Astronot Scott Kelly uzayda yaklaşık bir yıl geçirdikten sonra 2016 yılının Mart ayında geri döndüğünde, kalbinin kütlesi dörtte birinden fazla küçülmüştü.
Uzay yolcusunun kalbi, neredeyse her gün egzersiz yapmasına rağmen haftada 30 gram civarı küçülmüştü. Bu egzersizler arasında koşma, bisiklet sürme ve ağırlık kaldırmaya benzeyen dayanıklılık egzersizi de bulunuyordu. Astronotun kalbindeki bu etki üzerinde çalışma yürüten araştırmacılar, yerçekimi olmamasından dolayı Kelly’nin kalbinin vücuda oksijen göndermek için Dünya’daki kadar güçlü pompalama yapmasına gerek kalmadığını söylüyor. Bunun sonucunda ise kalbinin küçüldüğü görülüyor.
Makalenin eş yazarı ve Texas Üniversitesi Southwestern Tıp Fakültesi’nde dahiliye profesörü olan Benjamin Levine, “Kalbi işlevini kaybetmemiş” diyor. “Oluşan fazladan kapasite, kritik seviyeye düşmemiş. Kelly makul şekilde fit kalmış. Kalbi küçülmüş ve uzaya gitmenin normal bir sonucu olarak zayıflamış.”
Kalp kütlesi yüzde 27 ufalmasına rağmen, Kelly’nin sağlığı her zamanki gibiymiş ve herhangi bir olumsuz etki ya da belirti yaşamamış. Aslında araştırmacılar bu olguyu başka bir kişide daha belgelemişler fakat o kişi bir astronot değil, uzun mesafe yüzücüsü Benoit Lecomte’muş.
Lecomte, 2018 yılında Pasifik okyanusunu geçmeye çalışmış. 159 gün boyunca çoğunlukla yatay durmuş ve 2.821 kilometre katetmiş. Okyanusun tamamını geçememiş (destek teknesi fırtınada hasar görünce, yüzmeyi kısa kesmek zorunda kalmış) fakat yine de suda epey bir zaman geçirmiş. Bu esnada, bir çeşit ağırlıksızlık da yaşamış.
Kelly’nin kalbi üzerine araştırma yürüten bilim insanları, Lecomte’un kalbinin de Kelly’ninkine benzer bir oranda küçüldüğünü bulmuşlar. Özellikle kalbinin sol odacığı (vücuda oksijen bakımından zengin kan pompalamada en önemli oda), tahminen 170 gramdan 140 grama düşmüş. Bu türden yüksek hacimli egzersizin organı küçültmek yerine büyütmesini bekleyen araştırmacılar, bulgular karşısında şaşkınlığa uğramış. Levine ayrıca kalp boyutundaki değişimin, kişinin fitlik seviyesini de yansıttığını belirtiyor: Önceden atletik olan bireylerin kalpleri, halen egzersiz yapsalar bile yerçekimsiz ortamda küçülüyor. Fakat Dünya’da o kadar hareketli olmayan ve uzayda daha fazla hareket edenlerin kalp boyutları artıyor.
Levine başka bir çalışmada, astronotların kalplerinin uzay istasyonunda kalmadan 6 ay önce ve kaldıktan 6 ay sonra incelendiğini söylüyor. Henüz yayımlanmayan bu çalışma, durumu doğruluyor gibi görünen daha geniş yelpazede veri sunuyor.
“Asıl ilginç olanı,” diyor Levine, “durumun bir nevi uçmadan önce yaptıklarına bağlı olması.”
En atletik astronotların kalpleri, Kelly’de olduğu gibi uzayda kütle kaybetmiş. Fakat Dünya’da hareketsiz yaşayan ve daha sonra uzay istasyonunda düzenli egzersiz yapmak zorunda kalanların kalp boyutları büyümüş.
Bunun sebebi ise nezaket ve iyiliği yeni keşfetmeleri değil, harcadıkları gücün artmasıymış.
“Kalp de diğer kaslara benziyor ve üzerine binen yüke cevap veriyor” diyor Levine.
NASA, uzayda bir yıl zaman geçiren sonraki 10 astronotun kalp sağlığına yönelik yapılan çalışmaya sermaye sağlamış.
Kelly, kemik kütlesi kaybı dahil olmak üzere başka değişimler de yaşayan vücudunun neredeyse tamamen normale döndüğünü söylüyor.
“Uzayda kalmaktan kaynaklanan herhangi bir belirti yaşamıyorum; en azından fiziksel olarak” diyor. “Bugün izin verseniz, hepsini tekrar yaparım.”
Hem Kelly, hem de Lecomte’un sağlıkları iyi görünüyor. Fakat bu durum, özellikle Mars’a gidecekler olmak üzere gelecekteki uzay yolcuları için endişe sebebi olabilir. Zayıf bir kalp, yer çekimsiz ortamda aylarca kaldıktan sonra yeni bir gezegene adım atarken sağlık açısından tehlike oluşturabilir; özellikle de herkes düzenli egzersiz yapamıyorsa. Fakat bilim insanlarının umudu, Kelly ve Lecomte gibi insanlar üzerinde araştırma yapan NASA’nın, astronotların sağlığını en uygun seviyede tutacak daha etkili egzersiz programları tasarlayabilmesi yönünde.
Bulgular Circulation bülteninde yayımlandı.
Yazar: Hannah Seo/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.
Uzaydaki sağlık problemrinin tek çözümü; kendi etrafında dönebilen uzay araçları veya uyduların yapay yerçekimi oluşturmasıdır. Bu eski bir hayal olmasına karşılık, şimdiki teknolojilerle gerçekleştirilmesi oldukça zordur. En geç 5 yıl içinde insanoğluna armağan edeceğim antiyerçekimi itki sistemi (kapalı sistem itki kuvveti) sayesinde bu sorunların çözülebileceği inancındayım. Bu proje konusunda 7 yıldır çalışmaktayım ve artık son aşamadayım. Teknolojik bir desteğim olmadan kendi imkanlarımla çalışmalarımı yürütmek zorunda olduğumdan istediğim hedefe yavaş hızda ilerlemekteyim. Bu sıralar 14 motorlu bir prototip üzerinde çalışıyorum. Başarı durumu prototip bittiğinde ortaya çıkacaktır. Başarısız olma durumunda tek çare olarak motor adedini iki katına çıkarmayı hedefliyorum. Çalışmalarımı merak edenler belirttiğim isimle aradıklarında, sadece bilgisayar üzerinden “TARTIŞMA” sayfasına ulaşabilirler. Elimde bir çok prototip videosu olduğu halde, projenin geleceği açısından sağlıklı bulmadığım için video paylaşımını uygun görmüyorum. Ayrıca bu sayfanın kesinlikle ticari kazanç amacı da yoktur.