Yeni Keşfedilen Kitlesel Yok Oluş, Dinozorların Yükselişini Tetiklemiş Olabilir

0
Jura Dönemi'ne ait bir canlandırma. AlonzoDesign/iStock

233 milyon yıl önce meydana gelen devasa yanardağ patlamaları, atmosfere karbondioksit, metan ve su buharı pompalamış. Bugün Kanada’nın batı kıyısı olarak bilinen yerde meydana gelen bu şiddetli patlama dizisi, devasa bir küresel ısınmaya yol açmış.

Araştırmacıların yeni çalışması, bu durumun gezegeni değiştiren kitlesel bir yok oluş olayı olduğunu ve egemen tetrapodların (dört ayaklı canlı) çoğunun ölümüne yol açıp, dinozor döneminin başlangıcını haber verdiğini ortaya çıkarıyor.

En iyi bilinen kitlesel yok oluş olayı, 66 milyon yıl önce Kretase döneminin sonunda gerçekleşmiş. O zamanlar dinozorların, pterozorların, deniz sürüngenlerinin ve ammonitlerin hepsi ölmüş.

Bu olayın temel sebebi, güneş ışığını engelleyen ve karanlık ile dondurucu soğuklara sebep olan dev bir asteroitin Dünya’ya en ölümcül açıyla çarpmış olması. Bu olayı ise okyanuslarda ve atmosferde meydana gelen devasa karışıklıklar takip etmiş.

Yerbilimciler ve taşılbilimciler, az önce sonuncusundan bahsettiğimiz bunun gibi beş tane olayın yaşandığında hemfikir. Bu yüzden bilim insanlarının daha önce bilinmeyen bir kitlesel yok oluşa dair yaptığı yeni keşif, beklenmedik gibi görünebilir.

Fakat Karniyan Yağmurlu Dönemi (KYD) adı verilen bu olay, o dev asteroit kadar fazla türün ölümüne sebep olmuş gibi görünüyor. Gezegen daha sıcak ve kurak hale geldikçe, kara ve denizdeki ekosistemler büyük bir değişim geçirmiş.

Kara üzerinde bu olay, bitkiler ve otobour hayvanlarda büyük değişimleri tetiklemiş. Karşılığında ise rinkozorlar ve dasinodontlar gibi bitki yiyen egemen tetrapodların azalmasıyla, dinozorlar gelişme fırsatı bulmuş.

Bu dinozorlar yaklaşık 15 milyon önce ortaya çıkmış. Yeni çalışmanın gösterdiğine göre, KYD’den sonraki 10 ila 15 milyon yılda hızla çoğalmışlar ve karasal ekosistemlerde baskın türler haline gelmişler. KYD, bir 165 milyon yıl daha sürecek olan “dinozorlar çağını” tetiklemiş.

Tutunma noktası bulanlar sadece dinozorlar değilmiş. Kaplumbağalar, kertenkeleler, timsahlar ve memeliler gibi pek çok çağdaş tetrapod grupları, bu yeni keşfedilen devrim zamanına uzanıyor.

Kitlesel yok oluş olaylarının zaman çizelgesi. D. Bonadonna/MUSE, Trento

İpuçları takip edilirken

Bu olay, bağımsız olarak ilk defa 1980’lerde fark edilmiş. Fakat o zamanlar Avrupa ile sınırlı olduğu düşünülmüş. İlk olarak Almanya, İsviçre ve İtalya’daki yerbilimciler, yaklaşık 232 milyon yıl önce deniz hayvanları arasında büyük bir eksilme olduğunu fark etmiş ve buna Rheingraben olayı adını vermişler.

Ardından ise yeni araştırmanın baş yazarı, 1986 yılında bu olayın tetrapodlar ve ammonitler arasında küresel ölçekte bir eksilme olduğunu bağımsız biçimde fark etmiş. Fakat tarih belirleme yöntemleri, o zamanlar günümüzdekine göre çok daha gerideymiş ve bu iki olayın aynı şey olup olmadığını bilmek imkansızmış.

Yerbilimciler Mike Simms ve Alastair Ruffell’in, İngiltere ile Avrupa’nın bazı kısımlarında yaklaşık 1 milyon yıl boyunca nemli iklimlerin hakim olduğunu fark etmesiyle, yapbozun parçaları birleşmeye başlamış. Yerbilimci Jacopo dal Corso, o sıralarda KYD’nin zamanlaması ile Wrangellia bazaltlarına ait püskürmelerin zirvesi arasında bir örtüşme olduğunu belirlemiş.

