2 kilogram ağırlığındaki bu kemirgen, Papua Yeni Gine dağlarındaki yağmur ormanlarına özgü.
Yeni Gine’nin yüksek irtifalarda yaşayan yünlü faresi efsane bir kemirgen. Bilimsel adı Mallomys istapantap olan bu canlı ilk olarak 1989’da tanımlanmış fakat o zaman bile yapılan tarifler sadece tarihi müze malzemelerinin incelenmesiyle elde edilmiş. Bu tüylü kemirgen en son 30 yıl önce görülse de fotoğrafı çekilememiş ancak altı ay sonra Yeni Gine’nin ormanlarını didik didik arayan bir araştırmacı nihayet dünyanın bulunması en zor memelilerinden birini kayıtlara geçirmiş.
Yeni Gineli tüylü fareyi bulmak kolay değil fakat Çekya Bilimler Akademisinde çalışan doktora adayı František Vejmělka, geçenlerde yerel rehberlerin de eşliğiyle tarih yazmayı başarmış.
“Yerli avcılar dağlarda bana eşlik etmeseydi ve hayvanların yerini belirlemede yardımcı olmasaydı, bu veriyi asla toplayamazdım” diyor Vejmělka bir açıklamasında.

Vejmělka birden çok yerel kabile ile işbirliği yaparak, Papua Yeni Gine’nin en yüksek zirvesi Wilhelm Dağı (4.509 m) etrafındaki bölgeyi araştırmış. Yol boyunca, genetik olarak 61 tane uçmayan kemirgen ve marsupiyel belirleyip belgelemiş fakat yünlü fareyle bizzat karşılaşması hepsinden farklı olmuş.
Faregillerden olan bu kemirgen, bölgenin yaklaşık 3.500 metre yükseklikteki ücra, sarp arazilerinde yaşıyor. Sadece gece ortaya çıkıp bitkilerle besleniyor ve günlerini yer altındaki inlerde veya ağaçların tepelerinde geçiriyorlar. Vejmělka’nın yaptığı ve geçtiğimiz ay Mammalia bülteninde yayımlanan belgelemede, kalın kürklü yünlü farelerin kuyrukları dahil 85 cm civarı uzunlukta ve yaklaşık 2 kg ağırlığında olup, 7,5 cm’lik patileri olduğu belirtiliyor. Orta dereceli boyutlarına rağmen, üniversiteden yapılan duyuruda hayvan “çarpıcı ve heybetli bir canlı” şeklinde tarif ediliyor.

Afrika, Amerika kıtası ve Güneydoğu Asya’daki tropik biyoçeşitlilik iyi bilinse de; Avustralasya bölgelerinde pek çalışma yürütülmüş değil. Bölgedeki yerli topluluklar ile işbirliği yapılıp yünlü fare gibi hayvanların bulunması ve belgelenmesi, biyoçeşitliliğin güçlendirilmesine ve koruma çalışmalarına yardımcı olunması bakımından büyük önem taşıyor. Söz konusu canlıların dış tehditlerden korunması için de gerekli bir şey bu.
“Böylesine büyük ve çarpıcı bir hayvanın bu kadar yetersiz incelenmiş olması hayret verici” diyor Vejmělka. “Tropik dağların biyoçeşitliliğiyle ilgili daha keşfedilecek ne kadar çok şey var acaba?”
Yazar: Andrew Paul/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.