Çoğu kişi, tahtaya tırnak sürtünce çıkan o rahatsız edici gürültüyü “cırtlak” ve “kulak tırmalayıcı” biçiminde tarif eder. Fakat tüylerimizi diken diken eden şey aslında bu sesin tizliği değil. Northwestern Üniversitesi’nde çalışan bilim insanları, 1986 yılında yapılan bir araştırma sırasında (o günlerde tebeşir kullanılıyormuş), yazı tahtasına sürtülen tırnakların ses kayıtlarından farklı frekansları çıkararak bu kuramı test etmişler. Bilim insanları Randolph Blake, D. Lynn Halpern ve James Hillenbrand, deneklerin bazı sesleri rahatsızlık verme seviyelerine göre değerlendirmesini istemişler. Ses kayıtlarındaki en yüksek frekansları kaldırdıklarında, seslerin yine rahatsızlık verdiğini bulmuşlar. Fakat sesin orta ve düşük tayfındaki frekanslar kaldırıldığında, denekler sesleri daha olumlu değerlendirmiş.
Avusturya ve Almanya’daki müzik bilimciler Michael Oehler ile Christoph Reuter ise yıllar sonra, 2011 yılında en yüksek hoşnutsuzluğa sebep olan frekansların 2000 ve 4000 Hz arasında yer aldığını keşfetmişler. Kulaklarımız, sesin şiddetini en çok bu aralıkta yükseltiyor. Oehler ve Reuter, hiçbiri uzman veya profesyonel müzisyen olmayan 24 denekle bir çalışma yürütmüş. Deneklerden her birine, rastgele sırada sekiz tane ses dinletilmiş ve bunlara birden altıya kadar puan vermeleri istenmiş (1= en hoş, 6= en rahatsız edici). Bu sekiz sesin her biri, yazı tahtasına sürtülen tırnak sesinin değiştirilen bir haliymiş. Bilim insanları, uyarıcıların her birinde ya frekansları kaldırmış, ya da ton ve perdeleri değiştirmiş.
Araştırmacılar, kayıtları dinledikleri sırada deneklerin cilt iletkenliklerini, nabızlarını ve solunumlarını ölçerek, çalışmadaki uyarana verilen fizyolojik tepkileri de hesaba katmışlar. Son olarak, seslerin kaynağını bilen ve bilmeyen denekleri birbirinden ayırarak psikolojik unsurları incelemişler. “A” çalışma grubu, seslerin yazı tahtasına sürtülen tırnaklardan çıktığını bilirken; bilim insanları “B” grubuna ise bu kayıtların müzikal bir derlemenin parçası olduğunu söylemiş. Oehler ile Reuter, çalışma esnasında iki grubun fizyolojik tepkilerinde önemli bir farklılık olmadığını keşfetmiş. Fark, deneğin tahtaya sürtülen tırnak sesi duyduğunu bilmesi halinde çok daha olumsuz olan değerlendirmelerde görülmüş.
Fakat bu durum, sesten iğrenmenin tamamen koşullu olduğu anlamına gelmiyor. 2000 ila 4000 Hz arasındaki frekansların kaldırılması, rahatsız edici gürültüyü biraz daha çekilebilir hale getirmiş.
“Kulağımız, bu frekans aralığındaki sese karşı çok hassas” diyor Oehler.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü Beyin ve Bilişsel Bilimler Bölümü’nde profesör olan John McDermott, 2012 yılında araştırma yürütürken konuyu daha derin analiz etmiş. McDermott, bir sesin en çok hoşnutsuzluk yaratan iki kısmının keskinlik (yüksek frekans kaynaklı) ve pürüzlülük (frekans yoğunluğunun dalgalanması kaynaklı) olduğunu söylüyor. Bundan önceki bilim insanları, yüksek frekansların yazı tahtasındaki tırnakların nahoşluğuna katkı yapmadığını keşfettiğinden, McDermott sese “pürüzlülük” bağlamında odaklanmış. McDermott, tırnakların yazı tahtasının yüzeyini hızlı şekilde yakalayıp bırakması işleminin özellikle pürüzlü bir ses meydana getirdiğini açıklıyor. Yaklaşık 20 ila 200 Hz aralığındaki herhangi bir seste meydana gelen dalgalanmaların, en rahatsız edici gürültüleri oluşturduğunu keşfetmiş.
Neyse ki okullar, sınıflarındaki tarihi geçmiş kara tahtaları değiştirmeye devam ediyor da; biz de tahtaya sürten tırnak sesi korkumuzu yeni bir korkuyla değiştirebiliyoruz: “Beyaz tahtaya sürten tahta kalemi” sesiyle…
Yazar: Sori Soffer/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.