Tarım Bakanlığı ve Çevre Koruma Ajansı Halkla İletişime Geçemeyince Neler Kaybediyoruz?

0

2015 yazında, tropikal bir fırtına Myanmar’ın dağlarını vurdu ve on yıldır depremler tarafından meydana gelmeyen bir toprak kaymasını tetikledi. NASA tarafından kontrol edilen bir uydu tarafından çekilen fotoğraflar bunu kanıtlıyor. Hükümet bilimi bunu kanıtlıyor.

Geçen ay ABD Çevre Koruma Ajansı’nın halkla iletişim kurmasının yasaklandığıyla ilgili bir haber yayımlandı. Bu demek oluyor ki hiçbir basın ilanına, bloglara, mesajlara veya sosyal medya gönderisine izin verilmiyor.

Ve yine sonrasında Buzzfeed, ABD Tarım Bakanlığı’nın, Tarımsal Araştırma Hizmeti şubesindeki bilim insanlarının ve çalışanların araştırma sonuçlarını halkla paylaşmasını yasakladığını açıkladı. Tarımsal Araştırma Hizmeti, Tarım Bakanlığı’nın temel araştırma ajansı ve görevi de “Amerikalıları her gün tarladan tabaklarına kadar etkileyen sorunlara çözüm bulmak.”

Bu yeni kuralların taslağını oluşturan bildiri henüz kamuya açıklanmadı fakat yasak bilimsel makalelerin özetlerinden, Tarım Bakanlığı’na ait tweetlere kadar her şeyi kapsıyor. Bildiriyi görenlerin söylediklerine göre, bilim insanları hâlâ bulgularını hakemli dergilerde yayınlayabiliyorlar fakat görünüşe göre ajanslarının rızası olmadan araştırma hakkında konuşmaları yasak.

Bildiri geçtiğimiz günlerde yayımlandığı için, Tarım Bakanlığı yardımcı vekili ve Yönetici Michael Young (Tarım Bakanlığı’nın şu an için kalıcı bir yöneticisi yok. En son Georgia valisi Sonny Perdue, ABD Başkan Trump tarafından aday gösterilmişti.) İlk bildirinin, Tarım Bakanlığı içindeki diğer ofislerle koordinasyon halinde gönderilmediğini belirtti. Young, Washington Post’a, yayımlanan bildiriyle çelişen ayrı bir bildirinin de aynı gün gönderildiğini açıkladı. Young ikinci bildiriyi, bakanlığın durumuna açıklık getirmek için gönderdi.

Yeni bildiri, hakemli çalışmalara bağlı basın ilanlarının ve politik beyanların kamuya açıklanabileceğini fakat öncesinde Kalem Müdürlüğü’nden geçmesi gerektiğini vurguluyor. Ticaret bakanlığının genel yönetim kolu, Kalem Müdürlüğü’ne politikaları düzenleme ve başkana tavsiyede bulunma da ana yardımı sağlıyor.

Öyle görünüyor ki, Tarım Bakanlığı’nın bilim insanlarını kısıtlayan bu yeni kurallar, ilk bildiride belirtilenlerden daha fazla bulanık ve muhtemelen daha az merhametsiz. Tarım Bakanlığı bu bildiriyi alan ilk kurum değildi fakat diğer ajanslar da bildiriyi geçersiz kılmakta başarılı olamadılar. İçişleri Bakanlığı (Ulusal Park Hizmeti’ni içermekte), Ulaştırma Bakanlığı, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı (Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri ve Ulusal Sağlık Kurumları’nı içermekte) da benzer mesajlar iletilen kurumlar. Aslına bakılırsa, bu bildirinin iletilmediği tek bilimsel organizasyon NASA.

Halk açık bilimin dava hakkında medyaya konuşmayı yasaklayan emir tarafından eli kolu bağlı kaldığı ilk sefer bu değil. Bugüne kadar, 2010 yılı boyunca Deepwater Horizon petrol sızıntısında okyanusa dökülen petrolün miktarı hâlâ gizemini korumakta. Sızıntıyla ilgili çalışma yapan bilim insanlarının çoğu BP tarafından işe alınmıştı ve bu konuda konuşmaları yasaklanmıştı. Fakat yasaklayıcı emirler genellikle tek bir özel meseleyi kısıtlandırmışlardır. Şu anda Amerika’nın halka açık bilim yükünün, bilimsel çalışmaları hakkında çeşitli ölçülerde konuşmaları yasaklanmıştır. Bu da demek oluyor ki örtbas ettiğimiz birçok hikaye asla gün yüzüne çıkmayabilir.

