Kısa cevap Buzdolaplarının soğutma işlevini yerine getirebilmesi için.
1920’lerde yeni geliştirilmeye başlanılan buzdolaplarının soğutma mekanizması için, amonyak ya da sülfür dioksit kullanılıyordu. Ancak bu gazlar hem kötü kokulu, hem de zehirliydi. Herhangi bir sızıntı ölümcül sonuçlara sebep oluyordu. Böylece onların yerini alacak başka bir maddeye ihtiyaç duyuldu. Bu madde hem buzdolabının soğutma görevini yerine getirebilmek için sıvıya dönüşebilmeli, hem de bir sızıntı durumunda hiçbir şeye zarar vermemeliydi. Ne var ki doğada böyle bir madde bulunmuyor. Böylece Almanya ve ABD’deki bazı kimyagerler yeni bir moleküler grup icat ettiler. Bir ya da daha fazla karbon atomunun belli sayıda klor ve/veya flüor atomuna bağlanmasıyla oluşan bu moleküle koloroflüorokarbon (CFC) adı verildi.
CFC’ler öyle etkili soğutma kabiliyetine sahiptiler ki, beklentilerin ötesine geçerek klimalarda da cihazı çalıştıran ana sıvı olarak kullanılmaya başlandılar. Daha sonra aerosollü püskürtme kutuları, yalıtım köpükleri, kimyasal çözücüler ve temizlik malzemelerinde yaygın olarak kullanıldılar. O zamanlar güvenli olduğuna karar verilmişti. Bu yüzden kimya sanayisinde en çok kullanılan ürünler CFC’lere dayalı duruma getirildi. CFC’lerin icadı ilk başlarda çok parlak bir başarıydı ve gelecekte küresel boyutta bir tehlikeye dönüşeceği uzunca bir süre anlaşılamadı.