Tardigratlar Dünya’daki Yaşam Tamamen Yok Olsa Bile Hayatta Kalabilir

0
Su ayıları olarak da bilinen bu sevimli görünümlü canlıların, uzay boşluğundaki uzay aracının dışında hayatta kaldıkları bulunmuş. Mutlak sıfırın hemen üzerindeki sıcaklıklardan, suyun kaynama noktasının epey altındaki sıcaklıklara kadar hayatta kalabiliyorlar. Kozmik radyasyon, Güneş'ten gelen morötesi radyasyon ve son derece yüksek sıvı kaybı, 2008 yılında yapılan bir deneyde gösterildiği üzere bu hayvanları ne öldürüyor ne de üremelerini durduruyor. Görüntü: Vikipedi

Su ayısının umrunda değil.

Şanslı su ayıları. Dünya onlara kalacak.

Tardigratlara (su ayısı olarak da biliniyor) herkes aşina değil ve bu çok ayıp. Boyları bir milimetreden kısa ama gezegendeki en yok edilemez hayvanlar oldukları neredeyse kesin. Onları uzayın amansız boşluğuna maruz bırakabilir, onlarca yıl aç bırakabilir, kim bilir ne kadar uzun süre susuz bırakabilir, kaynatabilir, ezebilir, yemekte pişirebilir ve istediğiniz şeyi yapabilirsiniz fakat normal koşullara geri döndürdüğünüzde kendilerine gelir ve yollarına mutlu mesut devam ederler. Kabiliyetleri o kadar harika ki bazı bilim insanları yatay gen transferi yoluyla diğer canlılardan “çalınan” benzersiz bir DNA oranı barındırdıklarına ikna olmuş durumda. Yine de bu sonuçların tartışmalı olduğu ispatlanmış.

Bilim insanları birkaç yıl önce bir tardigradın tam olarak ne kadar hayatta kalabileceğini çözmeye çalışmış. 2017’de Scientific Reports bülteninde çıkan çalışmanın sonuçları, muhtemelen gezegendeki bütün su ayılarını süpürebilecek bir tane bile kozmik afet olmadığını akla getiriyor.

Tardigratları bizim kadar çok sevseniz bile kıyamet sonrası kaderlerine dönük yürütülen bir çalışma biraz müsrif gibi görünebilir. Fakat durup düşününce kulağa çok mantıklı geliyor: Tardigratların kendilerine yöneltilen her şeyden başka hiçbir hayvanda görülmemiş derecede sağ kurtulabildiğini biliyoruz. Dolayısıyla Dünya’daki yaşamın tamamının tek seferde yok olmasının ne denli zor olacağını anlamak isteyen araştırmacılar için su ayısı önemli bir kilometre taşı oluşturuyor: Eğer bu sekiz bacaklı yüzücüler doğal bir afeti atlatamazsa, başka hiç kimsenin şansı yoktur; yani hayvanlar aleminde. Mikroplar ise tamamen farklı bir soru.

Bu soruyu sormak, Dünya’nın hayatta kalma ihtimalini çözmekten daha fazlasıyla ilgili. Araştırmacıların aslında çözmeye çalıştığı şey, yaşamın başka bir gezegende evrimleşmesinin ve biz o gezegeni bulamadan önce yok olmasının ihtimali. Uzay büyük ve zaman çok, bu yüzden yaşama ev sahipliği yapabilecek evrimsel potansiyel barındıran bir gezegenle ilk karşılaşmamızın, o dünyanın tarihinde pek ideal olmayan bir noktada gerçekleşmesi şaşırtıcı olmaz. Örneğin Mars‘ı ele alalım: Bazı bilim insanları bu görece Dünya’msı kayanın, atmosferi uzaya kaçmadan milyarlarca yıl önce mikrobiyal yaşamla dolu olabileceği umudunu taşıyor. Peki böyle bir şey ne kadar muhtemel? Yaşam evrimleşince (bir kereden fazla olduğunu varsayarsak ki bu maalesef hâlâ açık bir soru), bir yere ayrılmama eğiliminde mi oluyor?

Mütevazı su ayısına bakılınca, Oxford ve Harvard’da çalışan bilim insanları öyle olduğunu söylüyor. Tardigratların sucul yaşam alanlarına karşı asteroitlerin (varılan sonuç: Okyanuslarımızı tamamen kaynatacak kadar büyük olan hiçbir şey Dünya’nın yörüngesiyle kesişmemeli), süpernovaların (varılan sonuç: Güneş’imizin ömrü boyunca okyanuslarımızı tamamen kaynatacak kadar devasa ve yakın bir yıldız patlamasının gerçekleşme ihtimali “göz ardı edilebilir”), ve gama ışını patlamalarının (varılan sonuç: Yine bu çok daha güçlü ama çok daha nadir yıldızsal patlamanın okyanuslarımızı kaynatacak kadar yakında gerçekleşme ihtimali “düşük”) sergilediği tehditleri hesaplamışlar.

Diğer bir ifadeyle su ayıları, uzun bir süre boyunca bu olayın içinde. Yani ‘Güneş bütün gezegeni sterilize edene kadar’ uzun bir süre. Maalesef, bu dayanıklı yaratıklar bile yıldızımız yaşlanıp bugün olduğundan daha büyük, daha sıcak bir şeye dönüştüğünde hayatta kalmayacak. Güneş’in 5 milyar yıl daha etrafta olması gerekiyor fakat çoğu bilim insanı, yaklaşık 1 milyar yıl içerisinde okyanusları kaynatacak sıcaklığa geleceğini tahmin ediyor. Fakat o zamana kadar, hayvanlar aleminin gezegendeki dayanağının emniyette olduğunu biliyoruz; sekiz çok küçük bacakla.

Galaksimizin Merkezindeki Kara Delik Güneş Sistemimize Kadar Genişler mi?

Oxford Üniversitesinde çalışan fizik araştırmacısı ve makalenin eş yazarı David Sloan, “Önceki pek çok çalışmada Dünya’daki ‘kıyamet’ senaryolarına odaklanılmış; yani insan ırkını silip süpürebilecek süpernovalar gibi astrofiziksel olaylara” diyor. “Bizim çalışmamızda, bunun yerine en çetin tür hesaba katılıyor; yani tardigrat. Artık ötegezegenleri gördüğümüz ve yakında yaşamın işaretlerini arayarak tayfölçüm yürütmeyi umduğumuz bir gökbilim dönemine girdiğimizden, bu en çetin yaşamın tam olarak ne kadar kırılgan olduğunu görmeye çalışmamız gerekiyor. Elde ettiğimiz şaşırtıcı bulgular, yakındaki süpernovalar veya büyük asteroit çarpışmaları insanlar için felaketvari olsa da tardigratların etkilenmeden kalabileceğini gösteriyor. Bu yüzden bir kez harekete geçtiğinde yaşamı tamamen silmek zor görünüyor. Devasa sayıda türün ve hatta bütün bir cinsin bile nesli tükenebilir ancak yaşam bir bütün olarak devam edecektir.”

Elbette sadece tek bir örnek boyutuyla bilim insanları yaşam barındırabilecek her gezegenin, tardigrat kadar bütünüyle yok edilemez bir canlı meydana getireceğinden emin olamıyor. Galakside de gezegenimizdeki kadar kadar özel olabilirler.

Yazar: Rachel Feltman/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz