Bu konunun da tartışılması gerekiyor.
Daniel J. Flannery, Şiddet Önleme Araştırma ve Eğitimi Başlangıç Merkezi Profesörü ve Müdürü, Case Western Reserve Üniversitesi
ABD’nin Florida eyaleti, Broward ilçesinde 14 Şubat 2018 tarihinde ölümcül bir okul saldırısı yaşanmış ve bir düzineden fazla insan ölmüştü. Çocuklar böyle haberleri duyduklarında, mantıksal olarak “aynı şey benim de başıma gelecek mi?” diye sorarlar.
Son otuz yıl boyunca şiddet sorunu üzerinde çalışan araştırmacılar ve klinik tedavi uzmanları olarak, çocukların şiddete maruz kalma seviyesinde ve bu durumun onların zihinsel sağlığına zarar verici etkilerinde sabit bir yükseliş yaşandığına tanık olduk.
Bu maruz kalım, çocukların ve gençlerin zihinsel sağlığını nasıl etkiliyor? Ayrıca böyle olayların sonucunda ortaya çıkan korku ve güvensizlik artışını nasıl ele almalıyız?
Şiddete maruz kalmak
Bugün çocuklar, pek çok medya çeşidini eşi görülmemiş seviyelerde kullanıyorlar; ergenlerin yüzde 92’si her gün internete giriyor ve yüzde 24’ü sürekli internette.
Bunun sonucunda, şiddet ülkenin başka bir kısmında gerçekleşse bile çocuklar bu olaya ve sonuçlarına hemen, yoğun şekilde ve defalarca maruz kalabiliyorlar.
Çocuklar, haber bültenlerinde veya sosyal medya üzerinde gördükleri şeylere ek olarak, başka pek çok şekilde de şiddetin tanığı veya kurbanı olabiliyorlar.
Örneğin lise öğrencileri arasında anket yaptığımız zaman, öğrencilerin yüzde 13 ile 45 arasındaki bir kısmı okulda dayak yediklerini bildirmişti. Yüzde 23 ile 82 arasındaki bir kısım da, geçen sene birinin okulda dövüldüğüne şahit olduklarını söylemişlerdi.
Okulda veya okul etrafında gerçekleşen silahlı saldırılar, geçtiğimiz yıllarda sıradan bir olay haline gelmişti.
İşte çocuklara olan şey
Yüksek seviyede şiddet tanığı veya kurbanı olduklarını söyleyen çocuklar, yüksek seviyelerde depresyon, öfke ve kaygı yaşadıklarını söylüyorlar.
Birisine vurulduğuna, tokat veya yumruk atıldığına şahit olan ve üçüncü sınıf ila sekizinci sınıfa giden çocuklarla yaptığımız çalışmada, bu çocukların yüzde 12’sinin, tedavi gerektirebilecek seviyede kaygılı olduklarını söyledikleri bulunmuştu.
Benzer şekilde, 11 Eylül 2001’de gerçekleşen terörist saldırılarından altı ay sonra, dördüncü sınıftan 12. sınıfa kadar olan ve New York’ta yaşayan 8.000’den fazla öğrenciyle yapılan bir ankette, çocukların yaklaşık yüzde 30’u kaygı veya depresyon belirtileri yaşadıklarını söyledi.
Şiddete maruz kalmak, uzun dönemli başka etkileri de barındırabilir. Yapılan çalışmalar, çocukların şiddete karşı nasıl duyarsızlaştığını gösteriyor: Yani çocuklar, şiddetin sorunları çözmek için kabul edilebilir bir yol olduğuna ve sonuçlarının olmadığına inanmaya başlayabiliyorlar. Ayrıca şiddetin herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda, herhangi bir kişinin başına gelebileceğine inanmaya başlayabiliyorlar.
Dahası, bu gibi çocuklar, diğerlerine karşı şiddet uygulama tehlikesi altında bulunuyorlar.
Benim yaptığım araştırma, şiddete şahit olan veya şiddet kurbanı olan çocukların, diğer insanlara karşı daha saldırgan olduklarını gösteriyor. Bu çocuklar, problemli seviyelerde travma sonrası stres belirtileri de gösteriyorlar.
Okullardaki çocuklarla, toplumdaki gençlerle veya cezaevi sisteminden uzaklaştırma sonucunda tedavi gören çocuklarla yaptığımız anketlerde, şiddete maruz kalmakla travma belirtileri arasında sürekli olarak bazı ilişkiler bulduk.
