1960’ların Fare Ütopyaları, İnsanlığın Geleceğine Dair Ne Gibi Ümitsiz Tahminlere Yol Açtı?

0
Calhoun’ın 1970’deki bir fare ütopyasında çekilen görüntüsü (Beyaz Saray fotoğrafçısı Yoichi R Okamoto, Wikimedia Commons)

Fareler için bir ütopya nasıl görünür? Çalışmalarının büyük bir bölümünü 1950’lerden 1970’lere kadar yapan bir araştırmaya göre, bunun içerisinde sınırsız yiyecek (elbette!), birden fazla seviye ve gözlerden uzak, küçük kemirgen konutları bulunuyor olabilir. Bunların hepsi, John Calhoun’ın; nüfus yoğunluğunun davranış üzerindeki etkilerini incelemek üzere yaptığı deneylerin birer parçasıydı. Ancak ilk başta sıçan ütopyası ve fare cenneti gibi görünen bu şeyler, hızlıca kontrolden çıkmış bir nüfus fazlalığına dönüşmüş; sonuç olarak nüfus çöküşüne ve görünürde kötü davranış kalıplarına yol açmıştı.

Fareler arif değildi.

Esther Inglis-Arkell, Calhoun’ın yirmi beşinci yetiştirme ortamını ve onu takip eden deneyi, io9 için şöyle yazıyor:

Nüfus zirveye ulaştığında, çoğu fare; yaşadığı her saniyeyi, yüzlerce diğer farenin arasında geçiriyordu. Ana meydanlarda toplanıyorlar, beslenmeyi bekliyorlar ve ara sıra birbirlerine saldırıyorlardı. Az sayıdaki dişi, hamileliği sonuna kadar sürdürmüştü ve bazıları, bebeklerini unutmuş gibi görünüyordu. Bir batında doğan yavrularının yarısını tehlikeden uzağa götürmüş ve geri kalanını unutmuşlardı. Bazen, bebekleri taşırken bir bebeği düşürüyor ve onu bırakıyorlardı.

Gözlerden uzakta olan az miktarda alan, Calhoun’ın “güzeller” şeklinde adlandırdığı bir popülasyona ev sahipliği yapıyordu. Genelde bir erkeğin koruduğu bu alanın içinde bulunan dişiler (ve az sayıdaki erkek) üremiyor veya kavga etmiyor; yemek, temizlenmek ve uyumaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Bu güzeller, nüfus azalmaya başladığında şiddet ve ölümden kaçınmış; ancak cinsellik yaşamak veya çocuklarına bakmak gibi sosyal davranışlarla irtibatlarını tamamen kesmişlerdi.

Dış mekandaki bir kafeste sıçanlar ile başlayan ve 1960’ların başlarında ABD Ulusal Zihin Sağlığı Enstitüsü’ndeki farelerle devam eden Calhoun’ın deneyleri, o zamanlar aşırı nüfus yoğunluğu olan bir dünyada neler olacağının kanıtları şeklinde yorumlanmıştı. Kendisi, gözlemlediği bu olağandışı davranışlara “davranış çukurları” adını vermişti.

Journal of Social History bülteninde yayınlanan bir teze göre Calhoun, elde ettiği bulguları Scientific American dergisinin 1962 tarihli bir sayısında yazdıktan sonra, bu terim popüler kültürde tutmuştu. Söz konusu çalışmada; o dönemde kalabalıklaşmış şehir bölgelerinin, ahlakî çürüme tehlikesini haber verdiği korkusundan faydalanılmıştı; ayrıca Kitty Genovese cinayeti gibi olaylar da (her ne kadar yanlış bildirilmiş olsa da), bu endişeyi yoğunlaştırmıştı. Bir sürü bilim kurgu eseri (Açlık gibi kitaplar ve 2000 AD gibi çizgiromanlar), Calhoun’ın ve yaşıtlarının fikirlerinden ilham almıştı. ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri’nin belirttiğine göre bu çalışma, 1971 tarihli çocuk kitabı Bayan Frisby ile NIMH’nin Sıçanları‘na da ilham olmuş; kitap, 1982 yılında NIMH’nin Sırrı ismiyle beyaz perdeye aktarılmıştı.

Şimdiyse, Calhoun’ın yaptığı çalışmanın yorumlanışı değişti. Inglis-Arkell, araştırmacının oluşturduğu yaşam alanlarının çok kalabalık olmadığını; fakat soyutlanmanın, saldırgan farelerin alanlarını kontrol altında tutmasına ve güzelleri soyutlamasına olanak sağladığını açıklıyor. Şöyle yazıyor: “Bir nüfus sorunundan ziyade, Evren 25’in adil bir dağıtım sorunu olduğu iddia edilebilir.”

Ancak insanlar fare olmadığı için, telaş yapmaya gerek yok. NIH Record, Calhoun’ın çalışması hakkında tıbbi tarihçi Edmund Ramsden ile mülakat yapmış:

“Nihayetinde, sıçanlar kalabalıktan zarar görebilir; insanlar bununla başa çıkabilir” diyor Ramdsen. “Calhoun’ın araştırması hem sorgulanabilir olarak, hem de tehlikeli olarak görülmüştü.” Bir diğer araştırmacı Jonathan Freedman, gerçek insanlar üzerinde çalışma yapmaya yöneldi; bunlar yalnızca lise ve üniversite öğrencileriydi, fakat şüphesiz insandılar. Yaptığı çalışma, farklı bir yorum ortaya çıkardı. Ahlakî çürüme, “yoğunluktan değil, aşırı sosyal etkileşimden ortaya çıkabilir” diyor Ramsden. “Calhoun’ın sıçanlarının hepsi çılgına dönmedi. Alan kontrol etmeyi başaranlar, nispeten normal yaşamlar sürdüler.”

Calhoun’ın çalışması bize cevaplar vermedi fakat, herhangi bir tek çalışma veya çalışma dizisinin kesin kanılara varabilmesi, nadir görülen bir olgudur. Bunun yerine, elimizde; fikirler ve fare ütopyaları hakkında yapılan eski deneylerin bazı tuhaf video görüntüleri var:

 

 

 

 

Smithsonian Mag

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz