Uzaylılar…?
NASA’nın Curiosity uzay aracı, yıllardır sabırlı bir şekilde Mars’ın yüzeyinde örnek topladı. Bugün ise bilim insanları, Kızıl Gezegen üzerinde birkaç tane organik bileşenin bulunduğunu gösteren kesin kanıtlar keşfettiklerini duyurdular.
Üstelik bilim insanları, Mars’ın atmosferindeki metan seviyelerini yakından takip ettikten sonra, nihayet kesin olarak tuhaf bir şeyler olduğunu onayladılar ve ve buna sebep olan şeyi bildiklerini düşünüyorlar.
Utrecht Üniversitesinde jeobilimci olan Inge Loes ten Kate, Science bülteninin bu haftaki sayısında şöyle yazıyor: “Bu bulguların her ikisi de astrobiyoloji alanında çok önemli keşifler”
“Elde edilen sonuçlar, Mars’ta uzun zamandır beklenen organik bileşen tespitini gösteriyor.”
Geçtiğimiz günlerde Curiosity’nin matkabından gelen bir takım jeolojik sonuçlar, Gale kraterinin iki ayrı kısmında bulunan 300 milyon yıllık kiltaşının organik kimyası hakkında daha fazla şeyin anlaşılmasını sağladı.
Örneklerin içinde tiyofen, 2- ve 3-metiltiyofen, metantiyol ve dimetilsülfit yer aldığı bulundu.
Bu kimyasallar belki çoğumuz için büyük bir anlam ifade etmeyebilir ancak areologlara göre (bu kişiler Mars jeologları) bu durum, Mars’taki kiltaşının organik kimyasının bizimkiyle son derece benzer olduğunu gösteriyor.
En heyecan verici kısım ise, bu kimyasalları tespit etmede kullanılan yöntemin, bunların kayanın içinde tek başlarına olmadıklarını; bunun yerine çok daha büyük ve karmaşık maddelerden kopmuş olan organik madde yapılarının küçük parçaları olduklarını göstermesi.
Washington’daki NASA genel merkezinde yer alan Bilim Görevi Müdürlüğünde yönetici yardımcısı olan Thomas Zurbuchen şöyle söylüyor: “Bu yeni bulgular ile birlikte Mars, bize plana sadık kalmamızı ve yaşam belirtileri aramaya devam etmemizi söylüyor”
“Şu an devam eden ve gelecekte yapılması tasarlanan görevlerimizin, Kızıl Gezegen üzerinde çok daha heyecanlandırıcı keşifleri meydana çıkaracağından eminim.”
Bugün açıklanan sonuçların geri kalan kısmı ise Mars’taki gizemli metan vakasıyla ilgili. Kızıl Gezegen’in atmosferindeki metan (CH4) dalgalanmaları ilk defa birkaç yıl önce fark edilmişti ve muhtemel bir hidrokarbon kaynağı konusunda yoğun bir tartışma başlatmıştı.
Yiğit gezgin Curiosity’den ve gezegenin çok yukarısında yer alan Gaz İzi Yörünge Aracı’ndan gelen verilerde pofur pofur metan gazı olduğu saptanmış ve bu durum, gazın milyar başına parçalar halinde üretildiği dinamik bir işlemin olduğunu akla getirmişti.
Mor ötesi ışık varken, metan gazının parçalanması birkaç yüzyıl sürmüş olmalı ancak Mars’ta olan şey bu değil. Metanda görülen dalgalanma, ortaya çıktığı kadar hızlı şekilde kayboluyor gibi görünüyor. Bu durum, değişken bir kaynağın yanısıra, bir metan çukurunun da bulunabileceğine işaret ediyor.
Curiosity’nin topladığı veriler üzerinde yapılan yeni bir çözümleme, milyar başına 0.24 ile 0.65 arasında değişiklik gösteren yüksek ve alçak metan seviyelerinde uzun dönemli bir kalıp bulunduğunu onayladı.
En heyecan verici haber de, değişimlerin kesin olarak Mars mevsimleriyle uyumluluk göstermesi ve kuzey yarımküredeki yaz mevsiminin sonunda zirveye ulaşması.
NASA’nın Jet İtiş Laboratuvarında (JPL) çalışan ve ikinci tezin baş yazarı olan Chris Webster şöyle söylüyor: “Metan öyküsünde ilk defa tekrarlanabilir bir şey gördük. Bu sebeple bu durum bize, bunu anlama bakımından bir imkan sağlıyor”
“Tüm bunlar, Curiosity’nin uzun ömürlü olması sayesinde mümkün oldu. Sürekliliğin uzun olması, bu mevsimsel ‘nefes alışta’ yer alan kalıpları görmemize olanak sağladı.”
