İnsanlar, “doğal dünya ile çarpışmaya doğru” gidiyor.
1992 yılında, 1.700’den fazla endişeli bilim insanı (içlerinde Nobel ödülü kazanan ve hayatta olanların büyük bir kısmı da var) genel olarak insanlığa karşı acil bir uyarı kaleme aldı. Mesaj basitti: eğer zorlayıcı şekilde harekete geçmezsek insanlar arasında ızdırap hüküm sürecek ve gezegenimiz “telafi edilemez şekilde bozulacak”.
Bundan yirmi beş yıl sonra, değişen fazla bir şey olmadı.
Şimdiyse bilim insanları, insanlığa ikinci bir şans veriyorlar. “Dünya’nın Bilim İnsanları İnsanlığı Uyarıyor: İkinci Bir İkaz” başlığını taşıyan makale, insanların bu gidişle doğal dünya ile çarpışacağını ve hemen harekete geçilmezse, Dünya’ya önemli ve geri döndürülemez bir zarar vermekten kaçınamayacağımızı söyleyerek uyarıda bulunuyor.
Dün yayınlanan makale, şimdiden 184 farklı ülkede bulunan 15.000’den fazla bilim insanı tarafından ortaklaşa olarak imzalandı. İmzalar hâlâ gelmeye devam ediyor.
Deakin Üniversitesi ve Sidney Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olan eş yazar Thomas Newsome, bunun muhtemelen şimdiye kadar yayınlanan bir bilimsel tezde bulunan en fazla sayıdaki imza miktarı olduğunu söylüyor.
“Bu karşı konulmaz büyüklükteki tepkiyi hiç beklemiyorduk” diyor Newsome.
Makale Birleşik Devletler’de oluşturuldu ve Avustralya’da tohum vererek dünya çapında imza topladı. Newsome, dört ay önce çağrıyı yaptıkları ilk günde yaklaşık 600 imzacı bulduklarını söylüyor.
“İnsanlar hemen mektubu paylaşmaya başladılar; mektup birkaç tane eposta listesine eklendi ve işler buradan aldı yürüdü” diyor.
Bilim insanları 1992’deki özgün uyarıda, insanlığın üzerinde yaşadığımız gezegeni onarmak ve korumak amacıyla “çevreye zarar veren faaliyetleri kontrol altına alması gerektiğini” savunmuşlardı.
Raporda dokuz farklı düzelme alanı tasarlanmış. Bunlar arasında ozon azalması, orman kaybı, iklim değişikliği ve insanlığın nüfus artışı da bulunuyor.
“Söz konusu tezde bu gidişatların tarihine baktık ve elimizdeki verileri araştırarak insanların bundan sonraki cevabını değerlendirdik” diye açıklıyor Newsome.
1992 tarihli uyarıyı yansıtan bilim insanları, insanlığın çevresel sorunları ele almada başarısız olmasının yanısıra, bazı örneklerde çok daha kötü bir duruma geldiklerini keşfediyorlar.
Aslında yazarlar, özgün bildiride altı çizilen dokuz düzelme alanından sadece ozonun başarılı şekilde ele alındığını ortaya koyuyorlar.
İklim değişikliğinin, ağaçların yok oluşunun ve tarımsal üretimin (özellikle et tüketiminin) mevcut yörüngesi, bilim insanlarını özellikle rahatsız ediyor.
Bildiride daha endişe verici şeyler arasında şunlar bulunuyor:
- Kişi başına düşen mevcut tatlısu miktarında yüzde 26’lık bir azalma
- Yaklaşık 121.5 milyon hektar orman arazisinin kaybolması
- Okyanuslardaki ölü bölge sayısında yüzde 75’lik bir artış
Bunları anlamak için bir dakikanızı ayırın.
Gezegenimizde bulunan yaşam biçimlerinin bu kasvetli geleceğini ihmal edemeyiz. Makalede yer alan uyarıda, insanlığın serbest bıraktığı kitlesel yok oluş olayının (tahminen 540 milyon yıl içindeki altıncı yok oluş olayı), gezegenimizin biyolojik çeşitliliğini olağanüstü şekilde tehlikeye attığı belirtiliyor.
İncelemede, Dünya üzerindeki memeli, sürüngen, yüzergezer, kuş ve balık sayısında yüzde 29’luk bir düşüş gerçekleştiği ve bu durumun endişe verici olduğu söyleniyor. Bilim insanları, eğer bu şekilde devam edersek insanlığın kaçınılmaz ve “felâket bir biyolojik çeşitlilik kaybına” neden olacağı konusunda uyarıyorlar.
