ABD istihbarat programlarının geliştirdiği gizli yapay beyinle tanışın.
ABD’nin Colorado Springs ilçesindeki 2019 Uzay Sempozyumu’nun son oturumunda katılımcılar, ABD Hava Kuvvetlerinde çalışmış ve ABD Ulusal Coğrafi İstihbarat Bürosunda (NGA) yönetici olan birinin konuşmasını dinlemek üzere dev bir balo salonuna gelişigüzel dağılmıştı. Panel başlığında konuşmanın konusunun “Girişim Bozma” olduğu yazıyordu. İzleyicilerden gelen dobra bir soru panel katılımcılarını kıvrandırana kadar sunum tıpkı başlığı gibi anlaşılmaz geliyordu.
Soruyu soran kişi, askeri camia ile istihbarat camiasının kullandığı algoritmaların verileri yorumlama ve bu analize göre eyleme geçme bakımından ne kadar iyi duruma geldiğini merak etmişti. Özel uydu endüstrisinin, uzayda fotoğrafları çekildikten kısa süre sonra kargo gemilerindeki nakliye konteynerlerinin ve otoparklardaki arabaların miktarını sayabilen yazılımlarının olduğunu belirtmişlerdi. “ABD Savunma Bakanlığının ne zaman gerçek zamanlı, otomatikleştirilmiş küresel bir muhabere düzeni olacak?” diye sormuşlardı.
NGA Bilim ve Metodoloji Bürosu başkanı Chirag Parikh, “Bu harika bir soru” dedi. “Bu noktada bir sürü ve aslında çok iyi gizli cevap var.”
Duraksadı ve koltuğunda kıpırdandı. “Sıradaki soru?” dedi, gülümseyerek. Fakat “coğrafi istihbaratın” artık nasıl sadece uydulardan gelen fotoğraflar anlamına gelmediğini anlatarak konuşmaya devam etti. Bir zaman ve konum damgası içeren her şey anlamına geliyordu bu; ve tüm o ıvır zıvır verileri birleştirme girişimi olan herhangi bir şey.
Ardından Parikh aslında o soruya cevap verdi: Bu ne zaman yaşananları neredeyse anında anlamaya ve strateji geliştirmeye dönüşecekti?
“Şimdi değilse bile” dedi, “çok yakında.”
Sentient doymak bilmeyen bir analiz aracı (en azından öyle olmayı hedefliyor)
Parkih, bu türden otonom, gerçek zamanlı yorumlamaya yardımcı olabilecek herhangi bir programdan bahsetmedi. Fakat Sentient şeklinde adlandırılan bir girişimin böyle kabiliyetleri var. ABD Ulusal Bilgi Toplama Bürosunun (NRO) bir ürünü olan Sentient her tür veriyi yutma, geçmişi ve şimdiki zamanı anlama, geleceği tahmin etme ve o geleceğin en ilginç kısımları hangileri olacaksa uyduları oraya yönlendirme kabiliyetine sahip, doymak bilmeyen bir analiz aracı (en azından böyle olmayı hedefliyor).
İdealde bu durum, uydu merkezli NRO’nun ortaklık yaptığı NGA gibi diğer organizasyonlarda çalışan insan analistlerin işlerini kolaylaştırır.
Birkaç konuşma ve sunumda yapılan muğlak imalar haricinde Sentient’e şimdiye dek bir devlet sırrı gibi davranmışlardı. Fakat birkaç yıl önce yayımlanan belgeler (pek çoğu önceden gizli veya çok gizli olarak sınıflandırılmış), programın hedefleri, ilerleyişi ve eriştiği yer konusunda yeni detayları açığa çıkarıyor.
Sentient’le ilgili araştırmalar, dairenin Sentient Girişimi için resmi bir rapor talebi gönderdiği 2010 yılının Ekim ayından beri devam ediyor. Bir sunumda programın Ar-Ge’sindeki ilk mihenk taşına 2013 yılında ulaşıldığı söyleniyor fakat bu mihenk taşının gerçekte ne olduğuyla ilgili detaylar sansürlü. (NRO’nun Halkla İlişkiler Bürosu müdür yardımcısı Karen Furgerson, The Verge sitesine gönderdiği bir e-postada konuyla ilgili yorum yapmayı reddediyor.) ABD Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesinin 2016 yılında ulusal güvenlik başlığıyla gerçekleştirdiği bir oturumda, bu veri güdümlü beynin hızlı bir özeti de yer alıyordu ama halka açık yapılan toplantılarda kendisinden bir daha bahsedilmedi. 2018 yılında internete yüklenen bir sunumda Sentient’in o sene devreye gireceği iddia edildiyse de Furgerson, The Verge sitesine sistemin geliştirme aşamasında olduğunu söylemişti.
