Siyaset bilimciler, 1950’li yıllardan beri siyasi kutuplaşmanın (dünyaya ideolojik bir temelden bakan “siyasi taraftar” sayısının artmasının), belirsizliğe karşı tahammülsüzlükle ve dünyaya dair tahmin edilebilir inançlar taşıma ihtiyacıyla ilişkili olduğunu düşünüyormuş.
Fakat bu gibi taraflı algıların ortaya çıkmasını sağlayan biyolojik mekanizmalar pek bilinmiyormuş.
Brown Üniversitesi’nde çalışan araştırmacılar da bu soruyu araştırmak istemiş ve kendini siyasete adamış taraftarlar (hem liberaller, hem muhafazakarlar) gerçek siyasi tartışmalar ile haber yayınlarını izledikleri sırada, bu kişilerin beyin faaliyetlerini karşılaştırmışlar. Yayımladıkları yeni bir çalışmada, kutuplaşmanın aslında belirsizliğe tahammülsüzlükle beraber körüklendiğini bulmuşlar: Bu özelliğe sahip olan liberaller, politik olaylara yönelik bakışlarında daha liberal olmaya ve muhafazakarlar da daha muhafazakar olmaya eğilim göstermiş.
Çalışmada aynı sinirsel mekanizmaların iş başında olduğu ve taraftarları kendi farklı ideolojik gruplarına ittiği görülmüş.
Brown Üniversitesi’nde biliş, dil ve psikolojik bilimler yardımcı profesörü olan eş yazar Oriel FeldmanHall şöyle aktarıyor: “Bu araştırma, belirsizliğe karşı tahammülsüzlüğü yolun her iki tarafındaki siyasi kutuplaşmayla ilişkilendiren ilk çalışma. 2016 yılındaki bir kişi ister azılı bir Trump destekçisi olsun, ister azılı bir Clinton destekçisi; hiçbir önemi yok. Önemli olan şey; belirsizliğe yönelik hoşnutsuzluğun, iki muhafazakar beynin ya da iki liberal beynin siyasi içeriği tükettiği sırada verdiği benzer tepkiyi körüklemesi.”
Çalışmanın eş yazarı ve önceden Brown Üniversitesi’de doktora sonrası araştırmacı olan Jeroen van Baar, bulguların önemli olduğunu çünkü bireylerin ideolojik taraflarını, politik inançlardan başka etmenlerin de etkilediğini gösterdiğini söylüyor.
“Kutuplaşmış algının (aynı gerçekliğin ideolojik olarak eğrilmiş şekilde algılanışının), genelde belirsizliğe karşı en düşük tahammülü gösteren kişilerde en kuvvetli biçimde görüldüğünü keşfettik. Bu durum, toplumda gördüğümüz düşmanlık ve anlaşmazlıkların bir kısmının siyasi inançlardaki uzlaşmaz farklılıklara değil; insanların gündelik hayatta yaşadıkları belirsizlik gibi şaşırtıcı (ve muhtemelen çözülebilir) etmenlere bağlı olduğunu gösteriyor.”
Çalışma, dün Proceedings of the National Academy of Sciences bülteninde yayımlandı.
Brown Üniversitesi. Ç: O.