki çarpıcı sıcaklık farklılıklarına dayanması için tasarlanmış. Aynı zamanda, astronotların iri yarı eldivenleriyle kullanabilecekleri kadar da basit ve hareket ettirilebilir bir kameraymış.
Yüzey kamerasının içerisinde de gizli bir teknolojinin önemli bir parçası bulunuyormuş. Ay yüzeyi kamerasının, Ay’ın parlak yüzeyi ile atmosfersiz siyah gökyüzü arasındaki yüksek zıtlığa rağmen net bir görüntü yakalaması gerekiyormuş. Westinghouse, ABD Savunma Bakanlığı’nın Vietnam Savaşı sırasında bir orman gözetleme kamerasında kullanması amacıyla özel, düşük ışıklı bir televizyon görüntü tüpü geliştirmiş; gece vakti düşen bir pilotu bulabilecek türden. Kilit nokta, değişken kazançlı bir ışık yoğunlaştırıcıyı ikincil bir elektron iletim (SEC) hedefiyle birleştiren hassas bir görüntü tüpüymüş. Bu SEC tüpü, düşük ışık seviyelerinde hareket eden cisimleri görüntüyü lekelemeden yeniden üretebiliyormuş. Savunma Bakanlığı, NASA’nın bu çok gizli teknolojiyi Ay yüzey kamerasında kullanmasına izin vermiş. Fakat uzay ajansı adına projede çalışanlar arasında, muhtemelen çok az kişi hassas bir teknolojiyle uğraştığını biliyordu.
Armstrong’un Ay’da attığı ilk adımları kaydeden kamera buymuş. Kamera, Ay modülü merdiveninin solunda yer alan dördüncü saklama alanındaki Modüler Ekipman İstifleme Tertibatı’nda (MESA), Ay modülünün alçalma bölümüne konulmuş. MESA, Armstrong Ay modülünün kapı saçağında durup halat açtığı sırada çıkarılmış. Kameranın merceği termal bir battaniyeyle kaplanmış olsa da, neler olduğunu görebilmek için açılan bir delikten dışarı bakmış. Ay modülü kabininin içerisinde duran Buzz Aldrin, kamerayı açan bir devre anahtarına basmış ve Armstrong merdivenden inip Ay’daki ilk adımlarını atarken kameranın kayıt yapmasını sağlamış.
Sinyal, Ay modülünün anteninden Avustralya’daki Canberra yakınında bulunan Honeysuckle Creek, Goldstone ile Yeni Güney Galler’deki Parkes Radyo Gökbilim Bölgesi’ndeki takip istasyonlarına gönderilmiş. NASA gelen görüntüyü yayınlamak için bir tarama dönüştürücü kullanarak, görüntüyü daha yüksek seviyedeki standart 30 fps (saniye başına kare) ve 525 tarama hattı formatına uyarlamış. Takip istasyonlarının daha sonra mikrodalgalar ile Intelsat iletişim uyduları ve AT&T sabit hatlarından ABD Houston’daki Görev Kontrol birimine naklettiği bu sinyaller, oradan dünyaya yayınlanmış. Bu çevirme işlemi görüntünün önemli oranda bozulmasına sebep olsa da, yine de insanlığın Ay’daki ilk adımlarının canlı görüntüleriymiş.
Kaynaklar: Birleşik S Bant Sistemi; NASA, Restore Edilen Apollo 11 Ay Yürüyüşü Videosunu Yayımladı; Ay’dan Televizyon (ALSJ); “Apollo Televizyonu”, Bill Woods.
Yazar: Amy Shira Teitel/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.