Başka dünyalarda yaşam arayışında olan astronomlar, yakın komşumuz sayılabilecek kırmızı cüce yıldızların çevresinde sekiz yeni gezegen keşfetti. Bu gezegenlerden süper dünya kategorisine giren 3’ü, yıldızlarına yaşama elverişli bir uzaklıkta bulunuyor. Güneşimizden çok daha küçük ve soluk olan kırmızı cüceler evrendeki yıldızların dörtte üçünü oluşturuyor. Hemen bütün kırmızı cücelerin en az bir gezegeni olduğunu gösteren yeni gözlemler, evrende ilk tahminlerimizden daha fazla sayıda gezegen bulunduğuna işaret ediyor. Evrendeki gezegen sayısının artması, istatistiksel olarak, galaksimizde Dünya benzeri hayat bulma şansını da artırıyor. Ancak en önemli olanı, kırmızı cücelerin çevresinde keşfedilen sekiz süper dünya içinde 3’ünün yıldızlarına yaşama elverişli mesafede olması. Yeryüzü’nden daha büyük olan süper dünyaların da yıldızların yaşam bölgesinde yer alması uzayda hayat olasılığını artırıyor. Yaşama elverişli mesafe, bir gezegendeki okyanusların donmayacağı ya da kaynayıp buharlaşmayacağı uzaklık olarak tanımlanıyor. Süper dünyaların çapı, gezegenimizin çapının 1,25 ila 2 katına ulaşıyor ve bu gezegenlerin yerçekimi Dünya’nın 1,9 ila 10 katı arasında değişiyor. Yerçekiminin Dünya’dan 5 kat veya daha fazla olması, bir gezegenin hayata elverişli olma şansını azaltıyor. Astronomlar bu faktörleri hesaba katarak galaksimizdeki kırmızı cücelerin çevresinde Dünya benzeri kaç gezegen olduğunu hesaplamaya çalışıyor. İlk sonuçlar, kırmızı cücelerin çevresindeki gezegenlerin dörtte birinin yaşama elverişli mesafede olduğunu gösteriyor. Kırmızı cücelerin yörüngesinde dönen ve yerçekimi Dünya’nın 2 katı olan süper dünyaların yaygın olduğu tespit edilirse, galaksimizde Dünya benzeri hayat bulma şansı da artacak.
Keskin gözler
Kırmızı cüce gözlemlerini Şili ve İngiltere’den yöneten astronomlar, yeni gezegenler keşfetmek için insanoğlunun elindeki en gelişmiş gözlemevi teknolojisini kullanıyor. Bunlar arasında HARPS ve UVES de var (sırasıyla Yüksek Doğruluklu Radyal Hız Gezegen Arayıcısı ve Morötesi ve Görsel Basamaklı Tayfölçer). Her iki sistem de Şili’de yer alan Avrupa Güney Gözlemevi tarafından işletiliyor. Hertfordshire Üniversitesi Astrofizik Araştırmaları Merkezi’nden Doç. Dr. Mikko Tuomi ile ekibi, bu gelişmiş donanımları kullanarak tek sistemle elde edemeyecekleri kadar detaylı resimler çekmeyi başardı ve normalde çok soluk oldukları için görüntülenmesi zor olan kırmızı cücelerin çevresinde yeni gezegenler tespit etti. Mikko Tuomi araştırmayla ilgili açıklamasında şunları söyledi: “Yalnızca UVES’in sağladığı verilere bakarken, rastgele parazitle açıklanamayacak bir değişkenlik fark ettik ve bu veriyi HARPS ile birleştirerek yepyeni bir gezegen adayı hazinesi bulduk. Bu güne kadar çok sayıda küçük kütleli gezegeni incelediğimizi söyleyebiliriz ve yakın gelecekte daha fazla gezegen bulmayı bekliyoruz. Buna Güneş’imize yakın mesafede yer alan yıldızlar da dahil.” Astronomlar yeni keşfedilen gezegenleri önce gezegen adayı olarak sınıflandırıyor ve gözlem verilerinin bilgisayarla incelenip onaylanmasının ardından, yeni gezegenleri resmi bir açıklamayla ilan ediyor.
Yalpalayan yıldızlar
Gezegenler yıldızlardan çok daha küçük olduğu ve ışık saçmadığı için, en gelişmiş teleskoplarla bile galaksimizde yeni ötedünyalar keşfetmek kolay değil. Bu nedenle gökbilimciler galaksimizdeki gezegen adaylarını doğrudan resim çekerek değil, dolaylı yöntemlerle, örneğin yıldızların yalpalamasını inceleyerek arıyorlar. Her ne kadar gezegenler yıldızlarla karşılaştırıldığında küçük kütleli olsa da çevresinde döndükleri yıldızın uzayda yalpalamasına, yani yıldızın uzayda bulunduğu noktada küçük bir halka çizmesine yol açıyor. Teleskopla bakıldığında, bu halka yıldız ışığının tayfında belirli bir kaymaya sebep oluyor ve bu kayma periyodik olarak değişiyor. Astronomlar bu şekilde yalpalayan yıldızların çevresinde gezegenler olabileceğini düşünüyor ve ilgili yıldızı daha dikkatli incelemeye başlıyor. Bunu yaparken de yıldız ışığı tayfındaki en ufak değişiklikleri bile tespit ederek gerçek gezegenlerle ilişkilendirmek için çok gelişmiş analiz teknikleri kullanıyorlar. Örneğin Mikko Tuomi ve ekibi, koşullu olasılıkları değerlendirmek için Bayes Kuralı’nı kullandı ve şu soruyu sordu: “Elimizdeki verilere göre, gözlemlediğimiz bir yıldızın yörüngesinde gezegen bulunma ihtimali nedir?” Gökbilimciler bu tekniği gelişmiş parazit eleme yöntemleriyle birleştirerek ölçümleri netleştirdi ve kırmızı cücelerin etrafında sekiz yeni gezegen saptadı. Hertfordshire Üniversitesi’nden Profesör Hugh Jones yeni buluşları şöyle değerlendiriyor: “Kepler seferi ile uzak kırmızı cüceleri incelediğimiz zaman, bu yıldızların çevresinde çok sayıda küçük gezegen olabileceğine dair bulgular elde etmiştik. Bu sonuç beklentilerimizi doğruluyor. Sınıfının en parlak yıldızları arasında tahminlerimizi doğrulayan sonuçlar elde etmek sevindirici bir gelişme.”
