Yüzüklerin Efendisi kitaplarında ve filmlerinde resmedilen Orta Dünya, pek de dost canlısı bir yer değil. Dev örümcekler, ork orduları, ata binen yüzük tayfları, mağaraların derinliklerindeki gölge ve alevden oluşmuş yaratıklar derken ortaya gayet nahoş bir ortam çıkıyor. Orta Dünya, kitapların da anlattığı gibi, aynı zamanda bu canavarlarla ve daha nicesiyle yorulmadan çarpışan ve yolculuk yapan serüvenciler için muhteşem bir yer. Richard Walker ve Alice Cooper-Dunn tarafından The Journal of Interdisciplinary Science Topics dergisinde yayımlanan bir makale ise Orta Dünya’nın atmosferindeki oksijen içeriğinin fazlalığının bizim dünyamızdakinden daha büyük maceralara yol açıp açmadığını araştırıyor.
En güçlü insan bile yorulur, özellikle de uzun süreli savaşlarda. Fakat Miğferdibi Savaşı’nda insan kolcu Aragorn, diğer insanlarla birlikte tüm gece en ufak yorulma belirtisi olmadan savaşabiliyor. Walker ile Cooper-Dunn ise Orta Dünya insanlarının da fizyolojik bakımdan, sıradan insanlardan fizyolojik bir farkının olmadığı varsayımından yola çıkarak, böyle kahramanca davranışların sebebini ortamda arıyor.
Arter basıncı ve gaz değişimi hesapları yapan Walker ile Cooper-Dunn, Orta Dünya’daki insanlarda sıkça görülen akıl almaz dayanıklılığın, o diyarın atmosferindeki oksijen yoğunluğunun fazlalığından kaynaklandığı sonucuna varmış. Makalede şöyle muhteşem satırlar da var:
Aragorn, yaşının 87 olduğunu belirtmesine karşılık, kendisine uzun ömür bahşedilmiş sihirli bir insan ırkı olan Dunedain’den olduğu için otuzlu yaşlarında bir erkeğin fiziksel gücünü sergiliyor. Dolayısıyla arterlerindeki kısmi oksijen basıncını hesaplarken yaşını 35 olarak aldık.
Bu, Walker ile Cooper-Dunn’ın Orta Dünya biliminin sadece görünen kısmı. İkili, Frodo’nun Moria’daki saldırı sırasında mızrak yarasından nasıl sağ kurtulabildiği gibi zorlu soruları da araştırıyor.