FDA (Gıda ve İlaç Dairesi) bu ay Inflectra adında yeni bir ilacı onayladı. Inflectra, Crohn hastalığı, sedef, eklem yangısı gibi iltihaplı hastalıkların tedavisinde kullanılabilir. Haberin bu kadarı çok şaşırtıcı olmayabilir, FDA sürekli yeni ilaçları onaylıyor. Ama Inflectra, şimdiye kadar piyasaya çıkan henüz ikinci biyo benzer ilaç.
Bu ne demek?
Anlaşılması gereken ilk şey, küçük moleküllü ilaçlarla biyolojik ilaçlar arasındaki fark. İlaçların büyük çoğunluğu bu iki kategoriden birine giriyor. Tabii aradaki fark ilaçları üreten firmalar, ilaçların yan etkilerini göz önünde bulunduran doktorlar ve bazı ilaçları özel şartlar altında saklaması gereken eczacılar için daha çok şey ifade ediyor.
Peki fark ne?
Küçük moleküllü ilaçlar, tahmin edeceğiniz üzere küçük ve oldukça basit bir yapıya sahipler. Kimyasalların tutarlı bir süreçle sentezlenmesiyle oluşuyorlar. Böylelikle üreticiler her hapın her seferinde aynı etkiyi yaratacağından emin olabiliyor. Aspirin (asetaminofen), yaygın alerji ilaçları (Acrivastine) gibi ilaçlar küçük moleküllü ilaçlar.
Peki ya biyolojik nedir?
Biyolojik ilaçlar canlı bir hücreden yapılıyorlar. Genel anlamda geliştirilmiş bir bakteri ya da maya denilebilir. Bu onlara kimyasal olarak çok daha karmaşık olma kapasitesi tanıyor. “Küçük moleküllü ilaçların üç tekerlekli bir bisiklet olduğunu düşünürsek biyolojikler birer uzay gemisi.” diyor bir uzman Forbes’e. Daha büyük, daha ağır, genellikle daha kararsızlar. Bu yüzden de soğutma gibi özel taşıma yöntemlerine gerek duyuyorlar.
Biyolojik ilaçlar için gereken bileşenler canlı sistemlerden alınıyor. Harvard moleküler biyoloji yeni akademik üyesi ve şu an da Microsoft’ta çalışan Mary Wahl, bu canlı sistemlerin inek, fare, tavşan, keçi gibi hayvanlar ve hatta insanlar olabileceğini söylüyor. Diğer ilaç türleri tütün ve mikroorganizmalar gibi bitkilerden elde ediliyor. Bunlar ya doğada kendiliğinden oluşuyor ya da bilim insanları tarafından geliştiriliyorlar.
Yani, ilacın her dozunun tamamen aynı olacağının hiçbir garantisi yok.
Biyolojik ilaçlar vücuttaki birçok farklı sorunun çözümünde yardımcı olabilirler. Monoklonal antikorların kanserle savaşması, Neupogen’in kemoterapi gören hastaların beyaz kan hücrelerini artırması gibi.
Harika. Şimdi biyo benzer ne demek?
Bir biyolojik ilacın patenti ortadan kalktığında başka firmalar aynı kimyasal formüle sahip yeni bir ilacı daha düşük fiyatla piyasaya sürebilir. İşte bu yeni biyolojik ilaç bir biyo benzer.
Biyolojik ilaçların geliri çok yüksek olması bu olayı önemli kılıyor. New York Times’a göre, 2014’te dünyada en çok satan 10 ilacın 6’sı biyolojikti. Geçtiğimiz birkaç yılda bu ilaçların patentlerinin süresi dolmaya başladı, diyor Wahl. “(Süresi dolmuş patentler) diğer firmaların biyo benzer ilaç geliştirmesinin önünü açıyor.” diyor. Biyolojik ilaçların sentezlenme biçimleri yüzünden daha çok teste tabii tutulmaları gerektiği düşünülünce, biyo benzerlerin piyasaya çıkmadan önce gecikmesi çok normal.