Yüksek seviyelerde şiddete maruz kalan gençler, yüksek seviyelerde öfke ve depresyon yaşadıklarını söylemişlerdi. Ayrıca, daha düşük şiddete maruz kalan gruplardaki gençlerle karşılaştırıldıklarında, kendilerine zarar verme veya kendilerini öldürme istekleri daha yüksek orandaydı.
Medya yoluyla maruz kalmak
Daha yakın zamanda yapılan çalışmalarda, çocuk ve gençlerde yüksek miktarda televizyon şiddetine maruz kalmanın da yüksek seviyelerde saldırganlık ve şiddetli davranış ile ilişkili olduğu onaylandı.
Medya aracılığıyla gösterilen şiddete maruz kalmak, saldırganlık ve kaygı artışı gibi sorunlu davranışlarla da sürekli olarak bağlantılanıyor.
Çocuklar, sonunda diğer insanlara karşı daha düşük empati ve acıma duygusu da hissedebiliyorlar.
Medya şiddetinin farklı şekillerine (televizyon şiddetinin yanısıra internet üzerindeki, filmlerdeki ve video oyunlarındaki şiddete) maruz kalan bazı çocuklar, dünyayı kötü, korkunç bir yer olarak görmeye ve kendilerinin güvende olmadıklarını, kendilerini zarardan korumak için fazla bir şey yapamayacaklarını düşünmeye başlayabiliyorlar.
Bu durum özellikle, gerçeği kurgudan ayırmakta zorluk çeken altı yaş altındaki çocuklar gibi çok küçük çocuklar için sorun oluşturuyor.
Şiddete maruz kalmak, çocukların ve gençlerin duygusal ve zihinsel gelişimine zarar verebilir.
O yaştaki çocuklar, görüp duyduklarını etkili şekilde işleyemezler. Bunun durum kısmen, şiddete sürekli maruz kalınca beyinlerinin bazı bölgelerinin etkileniyor olabilmesinden kaynaklanabilir.
Gençlerde beynin ön kısmı, en son gelişen ve olgunlaşan bölgedir. Beynin bu kısmına prefrontal korteks adı verilir ve bilgiyi işlemekten, dürtü kontrolünden ve akıl yürütmekten sorumludur.
Şiddetli video oyunlarına maruz kalan gençlerin prefrontal korteksindeki faaliyetler azalma gösterir. Bu durum, gençleri sorun çözmede ve duygularını kontrol etmede zorluk yaşamaya daha yatkın hale getirir.
Anne babalar ne yapabilir?
Anne babaların önemli bir rolü vardır. Çocuklarının nerede olduklarını, ne yapıyor olduklarını ve kimlerle olduklarını bilmek, çocukları desteklemeye yardımcı olan en iyi yöntemlerden bazılarıdır. Bu sayede, etraflarında gerçekleşen şeylerle başa çıkma kabiliyetleri artar.
Aynısı gençler için de geçerlidir. Bazen, çocuklar büyüyüp genç olduklarında daha az destek ve gözleme ihtiyaç duydukları, çünkü akranlarıyla daha fazla vakit geçirdikleri ve daha fazla bağımsızlık talep ettikleri varsayılır.
Ancak durum böyle değildir.
Gençlerin sosyal medyaya, uyuşturucuya, alkole ve ulaşıma olan erişimleri daha fazladır. Bununla birlikte, beyinlerinin sorun çözme ve dürtü kontrol bölümlerinin henüz tam olarak gelişmediğini gösteren ve sayıları artan kanıtlar da bulunuyor.
Çocukların ve gençlerin zihinsel sağlık sorunlarıyla ve davranışsal sorunlarla mücadele ettiğini ilk fark eden kişiler genelde anne babalardır.
Ayrıca, çocuklarının ihtiyaç duyduğu zaman ve şekilde, onların zihin sağlığı için en iyi ilk yardımı anne babalar uygulayabilirler.
Florida’daki okul saldırısı haberlerinin doğrudanlığı, yoğunluğu ve betimlemeleri, hem gençler hem de yetişkinler için çok rahatsız edici olabilir.
Bunu çocuklarımızla tartışmaya devam etmek ve onların duygularını ve bakış açılarını ifade etmelerine yardımcı olmak, aynı zamanda her ne kadar son derece rahatsız edici olsa da, bu olağanüstü şiddet eylemlerinin istisna olduğunu, bunların bir kural olmadığını söyleyerek onlara güvence vermek önem taşımaktadır.
Hepsinden önemlisi, çocukların, güvende olduklarını, bizim onlarla ilgilendiğimizi ve bu korkunç şiddet eylemleriyle uğraşma konusunda yalnız olmadıklarını bilmeye ihtiyaçları vardır.
The Conversation