Kırmızı cüceler Dünya’ya uzak mı?
Astronomların incelediği kırmızı cüceler Dünya’ya oldukça yakın. Yeni gezegenler Dünya’ya 15 – 80 ışık yılı uzaklıkta keşfedildi ve bu gezegenler, kırmızı cücelerin etrafında 8 hafta ila 9 yıllık bir sürede dönüyor. Bir gezegenin yörünge turunu sekiz haftada tamamlaması için yıldızına Merkür’den daha yakın olması gerekiyor. Ancak bu soluk ve soğuk kırmızı cüceler için sorun değil. Güneş’imiz bir kırmızı cüce olsaydı, Dünya’nın da hayata elverişli olmak için Güneş’e çok yakın bir mesafede dönmesi gerekirdi. Dünya’nın Güneş’e uzaklığı yaklaşık 150 milyon km ve bu mesafe, çok daha az ısı ve ışık saçan bir kırmızı cüce ile karşılaştırıldığında Uranüs mesafesine denk. Kısacası, okyanusların soğuktan donmaması için bir gezegeninin kırmızı cüce yıldıza çok daha yakın mesafelerde dönmesi gerekiyor. Nitekim yeni gezegenlerin yıldızlarına olan uzaklığı da 7,5 milyon km ile 600 milyon km arasında değişiyor. Avrupa Güney Gözlemevi’nin buluşlarıyla birlikte, kırmızı cücelerin çevresinde bilinen gezegen sayısı 25’e yükseldi. Ayrıca onaylanmayı bekleyen 10 gezegen adayı var. Mikko Tuomi ve ekibi araştırma sonuçlarını MNRAS dergisinde geçen ay yayınladı. Ancak araştırmanın en etkileyici yanı, evrende hayatın kökeni konusunda ilginç sorular uyandırması. Evrendeki yıldızların dörtte üçü kırmızı cüce olduğuna ve kırmızı cücelerin dörtte birinde yaşama uygun mesafede gezegenler bulunduğuna göre, belki de hayatı sarı güneşlerin çevresinde değil, önce kırmızı cücelerin çevresinde aramamız gerekiyor. Kırmızı cücelerin fazla enerjik olmaması sebebiyle, bu yıldızların gezegenlerinde gelişen canlı türleri bugün Dünya’ya göre çok daha basit ve ilkel seviyede olabilir.
Herkes nerede?
Kırmızı cücelerin gezegenlerinde hayat olma ihtimali “Herkes Nerede?” sorusuyla özetleyebileceğimiz Fermi Paradoksu’nu da açıklamamızı kolaylaştırabilir. Elimizdeki hesaplamalar, galaksimizde insan uygarlığı kadar gelişmiş binlerce medeniyet olması gerektiğini gösteriyor. Ancak bu uzaylılarla henüz temas kuramadık. Herkes nerede? Kırmızı cüceler bu soruyu cevaplamaya aday: Kırmızı cüceler Güneş’imiz kadar enerji saçmadığı için, bu yıldızların gezegenlerinde evrim süreci daha yavaş işliyor olabilir. Bu durumda kırmızı cücelerde Dünya seviyesinde bir uygarlık gelişmesi için milyarlarca yıl daha beklememiz gerekecek. Evrende hayat yaygınsa ama öncelikle kırmızı cücelerin gezegenlerinde ortaya çıkıyorsa; Enrico Fermi’nin “Herkes nerede?” sorusuna makul bir cevap verebiliriz. Bununla birlikte, kırmızı cücelerin hayata elverişli gezegenlerin sayısı üzerindeki rolü henüz belirsiz ve astronomlar hayat için önce Güneş’imiz gibi sarı cücelere bakmamız gerektiğini düşünüyor. Sorun şu: Galakside tam olarak Güneş’imize benzeyen yıldız sayısı çok az. Astronomlar haklıysa, Dünya benzeri hayat sırf bu nedenle evrende nadir olabilir. Kesin sonuç elde etmenin tek yolu galaksimizde Güneş’e ikizi kadar benzeyen kaç yıldız olduğuna bakmak. Henüz bunu bilmiyor ve evrende insanların yalnız olup olmadığı konusunda kesin bir şey söyleyemiyoruz.