Avustralya’daki biyolojik çeşitliliğin kaybı özellikle belirgin durumda. 2017 yılında Avustralya, küresel biyolojik çeşitlilik kaybı konusunda Endonezya’dan hemen sonra dünyada ikinci sıraya yerleşti. Newsome’a göre ülkesindeki doğal yaşam alanı kaybı, biyolojik çeşitliliği en fazla tehdit eden şey.
“Geçenlerde yayınlanan raporlar, Queensland eyaletindeki ağaç tasfiyesinde alarm verici bir artış olduğunu söylüyor; bu miktarın yılda yaklaşık 400.000 hektar olduğu ve 400.000 futbol sahasına eşdeğer olduğu belirtiliyor. Bu durum, bizi Brezilya ile aynı doğrultuya yerleştiriyor” diyor Newsome.
“Bizde, mesela tehlike altındaki türler için yapılan kamu harcaması her zaman çok düşüktü … her yıl maden bölgelerini iyileştirmek için daha fazla para harcıyoruz.”
Bu çevre felaketlerinin büyük bir kısmı, insan nüfusundaki artıştan kaynaklanıyor. İnsan nüfusu 1992’den beri şişti ve yüzde 35 oranında arttı; bu miktar 2 milyar insana eşdeğer. Mevcut gidişatlara göre insan nüfusu 2050 yılında 9 milyardan fazla olabilir. Bilim insanları, eğer yakın zamanda insan nüfusunu dengede tutmazsak, içinde yaşadığımız çevreye uyguladığımız baskının kötüleşmeye devam etmesinden endişeleniyorlar.
Tezde varılan sonuca göre; “eğer nüfus büyümesini yeterli miktarda sınırlandırmayı, büyüme kökenli bir ekonominin rolünü yeniden değerlendirmeyi, sera gazlarını azaltmayı, yenilenebilir enerjiyi teşvik etmeyi, doğal yaşam alanlarını korumayı, ekosistemleri eski haline getirmeyi, kirliliği durdurmayı, hayvanları korumayı ve istilacı uzaylı türleri engellemeyi başaramazsak, tehlike altındaki canlıküremizi korumak için gereken acil adımları atmamış olacağız.”
Ancak hâlâ şansımız var.
Bilim insanları, insanlığın aklını verdiği zaman olumlu değişimler gerçekleştirebileceğini ve bu durumun kanıtının da ozon’un iyileşmesi olduğunu belirtiyorlar. NASA ve NOAA’ya göre sadece bu ay içinde uydulardan alınan ölçümler, Güney Kutbu üzerindeki ozon tabakasında yer alan değilin 1988’den beri en küçük haline ulaştığını gösteriyor.
Hükümetler bilim insanlarını dinlediği zaman muhteşem şeyler oluyor. Bu yüzden, bunun daha sık olmasını nasıl sağlayabiliriz?
Makalede, bilim insanlarına, basında söz sahibi olan kişilere ve uzman olmayan vatandaşlara çağrı yapılarak, bu kişilerin hükümetlerine ve siyasi liderlerine derhal eyleme geçmeleri konusunda baskı yapması söyleniyor. Makalede vatandaşların, organize olmuş taban gayretleriyle birlikte siyasi liderlerini yenilenebilir enerji ve çevre araştırmalarına yatırım yapmaya ve bu arada fosil yakıtlardaki devlet desteğini aşamalı olarak durdurmaya zorlayabilecekleri savunuluyor.
Fakat bu değişiklikleri yapmak sadece siyasetçilere bağlı değil. Raporda, herhangi bir meslek sahibi olmayan insanların bile günlük davranışlarını değiştirerek çevreyi olumlu şekilde etkileyebilecekleri söyleniyor. Örneğin yazarlar, kendi ürememizi sınırlandırmamızı, kullandığımız fosil yakıtlar ile tükettiğimiz et miktarını sert bir şekilde azaltmamızı öneriyorlar.
İnsanlık çeyrek yüzyıl önce, dünyanın önde gelen bilim insanlarının yaptığı acil bir uyarıyı toplu olarak görmezden geldi. Şimdi zaman daralıyor; bilim insanlarını ve yaptıkları araştırmayı hiçe saymaya devam edecek zaman yok. Belki bu sefer, onların tavsiyelerini gerçekten önemseriz.
Sonuçta, bir B gezegeni yok.
Makale dün BioScience bülteninde yayınlandı.
Bilim insanları, söz konusu uyarıyı desteklemek için buradan devam edebilirler.
ScienceAsFact