Sidney Üniversitesinde çalışan gökbilimciler, soluk ışıklı ufak bir yıldızın radyo dalga boyunda sinyal yaydığı bilinen en soğuk yıldız olduğunu tespit etmişler.
Yeni çalışmada incelenen bu ‘ultra soğuk kahverengi cüce’, nükleer yakıt yakmadan 425 °C civarında kaynayan ve odun alevinden daha soğuk olan bir gaz topu.
Bunun aksine nükleer bir cehenneme benzeyen Güneş’in yüzey sıcaklığı ise yaklaşık 5600 °C civarında.
Keşfedilen en soğuk yıldız olmasa da, radyo gökbilim ile analiz edilen en soğuk yıldız. Bulgular The Astrohysical Journal Letters bülteninde yayımlandı. Keşfedilen en soğuk yıldız ise yüzey sıcaklığı yeni demlenmiş bir bardak çaydan daha düşük olan (97 °C), 75 ışık yılı uzaklığındaki kahverengi cüce CFBDSIR 1458 10b.
Fizik Fakültesinde çalışan baş yazar ve doktora öğrencisi Kovi Rose, “Bunun gibi radyo dalgası yayan ultra soğuk kahverengi cüce yıldızlar bulmak çok nadir yaşanan bir durum” diyor. “Çünkü bu yıldızların dinamiği genelde Dünya’dan tespit edilebilen radyo sinyalleri üreten manyetik alanlar oluşturmuyor”
“Bu kahverengi cücenin böylesine düşük bir sıcaklıkta radyo dalgaları ürettiğinin bulunması müthiş bir keşif.
“Bunun gibi ultra soğuk kahverengi cücelere yönelik bildiklerimizin artması, yıldızların evrimini ve manyetik alanları nasıl ürettiklerini anlamamıza yardımcı olacak.”
Kahverengi cücelerin iç dinamiklerinin nasıl radyo dalgaları ürettiği ise henüz çözülmemiş bir soru. Gökbilimciler Güneş gibi daha büyük ‘ana sekans’ yıldızlarının nasıl manyetik alan ve radyo dalgaları ürettiğini iyi bilseler de, kahverengi cüce yıldızların yüzde 10’undan daha küçük bir kısmının nasıl böyle yayılımlar ürettiği hâlâ tam olarak bilinmiyor.
Ultra soğuk yıldızların hızlı dönüşünün, güçlü manyetik alanlarının oluşumunda bir rol oynadığı düşünülüyor. Bu manyetik alan ise cücenin iyonlaşmış atmosferinden farklı bir hızda döndüğünde, elektriksel akımlar oluşturabiliyor.
Bu vakada ise radyo dalgalarının, yıldızın manyetik kutup bölgesine elektron akışıyla oluştuğu; kahverengi cüce yıldızın dönüşüyle birleşen bu durumun düzenli şekilde tekrarlayan radyo infilakları meydana getirdiği düşünülüyor.
Çok az enerji ya da ışık yaydıkları için kahverengi cüce şeklinde adlandırılan bu yıldızlar, Güneş’imiz gibi diğer yıldızlarla ilişkilendirilen nükleer kaynaşma işlemini başlatacak kadar ağır değiller.
“Bu yıldızlar, nükleer tepkimelerde hidrojen yakan en küçük yıldızlar ile Jüpiter gibi en büyük gaz devi gezegenler arasındaki kayıp halka gibiler” diyor Rose.
T8 Cüce WISE J062309.94−045624.6 şeklinde havalı bir ismi olan bu yıldız, Dünya’dan yaklaşık 37 ışık yılı uzaklıkta duruyor. 2011 yılında Kaliforniya Teknoloji Üniversitesinde çalışan gökbilimciler tarafından keşfedilmiş.
Yıldızın çapı, Jüpiter’in çapının 0,65 ila 0,95’i arasında. Kütlesi çok iyi anlaşılamasa da Jüpiter’den en az dört kat yüksek olup, 44 kattan daha yüksek olmadığı düşünülüyor. Güneş ise Jüpiter’den 1000 kat daha ağır.
Rose yıldızın analizini Batı Avustralya’daki CSIRO ASKAP teleskobundan gelen yeni verileri kullanarak yaparken, takip gözlemlerini ise Yeni Güney Galler’deki Narrabri yakınında yer alan Avustralya Kompakt Teleskop Dizisi ve Güney Afrika’daki MeerKAT teleskobuyla yürütmüş.
Sidney Üniversitesi Fizik Fakültesi dekanı ve makalenin eş yazarı Profesör Tara Murphy, “ASKAP ile tam operasyonlara daha yeni başladık ve bunun gibi birçok ilginç, olağan dışı gökbilimsel cismi şimdiden keşfediyoruz” diyor.
“Radyo gökyüzüne bu pencereyi açarken, etrafımızdaki yıldızları ve barındırdıkları ötegezegen sistemlerinin olası yaşanılabilirliğini daha iyi anlayacağız.”
Kaynak: Sidney Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.