Daire bu yapay beyni yıllardır geliştiriyordu
Furgerson gönderdiği bir e-postada, “NRO Sentient hakkında aleni olarak pek bir şey söylemedi çünkü gizli bir program” diyor. “Ayrıca NRO açık oturumlarda nadiren Meclis karşısına çıkıyor.”
Daire bu yapay beyni yıllardır geliştirse de kamuya açık detaylar nadir bulunuyor. “Yüksek hacimlerde veri sindirip işliyor” diyor Furgerson. “Sentient normal örüntüleri sınıflandırıyor, anormallikleri tespit ediyor ve muhaliflerin olası eylem güzergâhlarının tahmin edilip modellenmesine yardımcı oluyor.” NRO örüntü veya anormallik örnekleri vermese de; “füze taşınmıyor”a karşılık “bir füze taşınıyor” gibi şeylerin listede olabileceği düşünülebilir. Sentient elindeki bu tahminlerle uyduların algılayıcılarını doğru zamanda doğru yere çevirerek husumeti (veya görmek istediği şeyi) faaliyet halindeyken yakalayabilir. “Sentient düşünen bir sistem” diyor Furgerson.
Fakat her şey distopik değil: NRO’nun yayınladığı belgeler, Sentient’in uyduları daha verimli ve üretken hale getirebileceğine de işaret ediyor. Ayrıca insanları samanlıkta iğne aramaktan kurtararak, derin analizlere odaklanmalarını sağlayabilir. Fakat sorgusuz önyargılar içerebilir, şüpheli kararlara varabilir ve insan haklarına yönelik endişelere de yol açabilir. Gizli tabiatı sebebiyle, bu olası problemlerle ilgili fazla şey bilinmiyor.
“NRO ve İstihbarat Camiası’nın standart uygulaması hassas kaynak ve yöntemleri ifşa etmemek çünkü böyle ifşaatlar, muhalif ülkelerin onlara karşı koyması bakımından büyük tehlikeleri beraberinde getirir” diyor Furgerson. “Böyle kayıplar ülkemize ve onların müttefiklerine zarar verir; ABD’nin bilgi üstünlüğünü ve ulusal güvenliğini baltalar. Bu sebeplerle Sentient’e yönelik detaylar gizli ve hakkında konuşabileceğimiz şeyler sınırlı kalıyor.”
Görevimiz Tehlike Filmindeki ‘Varlık’ Yakında Gerçek Olabilir
En gizli istihbarat girişimlerinin bazılarını genelde uydu programları oluşturmuştu. Uzaydan görüntü çeken ilk program olan Corona 1958 yılında başlamıştı ve bu uydu, atmosferden ilk fotoğraflarını 1960 yılının Ağustos ayında çekmişti. Polaroid CEO’su Edwin Land, birkaç gün sonra Beyaz Saray’da fotoğraf filmini makaradan çıkarıp Dwight Eisenhower’ın gözleri önüne sermişti. Sovyetler Birliği’nin hava alanlarının ve askeri tesislerinin suretleriydi bunlar.
“İşte görüntüleriniz Sayın Başkan” demişti Land.
NRO’nun resmi tarihine göre bu büyük ifşa, doğrudan “keşif uydularının tasarlanması, edinilmesi ve işletilmesinden” sorumlu olan yeni bir büronun kurulmasına yol açmıştı.
Ertesi yıl NRO resmi olarak kurulmuştu.
1970’li yıllarda daire, Hubble Uzay Teleskobu’na benzer özellikler taşıyan “Keyhole” sınıfı uydular fırlatmaya başlamıştı ancak bunlar diğer galaksiler yerine Dünya’ya hedeflenmişti. NRO’nun yörünge koleksiyonunda uçakların, füzelerin veya diğer sistemlerin test edilmesi ya da işletilmesi sırasında toplanan verilerin, ele geçirilen ses, metin ya da görüntü iletişimlerinin ve radar bilgilerinin olduğunu da biliyoruz. NRO, ABD’nin (bilinen) 150’den fazla askeri uydusundan 50 kadarını işletiyor.

