Sahra Çölü, İnsanlar Gelene Kadar Yemyeşilmiş

1
Fotoğraf: Pexels

Sahra’nın gizemi çözülürken

Sahra Çölü günümüzde inişli çıkışlı kum tepeleri, amansız güneş ve bunaltıcı sıcakla tanımlanıyor. Fakat burası, sadece 10.000 yıl önce gür otların ve yemyeşil bitkilerin bulunduğu bir yermiş. Peki bu yer nasıl oldu da ağaçlık bir alandan çöle dönüştü?

Dört yıl önce yürütülen bir çalışmada, insanların bu konuda büyük bir rol oynadığı ileri sürülüyor. Ulusal Seul Üniversitesi’nde çevre kazıbilimci olan eş yazar David Wright, insanlar 8.000 yıl önce Nil nehrinden batıya yayıldıkça kuzuları, inekleri ve keçileri de yanlarında götürdüğünü ve bu hayvanların doğal bitki örtüsünü silip süpürdüğünü, biçtiğini, ezip geçtiğini söylüyor. Manzaranın değişmesine yol açan bu olay, yerel iklimi de başka bir yöne çevirmiş.

Günümüzde Sahra çölü, dünyanın en büyük kızgın çölü konumunda. Fakat on bin yıl önce daha çok Afrika ovasını andırıyormuş. Fotoğraf: Chris Cooper

“Keçiler baş zanlılar” diyor Wright. “Hiç abartmıyorum, bir keçinin tuğla yediğini gördüm; hiç yemek seçmiyor ve boyutlarına göre oldukça fazla yiyorlar. Az sayıda keçi, baskı altındaki bir bölgede epey büyük bir etki oluşturabilir.”

Karınları aç olan ve bitki yiyen memeliler halihazırda Sahra’ya yayılmışken, evcil hayvanlar nasıl böylesine dönüştürücü bir rol oynadı? Cevap, vahşi hayvanların yırtıcılara karşı kolay hedef oldukları açık alanlarda fazla zaman geçirmeyi sevmemesi. Fakat çiftlik hayvanları, insanların gözetimi altında otla dolu bir alanı memnuniyetle çıplak bırakabilir.

Tanzanyalı bir keçi çobanı. Fotoğraf: Pixabay

Önceleri bitki örtüsü altında gizlenen zemini ortaya çıkaran keçi ve diğer hayvan sürüleri, yerel iklim bakımından da çeşitli sonuçlar doğurmuş. Daha açık renklerin daha fazla ışık yansıttığını ve dolayısıyla, güneşli bir günde siyah yerine beyaz tişört giymenin daha rahat olduğunu okulda öğrenmişsinizdir. Dünya’nın yüzeyi de aynı şekilde işliyor. Sarımsı kahverengi toprak ile kumlar, yeşilimsi ot ve çalılara göre daha fazla güneş ışığı yansıtıyor.

“Bu güneş ışığı yansıtıldıkça, ışıkla ilişkili enerji atmosfere geri gidiyor ve orayı ısıtıyor. Isınan bir atmosfer, tropik bölgelerde daha serin bir atmosfere kıyasla genelde daha düşük miktarda bulut barındırır” diyor Wright. Daha düşük miktardaki bulutlar, daha az yağmur olması anlamına geliyor. Sahra’da da böyle bir şey olmuş.

Uzaydan görüldüğü şekliyle Sahra Çölü. Fotoğraf: NASA

Wright, aşırı otlamanın kuraklığa yol açtığına inanıyor. Kuraklık ise bitkilerin büyümesini engellemiş ve bu durum, manzarayı daha da fazla dönüştürmüş. Karşılığında ise kuraklık daha kötü bir hal almış ve hemen hemen Birleşik Devletler boyutunda olan sıcak, kuru, tozlu bir çöl meydana getiren geri besleme döngüsüne girilmiş.

Bilim insanları, Sahra çölündeki bu dönüşümü genelde Dünya’nın yörüngesindeki değişimlere atfediyor. Yörüngedeki değişimler, tropik bölgeleri güneş ışığından mahrum bırakarak yaz yağmurlarının azalmasına yol açmış. Wright, insanların göçüyle birlikte bölgenin bir taşma noktasına ulaştığını söylüyor. Tabiat, Dünya’nın yörüngesindeki değişikliklerin tek etmen olması halinde bekleneceği üzere yavaş ve tekdüze şekilde dönüşmemiş. Bunun yerine, çiftlik hayvanlarının yayılımını takiben düzensiz şekilde değişmiş. İnsanlar nereye gitse, arkalarında çalılık alanlar bırakmışlar.

