Sırada insanlar var.
Araştırmacılar, fare DNA’sındaki yaşlanmayı tersine çevirmeye ve onu gelecekteki hasarlardan korumaya olanak sağlayan hücresel bir işleyiş saptadılar.
Yaşlı farelere özel bir bileşen vererek, DNA onarım sürecini başlatabildiklerini ve gelecekteki hasarlara karşı koruma sağlamanın yanında, yaşlanmanın mevcut etkilerini de onardıklarını gösterdiler. Üstelik altı ay içinde insanlarda teste başlamaya hazırlar.
Avustralya’daki New South Wales Üniversitesi’nden (UNSW) ve Boston’daki Harvard Tıp Okulu’ndan baş araştırmacı David Sinclair şöyle söylüyor: “Yaşlı farenin hücreleri, sadece bir haftalık tedaviden sonra genç farenin hücrelerinden ayırt edilemez haldeydi.”
“Eğer denemeler yolunda giderse, güvenli ve etkili bir yaşlanma karşıtı ilacın pazara girmesine belki de üç veya beş yıl var.”
Sinclair ve takımı 2013 yılında, genç farelerin hücrelerinin, daha yaşlı olan fareler ile karşılaştırıldıklarında nikotinamind adenin dinükleotit veya NAD+ adı verilen bileşenden daha fazla içerdiğini bulduklarında manşetlere çıkmışlardı.
Sadece bu da değil, yaşlı farelere daha fazla NAD+ verdiklerinde, fareler daha genç de görünmeye başlamıştı.
Bu durum o zaman büyük bir olaydı, fakat tıpta bulunan zorluklardan biri de, bir şeyin muhtemel bir tedavi olarak işe yarayabileceğini göstermek için, ilk önce o şeyin vücutta nasıl davrandığını anlamanız gerekiyor.
Araştırmacılar, NAD+’ın etkileyici bir etkiye sahip olduğunu bilseler de, bunu nasıl yaptığını kesin olarak söyleyemiyorlardı.
Şimdi Sinclair ve takımı yeni bir çalışma yayınlayarak, NAD+’ın farelerde DNA’yı yaşlanma ve radyasyon hasarından koruma mekanizmasını detaylı şekilde özetlediler.
Peki bu nasıl çalışıyor? Biz doğduğumuz zaman, bütün hücrelerimiz DNA hasarını onarma becerisine sahiptir ve bunu hücrelerimiz bölündüğü zaman rastgele gerçekleşen mutasyonlar üzerinden veya güneşte dışarı çıktığımız zaman sürekli yaşarız.
Fakat biz yaşlandıkça, bu hasarı onarma yeteneğimiz azalır ve hücrelerimiz yaşlanmaya başlar.
Araştırmacıların şimdi bu son çalışmada gösterdikleri üzere, bu hasarın birçoğu, PARP1 adı verilen bir DNA onarım bileşenine bağlı.
Bir hücrede birçok NAD+ bulunduğu zaman, PARP1 işini yapıyor ve DNA’mızı sağlıklı halde tutuyor. Fakat NAD+ yaş ile birlikte doğal olarak düşüş gösterdiği zaman, PARP1 azalmaya başlıyor ve hasar artıyor.
Sinclair ve takımı, bu hücresel işleyişten faydalanıp faydalanamayacaklarını görmek için, NMN veya nikotinamit mononükleotit olarak bilinen ve NAD+ öncülü içeren bir ilaç geliştirdiler.
Farelerde, yaşlı fareleri NMN ile desteklemek, DNA onarımını faaliyete geçirmek ve hatta mevcut DNA hasarını tersine çevirmek için yeterli olmuştu.
Takım şimdi, yıl sonu itibariyle benzer bir ilacı insanlarda denemeyi planlıyor; üstelik sadece yaşlanma karşıtı amaçlar için değil, aynı zamanda herhangi bir tür DNA hasarına karşı koruma sağlamak için de.
Aslında takım, astronotların Mars’a gerçekleştirecekleri dört yıllık yolculukları esnasında NMN’nin onları şiddetli uzay radyasyonuna karşı korumaya yardımcı olup olamayacağını görmek için NASA ile işbirliği yapıyor. Bu yolculuk sırasında, astronotların hücrelerinin yüzde 5’inin öleceği ve kanser ihtimallerinin yüzde 100’e yaklaşacağı tahmin ediliyor.
İlaç, sık sık uçanlar ile sık sık CT taramaları veya X-ışınlarından geçenler gibi, radyasyonun etkilerine karşı özellikle eğilimli olan gruplar için de kullanışlı olabilir.
Sinclair, Time dergisine şöyle konuşuyor: “Hedef, vücudu ya doğal olarak meydana gelen ya da doktorlardan kaynaklanan radyasyon maruziyetinden dünya üzerinde korumak.”
“Eğer bir X-ışını veya bir CT taraması olacaksam, önceden NMN alırım.”
Çocukluk kanserinden kurtulanlar da bundan faydalanabilir; şu an yüzde 96’lık bir kısım, 45 yaş itibariyle kalp damar hastalığı, Alzheimer veya asıl kanserleriyle bağlantısız olan kanserlerin de içinde bulunduğu kronik bir hastalık geçiriyor.
Araştırmacılardan biri olan Lindsay Wu şöyle söylüyor: “Bütün bunlar birleşerek harap edici hale geliyor ve yaşlanmayı hızlandırıyor. Bu konuda bir şey yapmak harika olur ve bu molekül ile bunu yapabileceğimize inanıyoruz.”
Fazla heyecanlanmadan önce, farelerdeki pek çok çalışmanın insanlarda tekrarlanmadığını akılda tutmamız lazım.
Bu yüzden bu ilk klinik deneylerin insanlardaki sonuçları gelmeye başlayana kadar, NMN’nin insan DNA’sını korumaya yardımcı olacağı belli değil.
Fakat bu DNA yaşlanması işleyişini anlamak, hücrelerimizi nasıl uzun süre sağlıklı tutacağımızı daha iyi anlamaya doğru atılmış büyük bir adım niteliğinde ve bu durum epey heyecan verici.
Araştırma, Science bülteninde yayınlandı.
ScienceAlert