NRO kurulduktan yaklaşık altmış yıl sonra gökyüzü artık aşağıya bakan ve bazıları özel istihbarat firmalarının olan başka uydularla dolu. Bunlardan biri olan BlackSky, o uyduları kullanarak aslında Sentient’in bilinen ikizi olan bir sisteme veri aktarıyor.
13 Haziran 2019’da Hürmüz Boğazı’nda iki petrol tankeri saldırıya uğradığında, BlackSky’ın programı uydularını faaliyete geçirdi ve patlamalardan çıkan duman halen gökyüzüne yükselirken olayın fotoğraflarını çekti. Gemilerin sürüklenen antenlerinin ve yerel haber kaynaklarının bir durum olduğuna işaret etmesi, BlackSky analistlerinin dikkatini İran’ın yakınındaki yoğun nakliye rotasına yöneltti.
İçeriden kişiler bu süreci “elden ele” şeklinde adlandırıyor: Bir kaynaktan gelen veri ihbarı kullanılarak, başka bir uydu belirli bir noktaya bakması için sıraya konuluyor veya bir uydudan gelen bilgi kullanılarak başka bir cihaz veri toplamak üzere programlanıyor. Bu sürecin ideal halinde otomatik hale getirilmiş bir sistem her tür bilgiyi çekiyor, bunları birleştirip mantıklı bir şeye dönüştürüyor, uyduları uyumlu çalışmaları için hizaya sokuyor, bu uyduların verilerini tekrar o analiz döngüsüne dahil ediyor, daha akıllıca bir karara varıyor, uyduları veya diğer algılayıcıları yeniden yönlendiriyor ve tüm bu işlemi tekrar ediyor. Tüm bunlar yeterince iyi biçimde yapıldığında, bir firma (veya istihbarat dairesi) geçmiş hakkında büyük miktarda bilgi toplayabilir, mevcut olayları rakiplerinden daha hızlı idrak edebilir ve (belki bir gün) geleceği tahmin edebilir.

Özel endüstri Dünya’yı gözlemleyen uydu ağı kurarken, bu durum istihbarat camiasının dikkatini çekti. 2016 yılında NRO’nun topladığı verileri analiz eden NGA ve NRO ortak bir açıklama yaparak, bu verileri daha iyi satın almak üzere Özel GEOINT programını başlattıklarını duyurdu. 2017’de NRO satın alma sorumluluğunu üstlendi ve iki yıl içerisinde en az üç yeni sözleşme imzaladı. Bunlardan biri, özel sektördeki en güçlü yüksek çözünürlüklü uydulardan bir kısmının sahibi olan Maxar isimli şirketti. Maxar uzun bir süredir NRO’ya uydu görüntüleri satan neredeyse tek şirket olmuştu. Fakat bu sefer daire, her gün Dünya’daki bütün karaların görüntülerini çeken ufak bir uydu takımını işleten Planet firmasıyla başka bir anlaşma da imzaladı. Üçüncü yüklenici BlackSky idi.
Bu noktada Sentient görüntüye yeniden giriyor: NRO’dan, ordudan ve bu özel uydu firmalarından gelen ve diğer coğrafi istihbaratla (zaman ve konum bilgisi olan herhangi bir şeyle) birleştirilen tüm bu görüntüler, kelimenin tam anlamıyla bir insan ordusunun inceleyebileceğinden çok daha fazlasını içeren devasa miktarda bilgi meydana getiriyor. NRO, bilgiden oluşan bu itfaiye hortumuyla baş etmek için kısmen yapay zekaya yöneliyor. “Sentient, analistlerin büyük bir veri hacmindeki ‘noktaları birleştirmesine’ yardımcı olmayı hedefliyor” diyor Furgerson.
Peki Sentient bu noktaları nasıl birleştirebilir? Tam olarak bilmiyoruz. Yayımlanan belgelerde Sentient’in hangi tür veri kaynaklarından bilgi çekebildiği açık şekilde söylenmiyor ancak programın her türlü bilgiye ilgi duyduğu belli. Amerikan Bilim İnsanları Federasyonunda araştırmacı ve Devlet Gizliliği Projesinin başkanı olan Steven Aftergood, “İçinde uluslararası iletişimlerden ele geçirilen elektronik bilgiler, önceden elde edilmiş görüntüler, insan kaynakları yer alıyor olabilir” diyor.