Pratikte ne anlama geldiğini çıkarabilmek için, Başbakan Stephen Harper yönetimindeki bilim insanlarının sansürle yüzleştiği Kanada’ya bir göz atmak yararlı olabilir. Kanada Profesyonel Kamu Hizmeti Enstitüsü tarafından yapılan bir çalışmada, “katılımcıların neredeyse çeyreğinden (%24), bilimsel olmayan sebeplerden dolayı bilgiyi çıkarmaları veya değiştirmeleri istendiği, üçte birinden fazlasının (%37) ise geçtiğimiz son beş yılda halktan ve medyadan gelen sorulara cevap vermelerinin yasaklandığı ortaya çıktı.” Bilimsel soruşturmanın asıl amacı, tüm dünyanın güvenebileceği inkar edilemez gerçekler üretmektir. Fakat bilime yalan söyletmenin en kolay yolu ise halkı sorgulamaktan alıkoymaktır.

Halka açık bilim hayatlarımızı ne ölçüde şekle sokuyor?

Size dakikası dakikasına kesinliğiyle yağmurun yağacağını söyleyebilen –veya yaklaşan bir kasırga hakkında uyarabilen- telefonunuzdaki hava durumu uygulaması devlet tarafından destekleniyor. Sağanak yağmur esnasında sizi çıkmazda bırakan hava durumu verilerine sinirlenebilirsiniz fakat tahminler genelde doğru oluyor ve veriler de oldukça önemli.

2008’de, yerlilerin bildirilmediklerini iddia ettikleri Nargis Kasırgası Myanmar’ın Irrawaddy Deltası’nda ortaya çıktı. Ve bakıldığında sakinlerin haberdar olmamaları şaşılacak bir şey değil: Myanmar’ın yeri ve yükselen suların boyunu tahmin edecek bir radar ağı yok. Fırtına, yaklaşık 40 kilometre kadar iç kısımlara sel getirdiğinde 130.000 kişi ölmüştü. Olağandışı hava olayları ABD’yi harap ederken bu vaka, tehlikeli fırtınaların bizi savunmasız yakaladığında yüzleşebileceğimiz yıkımın ürperten bir anımsatıcısı olarak görülebilir.

Devlet kaynaklı bilim sadece havayla da sınırlı değil. Bu bilim her yıl, hangi grip önlememize yardım ederken, çiftçilerin de maksimum derecede ürün vermesine önayak oluyor. Çiftçilerin geçimlerini sağlamalarında katkıda bulunan Kooperatif Büyüme işi, devlet kaynaklı bilim tarafından destekleniyor. Araştırmalar, halka yayılma açısından oldukça değerli. Bilim ortaya çıkarılmadığı ve tartışılmadığı zaman ona bağlı çıkarımlar yapamayız.  

Kuşkusuz ki devlet tek bilim kaynağı değil. Fakat endüstri fonlu bilim, kendi doğal sapmalarıyla ortaya çıkar ve akademik araştırmalar, akademinin istekleri doğrultusunda zoraki yayımlanabilirler. Halk fonlu araştırmalar, sosyal refah için önemli olan bilgiyi sağlayarak bir dayanak olabilir, fakat kolayca para kazanmayı sağlayamaz. Tabureyi dik tutan üçüncü ayaktır, halk eleştirisi ve analizi olmadan hiçbir işe yaramaz.

“On yıllardır Orman Servisi’nde çalıştım. Siyasi geçiş süreçlerinde, işe alımları durdurmak ve düzenlemeleri yeniden gözden geçirmek gibi olaylar alışılagelmiş şeylerdir. Çok önemli şeyler değillerdir. Profesyonel olarak bunlara katlanabiliyoruz.” diye açıklıyor bir kaynak Gizmodo’ya. “Bu vakada sınırlamalar getirmek ise oldukça merhametsiz.”

Ölen Yüksek Mahkeme Yargıcı Louis D. Brandeis bir zamanlar şöyle demişti. “Güneş ışığı en iyi dezenfektandır.” Bilim, şeffaflık olmadığı sürece ıstırap çekecek. Bizler de öyle.


Çeviren: Ayten Deniz Yılmaz

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz