Michigan Üniversitesinde (UM) yürütülen bir çalışmaya göre günümüzün üniversite öğrencileri, 1980’ler ve 90’ların öğrencileri kadar empatik değil.
ABD Psikoloji Bilimi Birliğinin 2010 yılında Boston’da gerçekleşen toplantısında sunulan çalışmada, 30 yılı aşkın süre boyunca yaklaşık 14.000 üniversite öğrencisinde empatiye yönelik toplanan veriler analiz ediliyor.
UM Sosyal Araştırma Enstitüsünde çalışan araştırmacı Sara Konrath, “Empatide en büyük düşüşün 2000 yılından sonra olduğunu bulduk” diyor. “Bu kişilik özelliğine yönelik standart testlerle yapılan ölçümlere göre günümüzdeki üniversite öğrencilerinin 20 ila 30 yıl önceki akranları yüzde 40 kadar daha empatikti.”
Konrath, UM’de yüksek lisans öğrencisi olan Edward O’Brien ve lisans öğrencisi Courtney Hsing ile birlikte, 1979 ve 2009 yılları arasında Amerikalı üniversite öğrencileri üzerinde yürütülen 72 farklı çalışmanın sonuçlarını birleştirerek bir meta analiz yürütmüş.
Çalışmada, 1970’lerin sonlarındaki üniversite öğrencileriyle karşılaştırıldığında bugünün üniversite öğrencilerinin bazı ifadelere o kadar katılmadıkları bulunmuş. Bunlar arasında “Bazen arkadaşlarımın bakış açısından olayların nasıl göründüğünü hayal ederek onları daha iyi anlamaya çalışırım” ve “Benden daha talihsiz olan kişilere karşı sık sık şefkat ve endişe duyarım” gibi ifadeler var.
Konrath konuyla ilgili yürüttüğü ayrı bir analizde, Amerikalıların bütün ülkeyi temsil eden örnek gruplarında ve benzer bir zaman döneminde diğer insanların nezaket ve yardımseverliğinde değişim gördüklerini de keşfetmiş.
Rochester Üniversitesi Psikiyatri Bölümünde de görev yapan Konrath, “Pek çok insan, bazen ‘Ben Nesli’ şeklinde adlandırılan günümüzdeki üniversite öğrencileri grubunu yakın tarihteki en ben merkezci, narsist, rekabetçi, kendinden emin ve bireysel grup olarak görüyor” diyor.
“Benlik üzerindeki bu artan vurgunun, karşılığında diğer insanlarda bir değer düşüşünü de getirmesi şaşırtıcı değil” diyor O’Brien.
Empati genç yetişkinler arasında neden azalıyor?
Konrath ve O’Brien, gelecekteki çalışmalarda araştırılmasını ümit ettikleri birkaç sebep olabileceğini ileri sürüyor.
“Etmenlerden biri, bu zaman döneminde medyaya maruz kalmada gerçekleşen artış olabilir” diyor Konrath. “30 yıl öncesiyle karşılaştırıldığında, bugün ortalama bir Amerikalı işle ilgili olmayan bilgilere üç kat daha fazla maruz kalıyor. Üniversite öğrencilerinin bu nesli, medya içeriği bağlamında bilgisayar oyunlarıyla büyüdü ve Michigan’daki meslektaşlarımın yürüttüğü çalışmaların da içerisinde bulunduğu giderek artan sayıdaki araştırma, şiddet içeriğine maruz kalmanın insanları başkalarının acısına karşı duyarsızlaştığını gösteriyor.”
O’Brien, empatideki bu düşüşte sosyal medyanın son zamanlardaki yükselişinin de bir rol oynayabileceğini öne sürüyor.
“İnternette ‘arkadaşlarınız’ olmasının kolaylığı, insanları başkalarının problemlerine yanıt veriyormuş gibi hissetmedikleri zaman daha çok duymazdan gelmelerine sebep olabilir” diyor bilim insanı. “Bu davranış çevrimdışı dünyaya da sirayet edebilir.”
Ünlülerin “reality şov”larından doğan hiper rekabetçi atmosfer ve şişirilmiş başarı beklentileri de eklendiğinde, yavaşlayıp bir miktar sempatiye ihtiyacı olan birini dinlemeye karşı işleyen sosyal bir ortam meydana geliyor.
“Günümüzdeki üniversite öğrencileri kendilerine ve kendi sorunlarına karşı endişe duymaktan başkalarıyla empati yapacak zaman bulamıyor olabilir veya en azından böyle bir zamanı sınırlı gibi algılayabilirler” diyor O’Brien.
Analize Amerikan Üniversite Kadınları Birliği Destek sağlamış.
Kaynak: Michigan Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.