Emekli CIA analisti Allen Thomson daha ileri gidiyor. “Anladığım kadarıyla, niyet edilen ve istenen yanıt ‘her şey'” diyor. Görüntülere ek olarak ekonomik veriler, hava durumu bilgileri, nakliye bilgileri, Google aramalarından gelen bilgiler, ilaç satın alma bilgileri ve daha fazlasının bulunduğunu söylüyor.
Özel sektörde neler olduğunu düşünelim: BlackSky 25’i aşkın uydudan, 40.000’den fazla haber kaynağından, 100 milyon mobil cihazdan, 70.000 gemi ve uçaktan, sekiz sosyal ağdan, 5.000 çevresel algılayıcıdan ve binlerce Nesnelerin İnterneti cihazından veri alıyor. Gelecekte, Dünya’yı gözlemleyen uydu sayısını 60’a çıkarmayı planlıyor. Tüm bu bilgiler, tiplerine göre farklı işleme hatlarına gidiyor. BlackSky, bir haber makalesinden insanları, yerleri, organizasyonları ve anahtar kelimeleri çıkarabiliyor. Bir görüntüden, depremden sonra hangi binaların hasarlı göründüğünü belirleyebiliyor. İşlenen fakat hâlâ benzeşmeyen tüm bu veriler, BlackSky CTO’su Scott Herman’ın “dev bir analitik kaynaştırma mimarisi” olarak adlandırdığı şeye gidiyor. Bu mimari onları parçaların toplamından daha fazlası olan bir şeye dönüştürmeye çalışıyor, uydulara bununla ilgili ne yapacaklarını söylüyor ve olaylar önceden belirlenen belli ölçütleri karşıladığında insan analizcileri uyarıyor.
“Sentient’in tam olarak hangi noktaya ulaştığı veya ulaşacağı belli değil.”
BlackSky, gerçek hayatta bunları Rus jetlerinin konumlarını takip etmek için kullanabilir. Rus ordusunun uçaklarını park ettiği yerlerin görüntüleri şirkette var ve şirket farklı tip uçakların kabataslak şekillerini biliyor.
Şirketin ayrıca pikselleri seçerek, hep birlikte belli bir kalıbı gösteren şekil tanıma algoritmaları var. Bu algoritmayı ayarlayarak, MiG Fulcrum ve Foxhound uçakları gibi Rus jetlerinin ana hatlarını çıkarabilir. Uydu görüntülerini bu algoritmaya koyduğunuzda, o uçaklardan kaç tanesinin pistlerde durduğunu öğrenebilirsiniz. Bu miktarın önemini (“Aleisk’te 45 Fulcrum var ama Krimsk’te hiç yok”un gerçekte ne anlama geldiğini) anlamak için çok daha fazla veri gerekiyor. Sistemin, önceki gözlemlerden belirlemiş olabileceği jet demografiklerinin geçmişini bilmesi gerekiyor. Ne kadar sık uçtuklarına ve uçtukları yere dair bilgi toplayabilir ve hatta Aleisk civarında herhangi bir gerginlik ya da hareketlilik olup olmadığını öğrenmek amacıyla haberlere bakabilir: Sistem artık müşterilerinin ihtiyaç duyduğu bilgiyi toplaması için gerçek zamanlı uydularını tam olarak nereye yöneltmesi gerektiğini biliyordur.
BlackSky aslında daha yeni başlıyor ve kendi uydularını fırlatalı çok olmadı. Sisteminin nihai başarısının ve işe yararlılığının halen kanıtlanması gerekiyor. Ayrıca mevcut bilgilere göre Sentient’in benzer sisteminin ne kadar uzakta olduğu da belli değil. Thomson sistemin daha göz alıcı hedeflerinin hâlâ hedef olduğundan şüpheleniyor. “Sentient’in tam olarak ne kadar uzağa gittiği veya gideceği belli değil” diyor.
“Geniş bir ölçekte başarılı şekilde uygulansaydı, kesinlikle büyük bir gelişme olurdu” diyor Thomson “ama bunun gerçekten olduğunu gösteren herhangi bir işaret görmedim.”