Dünya’daki tüm metan moleküllerinin yüzde 95’i, yaşayan yapıların ürünü olarak meydana geliyor. Bu durum, biyolojik olmayan kaynakların olmadığı anlamına gelmiyor ancak bizim dünyamızda bunlar, inek yellenmeleri ve geğiren bakteriler arasında kayboluyor.
Fakat bunun kaynağının Marslı mikroplar olduğunu öne sürmek her ne kadar cezbedici gelse de, şimdilik ilk başta göz ardı edilmesi gereken bir sürü başka aday bulunuyor.
Başta gelen adaylar arasında, olivin adı verilen bir kayaya dayanan bir çeşit kimyasal tepkime; atmosfere organik maddeler bırakan göktaşları veya yüzeye yakın bir yerde yüzey altında bulunan bir hazneden gerçekleşen yayılma yer alıyor.
Bunlar moleküllerdeki artışı açıklayabilir ancak hızlı şekilde kaybolma eylemi hâlâ bir açıklama bekliyor.
NASA’nın Mars Atmosfer ve Uçucu Madde Evrimi Görevi (MAVEN) uzay aracı, 2014 yılında Siding Spring kuyrukluyıldızıyla yakın bir karşılaşma yaşadıktan sonra geride kalan tozları çözümleyerek, evrensel köken ihtimalini etkili bir şekilde saf dışı bıraktı.
Kalın bir olivin tabakası, serpantinleşme adı verilen bir süreçte su ve karbondioksit ile tepkime oluşturarak, sürekli bir metan akışı sızdırıp bu duruma katkı yapıyor olabilir. Dalgalanmaların zamanlaması, önemli bir ipucu sunuyor.
Avustralya’daki Swinburne Üniversitesinde astrofizikçi olan Alan Duffy, ScienceAlert sitesine şöyle söylüyor: “Mevsimsel metan, Mars’ın kuzey yarımküresindeki yaz mevsiminde zirve yapıyor; bu yüzden kaynak, daha fazla güneş ışığının gelmesiyle birlikte yükselen sıcaklıklardan etkileniyor olmalı.”
Kafes bileşik olarak adlandırılan kristal bir su yapısı, mükemmel bir açıklama sağlıyor.
“Bu kafes bileşikleri; metanı, bir su buzu kristali yapısının içerisinde hapsediyor ve çevresel koşullar değişip, onlar bu gazı aniden bırakana kadar milyonlarca yıl boyunca inanılmaz şekilde sabit kalabiliyorlar” diyor Duffy.
Önceki araştırmalarda, kutuplarda sırasıyla gerçekleşen kış mevsimlerinde gerekli sıcaklıkların bulunabileceği öne sürülmüştü.
Karışıma karbondioksidin dahil edilmesi, bu kafeslerin oluşması için gereken basınçları muhtemelen azaltabilir ve metan kafes bileşiklerinin, yüzeyin sadece birkaç metre altında oluşmasına olanak sağlayabilir.
Kafes bileşikleri, metan moleküllerinin kökenlerini açıklayamayabilirler ancak bunların işe dahil olması, metan yoğunlaşmalarında meydana gelen yıllık değişimleri açıklamak bakımından çok yararlı olacaktır.
Kış geldiğinde, gazlar tekrar buz kafeslerinde hapsoluyor ve ortadan kaybolan metan gazının en azından bir kısmını açıklamaya yardımcı oluyorlar.
Peki, bu metan ilk önce nereden geldi? Serpantileşme olasılığı hâlâ masada duruyor; asteroidlerin getirdiği ufak kalıntılar ve diğer kimyasal süreçler de öyle.
Elbette bir çeşit biyolojik süreç saf dışı bırakılamaz, ancak herhangi türden karmaşık bir organik kimya, Dünya üzerindeki yaşamın nasıl ortaya çıktığı konusunda bize hâlâ bir şeyler söyleyecektir.
Bu noktada, organik moleküllerin ve metan bulgularının Mars üzerinde muhtemel bir yaşama işaret edip etmediğini bilmenin yolu yok.
Metandaki karbon izotoplarının daha fazla test edilmesi, resmi daha berrak hale getirebilir ancak şimdilik fazla heyecanlanamayız; yine de yeni sonuçlar, çok daha fazlasını keşfetmeye doğru atılan devasa bir adım niteliğini taşıyor.
NASA genel merkezinde NASA’nın Mars Keşif Programının baş bilim insanı olan Michael Meyer, “Bunlar Mars üzerindeki yaşamın işaretleri mi?” diyor.
“Bilmiyoruz fakat bu sonuçlar, bize doğru yolda olduğumuzu söylüyor.”
Fakat kesin olan bir şey var; Mars’ın kimyası hakkında çözdüğümüz şey ne olursa olsun, evrendeki yaşama dair bildiğimiz şeylere kesinlikle değerli ayrıntılar ekleyecek.
Bulgular Science bülteninde burada ve burada yayınlandı.
ScienceAlert