Edebiyatı koklamak buna denir!
Bir kitap nasıl kokar? Yeni basılan kitaplar kâğıt ve mürekkep kokarken, eski kitapların tatlı ve misk gibi kokusu kitap kurtlarının burnuna dolar.
Görünüşe göre bu koku birçok insana çikolatayı anımsatıyor.
Geçtiğimiz aylarda Heritage Science’da yayımlanan çalışmaya göre University College London’a bağlı Sürdürülebilir Miras Enstitüsü araştırmacıları kitapların ve kütüphanelerin kokularını inceledi ve geçmişin kokularını tanımlamamıza yardımcı olacak bir sınıflandırma planı yaptılar. Bu plan bozulma meydana gelen kitapları kurtarmamızı bile sağlayabilir.
Her şey birkaç yıl önce kimyager Matija Strlič’in, önemli kâğıt evrakları temiz ve düzenli tutmaktan sorumlu kişilerin üzerinde çalıştıkları kağıtları koklamak için duraksadıklarını fark etmesiyle başladı. Strlič bunu neden yaptıklarını sorduğunda, araştırmacılar kokuların kitaplarda kullanılan materyal hakkında pek çok bilgi verdiğini söylediler. Kendisinin de bu konuda eğitimi bulunan Strlič bu kokuları belirlemek için çalışmalara başladı.
Matija Strlič Hollanda’daki Ulusal Arşivde 17. yüzyıla ait bir kitabı kokluyor.
“Kesinlikle insan burnundan daha bilimsel bir teknik geliştirebileceğimizi düşündüm” diyor Strlič. Kitap gibi objeler havaya küçük miktarda uçucu organik bileşikler yayıyor. Burunlarımız bu kimyasal organik birleşikleri alıyor ve koku olarak tanımlıyor.
Bu birleşikler aynı zamanda hükümetlerin uyuşturucu veya patlayıcıları tespit etmek için kullandığı mekanik sensörler gibi cihazlarla da bulunabilir. Kağıt için çok eski kitapların kimyasal bileşenlerindeki küçücük değişimleri tespit ettiler. Sonrasında örnekler alarak gaz kromatografisiden ve kütle spektrometresiden geçirdiler. Bu testler sonucunda Strlič ve arkadaşları kitap kokusundaki anahtar birleşenleri tespit etmeyi başardılar.
Strlič, miras bilimci Cecilia Bembibre ile beraber çalışmaya başladı ve ikili sadece kitapların kimyasal yapısını değil aynı zamanda bu kokuyla etkileşime geçen insanların nasıl etkilendiğini de araştırmaya başladılar.
Cecilia Bembibre, Knole House’da 18.yüzyıla ait bir İncil’in kokusunu çıkarıyor.
Makalenin sahibi Bembibre ve Strlič, Britanya’nın lider kâğıt koruma organizasyonu National Trust ile Birmingham Müzesi ve Sanat Galerisindeki ziyaretçilerin katıldığı etiketlenmemiş ve gizli kokularla ilgili bir deney için ortaklaşa çalıştılar. Deneye katılan 79 kişinin çoğu, eski kitapların kokusunu çikolata kokusu olarak tanımladı.
Bu sonuç araştırmacılar için sürpriz olmadı çünkü çikolata ve kahve ile kitap kokusunun frekansı aynıydı.
“Ne olduğunu bilmediğin bir kokuya maruz kalırsan onu tanıdığın kokular ile bağdaştırmaya eğilimli olursun” diyor Bembibre. “Ayrıca çikolata ve kahvedeki uçucu kimyasal birleşenler kitaplarınki ile oldukça benzer. Yine de çoğunluğun kitap kokusunu çikolata kokusu olarak tanımlaması sürpriz oldu” diye ekliyor Bembibre.
Bembibre ayrıca Londra bulunan ve araştırmacıların birçok örnek uçucu organik birleşik topladığı St.Paul Katedraline ait kütüphanenin kokusu hakkında insanların ne düşündüğünü araştırdı. Kaydedilen kokular çalışmaya katılan gönüllüler tarafından çikolatan ziyade tahta ve duman kokusu olarak nitelendirildi. Bunun sebebi ise büyük ihtimalle gönüllülerin muhteşem tahta işlemeleri görmüş olması. Bu kütüphane deney için belirli bir sebepten dolayı seçildi. Kütüphanedeki koku o kadar ünlü ki bazen ziyaretçilerin kitaplarında bahsediliyor ve kütüphane müdürü ne olursa olsun kitaplar korunurken bu kokunun da muhafaza edilmesi gerektiğini söylüyor.
Günümüzde kokuların muhafaza edilmesi konusunda çok az örnek çalışma var ancak bu Bembibre ve Strlič’in değiştirmek istediği bir durum. Birçok tarihi sergi insanları görsel olarak tarihi kişilik ve kavramlarla tanıştırırken koku insanların bu deneyiminde büyük rol oynuyor.
“Koku duyumuz insan beynindeki hafıza merkezine çok yakın ve bu yüzden anılarımızı genelde kokularla çok güçlü şekilde bağdaştırıyoruz. Çoğu zaman koku başka şekilde hatırlayamayacağımız anıları canlandırıyor. Bu durum kokuyu, geçmişi deneyimlememizi sağlayan en önemli etkenlerden biri haline geliyor” diyor Strlič.
Bembibre deneylerini yaparken bir “tarihi kâğıt koku çarkı” geliştirdi. Bu çarkın başka araştırmacıların ve kütüphanelerin kitaplardan gelen kokuları ayırt etmesinde yardımcı olacağını umuyor. Burunlarının duyduğunu, spesifik kimyasal madde isimleri ile eşleştirmenin kokladıkları nesnenin bileşenleri hakkında bilgi vereceğini tahmin ediyor. “Kokudan birleşene, birleşenden kokuya gidebilirsiniz” diyor Bembibre.
Araştırmacılar bu çalışmanın kağıt koruma ve tarihle ilgilenen insanlara müzelerde kokunun ziyaretçilerin deneyimini nasıl etkileyeceğini gösterdiğini umuyor.
“Gelecekte sensörler ile müze ve galerilerde kokuyu deneyimleyeceğimizi düşünüyorum” diyor Strlič.
Müzelerde kitaplar dışında başka objelerin de nasıl koktuğunu ve bu kokular hakkında bilgi toplayarak toplumun muhafaza etmek istediği kokular için çalışmalar geliştiriliyor. Bu durum günümüzde binaların korunmasına benziyor.
Bembibre,” Bu zaman diliminde yaşayanlar olarak çocuklarımıza hangi kokuları miras bırakmalıyız” diye soruyor.
Cidden benziyor muazzam bir kokudur kitap kokusu hele ki eski kitaplar bambaşka kokar.
eskiler bambaşka.. tabi çikolata ve kahvede bambaşka.