Uzmanlardan İkinci Mektup: Yapay Zeka İnsanlığı Yok Edebilir
Sentient hâlâ erken aşamalarda takılı kalmış olsa dahi; böyle bir şeyin var olması bile mahremiyet uzmanları için bir sürü tehlike işareti anlamına geliyor. Algoritmalar gerçekten çalışıyor mu? Hangi yönlere sapma eğilimi gösteriyorlar? Ne kadar hatalı pozitif değer üretiyorlar? “Sentient milyar dolarlık uydularımızla ne kadar boşa kürek çekecek?” diye soruyor Aftergood. “Sentient bizi yanlış yola götürebilir ve bunun meydana getireceği etkiyi düşünmek zorundayız.”
NRO, Sentient’in insanları sürecin tamamen dışında bırakmadığını ve içinde bulunduğu durum üzerinde bir tür kontrol imkanı sağladığını belirtiyor. “İnsanları döngüde tutup istihbarat veri ve bilgilerini denetlemelerini sağlamak, algoritmanın performansını izlemenin önemli yollarından biri” diyor Furgerson. “Sentient insan yardımıyla makineden makineye doğru gerçekleşen bir öğrenme sistemi.”
Silikondan anlam çıkarmasını istediğinizde, onu doğru tipte veriyle eğitmeniz gerekiyor
Şirketinin çalışmalarından bahseden Herman, silikondan anlam çıkarmasını istediğinizde onu doğru tipte veriyle eğitmeniz gerektiğini söylüyor. Algoritmaların radyo kulelerinin neye benzediğini öğrenmesini istiyorsanız ama onlara sadece güneş ışığı altındaki radyo kulelerini gösterirseniz, “kulenin yanında siyah gölge” olduğunu ve bunun esasında kulenin kuleliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünürler. Daha sonra böyle bir yapının bulutlu havada çekilmiş görüntüsüne bakarlarsa onu hiç tanımazlar.
Bu genel bir örnek olsa bile daha fena olanlarını hayal edebilirsiniz; “Bomba” kelimesinin terörist planlarla ilişkili olduğunu öğrenen ama “bombayı patlattı”nın normal bir ifade olduğunu hiç öğrenmeyen yazılım gibi. Aslında Yapay Zeka’nın diğer alanlarda bilge veya tarafsız olduğu kanıtlanmış değil; bu da genelde beyaz olmayan kişileri inciten bir şey. Örneğin Amazon’da yüz tanıma yazılımı kadınların ve koyu ciltli insanların cinsiyetlerini tanımakta sürekli başarısız olmuştu. Analitik firması Palantir, New Orleans polis kuvvetleri için tahmin yürüten bir kolluk programı geliştirmiş fakat bazı raporlara göre yazılımı, hedefteki azınlıkları adil olmayan biçimde hedef alan verilerle beslemiş.
Sentient’in içerisinde hangi yanılsamalar gizleniyor olabilir? Eğitiminde kullanılan veriler nasıldı? Vardığı kararları kim ve nasıl onaylıyor? Şu an bu cevaplar şeffaf olmasa da Aftergood gibi mahremiyet gözlemcileri sorularını sormaya devam ediyor. “Bunlar, Sentient’in kendi destekçileri veya sermayedarlarının sormasını veya cevaplamasını istemediğiniz sorular” diyor Aftergood.
Yapay Zeka, Suçu Bir Hafta Önceden %90 İsabetle Tahmin Ediyor
Sentient’in kimi ve neyi izlediğine yönelik sorular da aynı ölçüde ısrarcı ve neredeyse cevaplanamayan sorular. Fakat programın nereyi gözetliyor veya gözetlemiyor olabileceğine dair birtakım ipuçları var. NRO gibilerce kullanılan casus uydular, esasen Birleşik Devletler sınırlarının ötesindeki dünyaya odaklanma amacını taşıyor. Ayrıca NSA ve CIA dahil diğer istihbarat dairelerinin aksine NRO, ülke içinde önemli bir casusluk skandalı yaşamadı. Yakın zaman önce halk arasında kurumla ilgili rahatsızlık yaratan en büyük olay, NROL-39 uydusunun fırlatılmasında kullandığı görev amblemiydi: Amblemde Dünya’yı; esasında da Kuzey Amerika’yı ağzıyla emen dev, sarı bir ahtapot betimleniyor. Dokunaçları gezegeni sarıyor. Kafadanbacaklının altında bir kemer oluşturan “HER ŞEYE ERİŞİRİZ” kelimeleri gülümsüyor.