“Biyo özdeş” değil, “biyo benzer”
“Küçük moleküllü ilaçların moleküler yapısı tam olarak belirtilmiştir. Küçük bir değişiklik bile vücuttaki fonksiyonlarını tamamen değiştirebilir.” diyor Wahl. Biyolojikler canlı (hata yapmaya açık) hücrelerden elde edildikleri için çok daha karmaşıklar. Aynı kimyasal formül kullanılarak yapılan versionları ise yalnızca orijinal ilaçla “benzer”. Yapılarında küçük değişiklikler olabilir ve bu değişikliklerin ilacın vücuttaki çalışma şeklini değiştirmemeleri adına ilaçların daha fazla test edilmeleri gerekebilir. “Eğer orijinal ilacın şeklini belirleyemiyorsak, orijinali baz alınarak üretilen yeni versiyonunun şeklini de belirleyemiyoruz.” diye ekliyor Wahl.
Biyo benzerler hastalar için iyi haber mi, kötü haber mi?
Biyo benzerlerin iyi tarafı, hastaların biyolojikleri daha ucuza alabilecek olması. Bazı tahminlere göre bu, önümüzdeki on yılda ABD’ye 250 milyon dolar kazandırabilir. Biyo benzerler, pahalı versiyonları kadar iyi olmaları durumunda, herkes için iyi haber.
Ama kötü tarafı da var, diyor Wahl. İlaç firmalarının biyolojiklere ve biyo benzerlere yatırım yapmalarının sebebi, patentlerini daha uzun bir süre koruyabileceklerini düşünmeleri. Biyolojikler canlı hücrelerden yapıldıkları için, ilaç firmalarının bu ilaçların güvenli ve etkili olduklarını FDA’ya kanıtlamaları daha çok çaba gerektiriyor. “İlaç firmaları, patentin süresi dolduktan sonra bile biyo benzerlerin çıkmayacaklarını düşünerek yeni biyolojiklere yatırım yapabilir. Çünkü rakiplerinin biyo benzer geliştirmek ve FDA’dan onay almak için çok büyük yatırım yapmaları gerekiyor.” diyor Wahl. Ve her ne kadar biyolojikler kanser ve otoimmun hastalıklar gibi bazı hastalıkları küçük moleküllülerden daha iyi iyileştiriyor gibi görünse de, Wahl belirgin bir avantaj sağladıklarına ikna olmuş değil.
“İlaç firmalarının biyolojikleri daha etkili göstermek gibi bir niyeti var.”
“Biyolojikler genelde küçük moleküllü ilaçlardan daha pahalılar, ve pazara getirilmelerinin de zorluğu sebebiyle kar marjları daha yüksek oluyor. İşte bu yüzden ilaç firmaları (doktorlar arasında) biyolojiklerin küçük moleküllü ilaçlardan daha etkili olduğu algısını yaratmak istiyorlar.” diyor Wahl. “Fikir hakkı daha uzun sürer ve daha yüksek gelir elde ederler. Ama ben küçük moleküllülerin aynı şeyi başaramayacağından emin değilim.”
Küçük moleküllüler genelde daha az yan etkiye sebep oluyor ve hayatı tehlikeye sokacak durumlara sebep olmaları da pek mümkün değil. Yani ilaç firmaları bütün kaynaklarını biyolojiklere ve biyo benzerlere yatırıyorsa, aynı etkiyi yaratarak sonunda hasta için daha iyi olacak küçük moleküllü ilaçların potansiyelini göz ardı ediyor olabilirler.
FDA tarafından bu ayın başlarında onaylanan Inflectra, pek çok iltihaplı hastalığı tedavi edebilen bir biyolojik olan Remicade ile kimyasal açıdan benzer. İlki, kemoterapi hastalarının beyaz kan hücresi üretmelerine yardımcı olan (Neupogen’in generici) Zarzio, 2015’te onaylanmıştı. Bunlar birkaç yıl içinde piyasaya çıkacak gibi görünen daha pek çok biyo benzerin ilk örnekleri.