Yeni bir araştırmanın gösterdiğine göre çok sayıda görsel yanılsama, daha karmaşık olan psikolojik süreçlerden ziyade gözlerimizin ve görsel nöronlarımızın çalışma şeklindeki sınırlardan kaynaklanıyor.
Bir cismin etrafında bulunan şeyler, o cismin rengini veya desenini görme şeklimizi etkiliyor. Bilim insanları da bu noktada ortaya çıkan yanılsamaları mercek altına almışlar.
Filozoflar ve bilim insanları söz konusu yanılsamaların, gözde gerçekleşen sinirsel işlemlerden ve beyindeki düşük seviyeli görsel merkezlerden mi kaynaklandığını yoksa bağlam ve önceden sahip olunan bilgi gibi daha yüksek seviyeli zihinsel işlemlerle mi ilgili olduğunu uzun süredir tartışmıştı.
Exeter Üniversitesinde çalışan Dr. Jolyon Troscianko, yeni araştırmada sinirsel yanıtlardaki basit sınırların bu yanılsamaları açıkladığını ve ortada daha derin psikolojik işlemler olmadığını gösteren bir modelin ortak geliştiriciliğini yürütmüş.
Exeter Üniversitesi Ekoloji ve Koruma Merkezinde çalışan Dr. Troscianko, “Gözlerimiz, nöronların daha hızlı ve daha yavaş ateşlenmesini sağlayarak beyne mesajlar gönderiyor” diyor. “Fakat nöronların ateşlenme hızında belli bir sınır var. Önceki araştırmalarda ise bu sınırın, renkleri görme şeklimizi nasıl etkileyebileceği hesaba katılmamış.”
İnsanların farklı ölçeklerdeki desenleri algılama şekline dönük bilgiler ile bu “sınırlı bant genişliğini” bir araya getiren yeni model, görüş kabiliyetimizin en iyi performansı doğal sahnelere baktığımız zaman gösterdiği varsayımını da bu karışıma ilave ediyor.
Exeter ve Sussex Üniversitelerinde çalışan araştırmacılar bu modeli hayvanların renkleri nasıl gördüğünü tahmin etmek için geliştirse de, modelin ayrıca insanların gördüğü pek çok görsel yanılsamayı da doğru şekilde haber verdiği keşfedilmiş.
“Bu durum, görsel yanılsamaların nasıl işlediğiyle alakalı uzun zamandır süregelen pek çok varsayımı ortadan kaldırıyor” diyen Troscianko’ya göre bulgular, yüksek çözünürlüklü televizyonların popülerliğine de ışık tutuyor: “Modern yüksek dinamik aralıklı (HDR) televizyonlar, sergiledikleri en koyu siyah rengin 10.000 katından fazla parlak beyaz bölgeler oluşturuyor ve doğal sahnelerin zıtlık seviyelerine yaklaşıyor.” OLED ekranlarda ise bu oranın ‘sonsuz’ olduğu belirtiliyor çünkü OLED teknolojisinde siyah pikseller hiç ışık vermiyor.
“Gözlerimizin ve beyinlerimizin bu zıtlığın üstesinden nasıl geldiği muamma çünkü yapılan testler, biz insanların tek bir uzamsal ölçekte görebildiği en yüksek zıtlıkların 200:1 civarında olduğunu gösteriyor”
“Daha da şaşırtıcı olanı, gözlerimizi beyinlerimize bağlayan nöronların sadece 10:1 civarı zıtlıkların üstesinden gelebiliyor olması.”
“Modelimiz, zıtlık bant genişliği böylesine sınırlı olan nöronların sinyallerini nasıl birleştirip bu devasa zıtlıkları görmemizi sağladığını fakat bunun sonucunda bilginin ‘sıkıştırıldığı’ için görsel yanılsamalar meydana geldiğini gösteriyor.
“Model, nöronlarımızın nasıl her bir kapasite parçasını kullanmak üzere hassas biçimde evrimleştiğini gösteriyor.
“Örneğin bazı nöronlar, orta boyutlu ölçeklerdeki gri seviyelerinde çok ufak farklılıklara karşı hassas. Ancak yüksek zıtlıklar bu nöronlara fazla geliyor. Daha büyük veya daha küçük ölçeklerdeki zıtlıkları kodlayan nöronlar ise çok daha düşük hassasiyet sergiliyor ancak çok daha geniş zıtlık aralıklarında çalışabildikleri için siyah ve beyaz arasındaki derin farklılıkları verebiliyorlar.
“Nihayetinde bu durum, sinirsel bant genişliği ve hassasiyeti ciddi derecede sınırlı olan bir sistemin 10.000:1’den büyük zıtlıkları nasıl algılayabildiğini gösteriyor.
Makale PLOS Computational Biology bülteninde yayımlandı.
Yazar: Alex Morrison/Exeter Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.