Amblemin önermesine karşın, NRO ve Sentient’in genel olarak ulaşmaması gereken bazı yerler var. Gökyüzünde olduğu gibi yeryüzünde de Amerikan vatandaşlarını devletin makul olmayan arama ve el koymalarından koruyan kanunlar var. “Mevcut meşru rejimde, ABD içerisinde Sentient kaynaklı bilgi toplama faaliyetlerinin olmaması gerekiyor” diyor Aftergood. “Eğer olursa elbette mahremiyet ve insan haklarıyla ilgili endişeler doğurur. Ayrıca toplanan bu bilginin nasıl kullanıldığı ve depolandığı gibi konuyla alakalı bir sürü soru işareti ortaya çıkar. Fakat şu an en baştan toplanmaması gerekiyor.”
Yurtiçindeki olası gözetmelerle ilgili sorulara cevaben sözcü, NRO’nun istihbarat camiasının en önemli yönergesine riayet ettiğini belirtiyor: Diğer uygulanabilir kanunların yanısıra 12333 sayılı ABD Başkanlık Kararnamesi‘ne. Bu özel kararname, ABD’de yaşayan kişilerle ilgili ne zaman istihbarat “toplanacağının, tutulacağının ve dağıtılacağının” sınırlarını belirliyor; toplayanların düzgün bir usul takip etmesi şartıyla. Ancak kararnamedeki bu “ABD’yi rahat bırakma” politikasının istisnalarından birinin, “Birleşik Devletler’deki belirli kişilere doğrultulmadan, gökten toplanan bilgilerle” elde edilen istihbaratlar olması dikkat çekici.
Sırf gözetlemek için gözetlememeleri gerekiyor
Fakat 12333 Sayılı ABD Kararnamesi, istihbarat dairelerinde uygulanan ilkelerin sınırlarını çiziyor ve son yıllarda tomurcuklanan özel Dünya gözlem firmalarına aynı şekilde uygulanmıyor. BlackSky da bunlardan biri. Şirketler teleskoplarını neredeyse istedikleri yere doğrultabilir. ABD hükümeti belli bir alanın fotoğraflanmasını yasaklayıp “deklanşör kontrolü” uygulama hakkını saklı tutsa da hiç böyle yapmış değil (ABD hükümeti bazen “çek karşılığı deklanşör kontrolü” olarak bilinen bir uygulama yoluyla bir alan için özel erişim satın alıyor). Özel şirketlerin halka ve diğer ülkelere fotoğraf satabileceği çözünürlükler üzerinde sınırlar bulunuyor.
Maxar, Planet ve BlackSky gibi firmalar esas itibarıyla çek defteri yeterince şişkin olan herhangi birinin satın alabileceği görüntüler çekiyor; buna NRO gibi organizasyonların yanısıra siz de dahilsiniz. Hal böyleyken, Aftergood gibi araştırmacıların hâlâ çözmeye çalıştığı bazı ilginç hukuki sorular akla geliyor: NRO ABD’yi gözetlemekle ilgilenseydi ve evinize odaklanmak için uydularını istediği gibi kullanamasaydı, bunun yerine sadece özel bir firmadan evinizin görüntülerini satın alabilir miydi?
NRO, ticari verilerin Sentient’teki rolüne ilişkin özel bir yanıt sunmadı. Fakat Aftergood, ödeme yapılan verilerde de sınırların bulunması gerektiğini söylüyor. “Yapacakları şeyin bir şekilde göreve yönelik olması gerekiyor” diyor Aftergood. “Sırf gözetlemek için gözetlememeleri gerekiyor.”
Sentient’in yaptığı gözetleme şimdilik gizliliğini koruyor. Bu düşünme sistemi sadece güvenlik izni bulunan kişilere konuşuyor ancak Thomson’un söylediği gibi neredeyse her şeyi dinliyor olabilir.
Yazar: Sarah Scoles/The Verge. Çeviren: Ozan Zaloğlu.