Bu haritadaki çizgiler, çiftlik hayvanlarının bin yıl boyunca yayılışını temsil ediyor. Noktalar, kazıbilimcilerin çiftlik hayvanlarına ait bulgulara ulaştığı yerleri temsil ediyor. Gösterilen yıllar, radyokarbon tarihlemesinde MS 1950 yılının birinci yıl kabul edildiği bir ölçek olan GÖ veya “günümüzden önce”yi temsil ediyor. Örneğin GÖ 1850 yılı, MS 100 yılı. Görüntü: Wright, 2017

Wright, hipotezinin halen bir sürü soruyu cevapsız bıraktığını söylüyor. “Bitki örtüsü kayıtlarına ulaşmak için bu eski göl yataklarında sondaj yapmamız, kazıbilime bakmamız ve insanların orada ne yaptığını görmemiz gerekiyor” diyor Wright. “Bitki örtüsünün iklim sistemlerindeki etkisini modellemek çok zor. Kazıbilimciler ve ekologlar olarak bizim görevimiz gidip veriye ulaşmak ve böylelikle daha karmaşık modellerin yapılmasına yardımcı olmak.”

Fakat bu konu için görüşülen birkaç araştırmacı, Wright’ın açıklamasına şüpheyle bakıyor. Bunlar arasında iklimbilimci ve California Bilimler Akademisi’nin yetkili müdürü Jon Foley da yer alıyor. Foley, Sahra çölü çapında Dünya yörüngesindeki değişimlerin sebep olduğu bitki örtüsü kaybının, çalışmada tarif edilen olguyu açıklayabileceğini söylüyor. Bitkiler zeminden nemi çekiyor ve yapraklarından terleme yoluyla atarak, atmosfere su buharı ekliyor. Bitki örtüsü kaybolduğunda, atmosfer de önemli bir su kaynağını kaybediyor ve kuraklık daha kötü bir hal alıyor.

Yaklaşık 10.000 yıl önceki Nemli Afrika Dönemi sırasında (solda) ve günümüzde (sağda) Kuzey Afrika manzarasını gösteren harita. Kalın kesikli çizgi, güney ve kuzey yarımkürelerden gelen rüzgarların buluştuğu Tropik Bölgeler Hava Karışım Alanı’nı (ICTZ) temsil ediyor. ICTZ’nin güneyindeki bölge, kuzeydeki bölgeden daha fazla yağmur alıyor. İnce kesikli çizgi, Atlantik ve Hint Okyanusu’ndan gelen rüzgarların buluştuğu Kongo Hava Sınırı’nı (CAB) simgeliyor. CAB’ın batısındaki bölge, doğudaki bölgeye kıyasla daha çok yağmur görüyor. Wright’ın araştırması, yaygın biçimde gerçekleşen otlamanın manzarı dönüştürerek bu hatları değiştirdiğini öne sürüyor. Görüntü: Wright, 2017

Foley, Wright’ın araştırmasının “daha çok tartışma ve araştırmayı hak eden düşündürücü bir fikir sunduğunu, fakat mevcut bulguların hipotezi kanıtlamadığını” söylüyor.

Wright, bu fikrin tarihsel bir paralellik taşıdığını söylüyor. İnsanlar, Asya ve Kuzey Amerika’daki iklimi otlatma yoluyla dönüştürmüş. Üstelik bu bitki örtüsü kaybı, bugün bile iklimi etkilemeye devam ediyor. Bilim insanları, Amazon ormanlarının yok olmasının bölgedeki kuraklığı körüklediğini ve kayıp tehlikesini artırdığını düşünüyor. Bu durum, küresel sonuçlar barındırıyor. Amazon Yağmur Ormanları, dev boyutlarda ısı hapseden karbon kirliliği tutuyor. Bu ormanların kaybolması, küresel ısınmaya hız kazandırıyor.

Amazon Yağmur Ormanları. Fotoğraf: CIAT

Wright, atalarımızın yaptığı hatalardan ders çıkarabilmemizi umuyor. “Benim senaryomun doğru olduğunu varsayarsak; 8.000 yıl önceki insanlar keçilerinin yıllık yağmur döngülerini zora soktuğunu düşünmüyordu. Bu etkilerin hepsi istemeden meydana gelmişti.”

“Geçmiş, aslında geleceğe açılan bir pencere” diyor Wright. “Bir ekolojik eşik bir kez aşıldığında, onu düzeltmek ve olayın yıkıcı potansiyelini yeniden dengelemek çok zor. Bunu yapmak çok önemli.”

 

 

 

 

Yazar: Jeremy Deaton/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

1 Yorum

  1. Bu tespite keçiler güler. Biraz araştırma yaptılarsa kumu içinde camlaşmış parçaları bolca göreceklerdir. Aynı enlemde ki güney Amerika amazon ormanları dururken burası neden böyle olduğu düşünüldüğünde en önemli tez Anunnakiler (uzaylı ırk) ve o bölgede yaşanan atom bombası sonucu doğanın çölleşmesidir. Zaten kumdaki cam parçaları ancak yüksek ısılarda ortaya çıkar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz