ANDY FELL
Neden hiç üç bacaklı hayvan olmadığı sorusunun cevabı, hayvan evriminin çekirdeğinde saklı olabilir.
Davis California Üniversitesi’nde dünya ve gezegen bilimleri bölümünde lisansüstü öğrencisi olan Tracy Thomson, üç bacaklıların neden var olmadığına kafa yormuş.
Bu fikir Thomson’ın aklına, üniversitede paleontolog (taşılbilimci) Geerat Vermeij’in bir dersine girdikten sonra gelmiş. Vermeij, öğrencilerden “yasak bir fenotip” bulmalarını istemiş; yani, var olmayan ve var olamayacak bir hayvan veya bitki düşünmelerini istemiş.
Thomson, dinlenirken üç ayaklı bir pozisyona geçen pek çok hayvan olduğunu belirtiyor. Dik şekilde duran mirketler, kuyruk ve ayakları üzerinde durarak dinleniyor; ağaçkakanlar ise kuyruk tüylerini kullanarak kendilerini bir ağacın gövdesine doğru destekliyorlar.
Thomson’ın belirttiğine göre üçayaklı bir duruş, denge sağlamak için herhangi bir enerji gerektirmiyor. Fakat iyi ayak üzerinde dik durmak, ayaklardaki gibi bazı kasların çalışmasını gerektiriyor.
Üç uzuvlu hareket ise bu kadar yaygın değil. Altı bacakları olan böceklerin, bacaklarının üçlü bir takım halinde hareket ettiği bir hareket biçimleri var: Herhangi bir zamanda bir tarafta iki ve öteki tarafta bir bacak yerdeyken, karşı bacaklar da hareket halinde oluyor. Buna “dalgalı üç ayak” yürüyüşü deniyor.
Ağaçlarda yaşayan pek çok hayvan, ilave tutuş sağlaması için kuyruklarını kullanıyor fakat dört uzuvlarının tümüyle de hareket ediyor olabiliyorlar. Güçlü ve esnek gagalarını, ağaç dallarında hareket etmek için ilave bir kavrama olarak kullanan papağanlar da epey uç uzuvlu.
Kanguruların uzun ayakları, onların diğer memeliler gibi “yürümesini” zorlaştırıyor. Bu yüzden, güçlü kuyruklarını ve kollarını kullanarak ayaklarını zemine karşı ittirip, otladıkları zamanlarda ileri hareket ediyorlar.
Üç uzuvlu hareketin, bazı hayvanlarda işe yarıyor gibi göründüğü düşünüldüğünde; o zaman neden hiç üç ayaklı hayvan yok? Thomson’a göre bunun sebebi çok ama çok uzun zaman önceye dayanıyor olabilir.
“Neredeyse tüm hayvanlar iki yanlıdır” diyor. Her şeye karşı iki taraflı olacak şekilde kodlarımızın olması, hayatın evriminin çok erken dönemlerinde DNA’mıza yerleşmiş görünüyor; hatta belki de bacak, yüzgeç ve kanat gibi uzantılar bile evrimleşmeden önce. İki taraflı simetriye yönelik bu özellik fırına bir kez girdiğinde, artık değişmesi zor.
İki elimizi kullanmaya yönelik yapısal eğilimimiz ile beraber, gerçekten üç bacaklı olan bir hayvanın nasıl işleyeceğini hayal etmek zor olabilir; yine de bilim kurgu yazarları, böyle şeyleri hayal edebiliyor. Belki de üç uzuvlu yaşam, uzayın başka yerlerinde evrimleşmiştir ve onlar da iki ayakla gezmenin zor olduğunu düşünüyorlardır?
Thomson, bu tür düşünce deneylerinin, evrim hakkındaki fikirlerimizi geliştirmek için faydalı olduğunu söylüyor.
“Eğer evrimi, kendisinin neyi yapıp neyi yapamayacağını anlamamız gereken bir süreç şeklinde anlamaya çalışıyorsak…” diyor.
Futurity
Drogba?