Yerbilimciler, Kuzey Amerika kıtasının batı yakasına; Vancouver ile Seattle’ın kuzeyine bağlanmış dar boyutlu bir tektonik plakayı Wrangellia şeklinde isimlendiriyor.

Nihayet Triyasik dönem kayalarından elde edilen bulguların incelenmesiyle, KYD’ye ait imzalar tespit edilmiş. Üstelik sadece Avrupa’da değil; Güney Amerika, Kuzey Amerika, Avustralya ve Asya’da da. Bu olay sadece Avrupa’ya özgü değil, küreselmiş.

Alaska, Yukon ve Britanya Kolumbiyası’ndaki Wrangellia taşkın bazaltlarının dağılımı. British Columbia Üniversitesi/EOAS

Volkanik patlamalar

Atmosfere karbondioksit, metan ve su buharı pompalayan bu devasa Wrangellia patlamaları, dünya çapında küresel ısınmaya ve artan yağışlara yol açmış. 233 milyon yıl öncesinde, ısınma zirveleriyle ilişkilendirilen ve sayıları beş kadar fazla olan volkanik püskürme dönemleri varmış.

Bu püskürmeler, yağmur suyuyla karışan volkanik gazların Dünya’ya seyreltik asit şeklinde yağmasına; yani asit yağmurlarına yol açmış. Sığ okyanuslar da asitlenmiş.

Bu keskin ısınma dönemi, tropik bölgelerdeki hayvanları başka yerlere götürür ve asit yağmuru da karadaki bitkileri öldürürken; okyanusların asitlenmesi ise karbonat iskeletlere sahip tüm deniz canlılarına zarar vermiş. Bu durum, okyanus ve karaların yüzeyini kademeli olarak aşındırmış.

Yaşam yeniden düzelmeye başlamış olabilir fakat püskürmeler dindiğinde, sıcaklıklar yüksek kalmaya devam etmiş ve tropik yağmurlar kesilmiş. Sonraki dönemde, dinozorların serpildiği karaların kurumasına sebep olan şey işte bu.

En sıradışı olan şey ise, deniz karbonat fabrikasının yeniden biçimlenmesi. Bu küresel mekanizmada kalsiyum karbonat, dev kalınlıkta kireçtaşları oluşturmuş ve mercanlar ile yumuşakçalar gibi canlılara kabuklarını inşa eden maddeler sağlamış.

KYD, modern plankton gruplarının pek çoğunun yanısıra modern mercan kayalıklarının da başlangıcını temsil ediyor ve okyanus kimyasında derin değişimler olduğunu akla getiriyor.

KYD’den önce okyanuslardaki karbonatın ana kaynağı, kıta sahanlıklarında kireç taşlarının egemen olduğu çamur tepecikleri gibi mikrobiyal ekosistemlerden gelmiş.

Fakat KYD’den sonraki itici güç, ateşrengi algler gibi yeni mikroorganizma gruplarının ortaya çıkıp çoğaldığı bu dönemde mercan kayalıkları ve planktonlar tarafından sağlanmış. Okyanuslardaki temel kimyasal döngülerde meydana gelen bu köklü değişim, modern deniz ekosistemlerinin başlangıcını simgeliyor.

Ayrıca, gezegenimizin iklim değişikliğinden kurtulmasına nasıl yardımcı olacağımıza yönelik çıkaracağımız önemli dersler olacak. Yerbilimcilerin, Wrangellia volkanik faaliyetinin detaylarını araştırması ve bu tekrarlı püskürmelerin iklim ile Dünya ekosistemlerini nasıl değiştirdiğini anlaması gerekecek.

Dünya tarihinde, yanardağların sebep olduğu bir dizi kitlesel yok oluş gerçekleşmiş. Bugün ise küresel ısınma, asit yağmuru ve okyanusların asitlenmesi, karşılaştığımız fiziksel karışıklıklar arasında yer alıyor.

Taşılbilimcilerin, deniz ve kıtasal fosil kalıntılarından toplanan veriler üzerinde daha yakından çalışması gerekecek. Bu durum, biyolojik çeşitlilik kaybı yönünden bu kirizin nasıl vuku bulduğunu anlamamıza ve ayrıca gezegenin nasıl düzeldiğini keşfetmemize yardımcı olacak.

 

 

 

 

Yazar: Michael J. Benton, Omurgalı Taşılbilimi Profesörü, Bristol Üniversitesi/The Conversation. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz