HASAN VALLY
Günde iki veya üç bardak kahve içmenin, hafızanızı geliştirip geliştirmeyeceğini; ya da çok uyumanın, kalp krizi geçirme tehlikesini artırıp artırmadığını kim bilmek istemez?
Sağlıklı kalmak için yatırım yapıyoruz ve birçoğumuz, yaşam şeklimizde yaptığımız seçimleri anlamamıza yardımcı olan yeni araştırma bulgularını okumaya meraklıyız.
Fakat bütün araştırmalar aynı değil ve her araştırma bulgusu aynı şekilde yorumlanmamalı. Ayrıca basındaki manşetlerin tümü, gerçekte üzerinde çalışma yapılan veya keşfedilen şeyleri yansıtmıyor.
Peki bunları nasıl ayırt edebiliriz? Yapılan yeni çalışmalar hakkındaki basın haberlerini okurken, bu beş soruyu aklınızda bulundurun.
1. Araştırma, hakem denetiminden geçmiş mi?
Hakem denetimi, bir çalışmanın, o bilim dalındaki uzmanlar tarafından kontrol edildiği ve çalışmanın bilimsel geçerliliğinin değerlendirildiği süreçtir.
Bu süreçte araştırmacı, çalışmasında kullandığı yöntemleri ve elde ettiği sonuçları kaleme alarak, bunları bir bilim bültenine gönderir. Yazılan bu eser, daha sonra hakem denetimi yapılması için genellikle iki veya üç uzmana gönderilir.
Eğer bir çalışmada önemli kusurlar varsa; ya çalışmanın yayınlanması reddedilir, ya da araştırmacılardan bu kusurlara değinmeleri istenir.
Bu hakem denetimi işlemi her ne kadar mükemmel olmasa da, çalışmanın dikkatli bir incelemeye tabi tutulduğunu gösterir.
Henüz hakem denetiminden geçmemiş tüm bulgular, bir miktar çekinceyle okunmalıdır.
2. Çalışma, insanlar üzerinde yürütülmüş mü?
Fareler gibi hayvanlar üzerinde yürütülen veya bir laboratuvardaki hücreler üzerinde yapılan (diğer adıyla in vitro çalışmalar) deneylerin bulguları, bu bilimsel keşif sürecinin en baştaki aşamasını temsil eder.
Ne kadar şaşırtıcı olursa olsun, sadece bu tip çalışmalara dayanarak, insan sağlığı hakkında hiçbir kuşkusuz iddia öne sürülmemelidir. Hayvan veya hücre çalışmalarında elde edilen bu bulguların, insanlarda da tekrarlanabileceğine yönelik hiçbir garanti yoktur.
3. Bulgular, bir neden sonuç ilişkisini temsil ediyor gibi mi?
Bir çalışmanın, gündelik sağlığımız ile ilgili olması için; bulguların sadece bir bağıntıdan ziyade, bir sebep sonuç ilişkisini yansıtması gerekir.
Eğer bir çalışmada, mesela kahve içmenin kalp hastalığıyla ilişkilendirildiği gösterilmişse; bu durumda kahvenin mi kalp hastalığına sebep olduğunu, yoksa bunların tesadüf eseri aynı anda meydana gelen şeyler mi olduğunu bilmek isteriz.
Bu bağıntının bulunduğu bir dizi çalışmada, araştırmacılar daha sonra; kahve içenlerin sigara içmesinin de daha muhtemel olduğunu ve bu yüzden, bu sonuçların, sigara içmek ile kalp hastalığı arasında yer alan gerçek bir nedensel ilişkiyi yansıtmasının daha muhtemel olduğunu bulmuşlar.
Araştırmacıların, insan grupları arasındaki farklılıkları gözlemlediği gözlemsel çalışmalarda, değişkenler arasındaki ilişkiyi çözmek bazen zor olabilir.
Nedenselliğe ilişkin en yüksek bulgu seviyesi, çift kör plasebo kontrollü rastgellenmiş deneylerden (RCT) gelir. Gruplara ayrılan insanlara ya bir müdahalenin yapıldığı, ya da bir plasebonun (yalancı tedavinin) uygulandığı bu deneysel tip çalışmalar, bir şeyin hastalığa sebep olup olmadığına karar verebilmenin en iyi yoludur. Ancak bu da mükemmel değildir.
İnsanlarda yapılan diğer tip çalışmalar, hastalık ve sağlığı anlamamızda önemli bir rol oynasa da; bunlar sadece, nedensel ilişkilerin göstergesi olmayan bağıntıları vurguluyor da olabilir.
4. Etkinin boyutu nedir?
Bir şeye maruz kalmanın (tıpkı üçüncü bardak kahve veya geceleyin dokuz saatten fazla uyku gibi), bir sonuca sebep olduğunu bilmek yeterli değil; bu ilişkinin kuvvetini net bir şekilde anlamak da önemli. Diğer bir ifadeyle, bu şeye maruz kaldığınızda hastalık tehlikesi ne kadar artıyor?
Eğer hastalık tehlikesinin yüzde 50 oranında arttığı bildirilmişse (ki bu göreceli bir tehlike), bu durum kulağa epey korkutucu geliyor. Ancak, eğer esas hastalık tehlikesi düşükse; o zaman tehlikede meydana gelen yüzde 50’lik bir artış, gerçekten büyük bir hastalık tehlikesi artışını temsil etmeyebilir. Yüzde 50 artmış bir hastalık tehlikesi, yüzde 0.1’lik hastalık tehlikesinden yüzde 0.15’e çıkmak anlamına gelebilir; bu da kulağa o kadar çarpıcı gelmez.
5. Bulgular, başka çalışmalarla da doğrulanıyor mu?
Tek başına yapılmış bir çalışma, her ne kadar iyi yürütülmüş rastgellenmiş kontrollü bir çalışma da olsa; hiçbir zaman, bir maruziyet ile hastalık arasındaki nedensel bir ilişkinin belirleyici kanıtı şeklinde düşünülemez.
İnsanlar karmaşık canlılar olduğu ve herhangi bir çalışmada pek çok değişken bulunduğu için; bulgular çok sayıda farklı grup insanda ve çok sayıda farklı yaklaşımlar kullanılarak tekrarlanana kadar, gerçekten neler olduğunu anladığımızdan emin olamayız.
Üzerinde fikir birliği bulunan önemli miktarda bulgu hacmi olana kadar, herhangi bir çalışmanın bulgularını yorumlarken çok dikkatli olmalıyız.
Peki ya bu sorular cevaplanmazsa?
Eğer basında okuduğunuz haber bu sorulara cevap vermiyorsa, haber sitesini değiştirmeyi veya esas makaleye bakmayı düşünün. İdeal olarak buna, okuduğunuz haber makalesinde bağlantı verilmesi lazım. Yoksa birkaç anahtar kelime kullanarak, makaleyi PubMed üzerinde arayabilirsiniz.
Bülten makalesinin özet kısmı, çalışmanın tipini, insanlar üzerinde yürütülüp yürütülmediğini veya etkinin boyutunu söylemelidir. Eğer ödeme yapmanızı isteyen bir site değilse, çalışma hakkındaki sorularınızın tamamına cevap vermesi gereken tam bülten makalesini görebilirsiniz.
The Conversation