“Kesinlikle doğal bir kaynaktan gelmiyor.”
Takım, onu Alaska’da akşam vakti havada tek başına süzülürken keşfettiğinde, Anchorage’den Hawaii’ye giden rutin bir kirlilik örnekleme uçuşu gerçekleştiriyordu.
20 yıldır hava örnekleyen araştırmacılar, Alaska’nın Aleut Adalarının yaklaşık 7 kilometre üstündeki bir irtifada daha önce hiç görmedikleri bir şey gördüler: Çok küçük bir miktarda zenginleştirilmiş uranyum içeren, sadece bir adet radyoaktif ayrosol parçacağı vardı.
2016 yılının Ağustos ayında yapılan keşif, radyoaktifliğe rağmen aslında bir endişe sebebi değildi. Çünkü rüzgarın sürüklediği bu parçacık, inanılmaz derecede küçüktü (genişlik olarak sadece 580 nanometreydi) ve troposferde kendi başına geziyor gibi görünüyordu.
Fakat orada tam olarak ne haltlar karıştırıyordu?
Araştırmacılardan biri olan ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresinden (NOAA) Daniel Murphy, Gizmodo‘ya şöyle söylüyor: “Kendi başına önemli bir radyoaktif atık değil.”
“Ancak, anlamadığımız çok küçük bir uranyum kaynağının mevcut olduğunu gösteriyor.”
Bu durumun ne kadar önemli olduğu henüz bilinmiyor, ancak parçacığı meydana getiren uranyum çeşitleri dikkate alındığında, parçacığın varlığı anlaşılmaz bir gizem halini alıyor: Bu uranyum çeşidi uranyum-238, hatta daha garip bir biçimde uranyum-235 olabilir.
Uranyum 238, atmosferde değilse de doğada yaygın şekilde bulunuyor ancak araştırmacıların açıkladığına göre parçacık, daha nadir bulunan uranyum 235 bakımından zengin. Yani tespit edilen örnek, “kesinlikle doğal bir kaynaktan gelmiyor.”
Yazarlar tezlerinde şöyle yazıyorlar: “20 yıldır küresel atmosferde uçakla yapılan milyonlarca parçacık örneklemesi boyunca, benzer şekilde yüksek 238U içeriğine sahip bir parçacıkla nadir olarak karşılaştık ve zenginleştirilmiş 235U’lu bir parçacıkla hiç karşılaşmadık.”
Uranyum-235, bir zincir bölünme tepkimesini sürdürme kabiliyetine sahip olan bölünebilir izotop. Yani, nükleer silahlar ve nükleer yakıtta kullanılan bir uranyum türü.
Uranyum-235 doğada oluşsa da, söz konusu örnekte, bu boyuttaki bir metal örneğinde doğal şekilde meydana gelebilecek olan içerikten yaklaşık üç kat daha fazla uranyum-235 bulunuyordu. Yani bu parçacık, nükleer güç üretimi veya askerî silah gayeleri için kullanılan zenginleştirilmiş uranyum niteliği taşıyor.
Bunun ışığında, bu parçacığın Alaska üzerinde esen hafif rüzgarda yoldan çıkmış halde geziniyor olması, araştırmacılara çok mantıklı gelmiyor. Araştırmacılar, uranyum parçacığının endüstriyel nükleer yakıt üretiminden kaçmış olması için fazla küçük boyutta olduğunu söylüyorlar.
Araştırmacılar hipotezsel olarak, parçacığın Çernobil veya Fukuşima gibi nükleer bir kazadan çıkmış olabileceğini öne sürüyorlar; tabi bütün bu zaman boyunca havada gezinmeyecek olması ve örneklemenin yapıldığı zamanlarda orman yangını gibi önemli bir olayın bulunmaması haricinde (çünkü orman yangını, parçacığı tekrar havaya kaldırmış olurdu).
Takımın düşündüğüne göre, parçacığın Pasifik Okyanusu üzerindeki hava akımlarıyla Aleut Adalarına taşınmış olması daha muhtemel. Araştırmacıların rüzgar yörüngeleri ve parçacık dağılımı üzerinde yaptığı analiz, Japonya, Çin ve Kuzey veya Güney Kore gibi Asya’da bir yeri işaret ediyor.
Araştırmada görev almamış olan nükleer enerji uzmanı Arnie Gundersen, EnviroNews sitesine şöyle söylüyor: “Benim en iyi tahminim, kaynağın Kuzey Kore olduğu.”
“Kuzey Kore’nin küçük bir reaktörü var ve uranyum 235’i biraz zenginleştiren gaz santrifüjlerine sahip… Ya yeni yakıt üretirken ya da reaktörde önceden mevcut olan yakıttan plütonyum çıkarırken, bir miktar zenginleştirilmiş uranyumun kaçmış ve havayla sürüklenmiş olması mümkün.”
Bunun bir kanıtı yok. Ancak araştırmacılar artık araştırmalarını yayınladıkları için ve üzerinde çalışma yapılan örneğin (Alaska’nın üstünde gezen küçük bir mikroskobik parçacık) son derece nadir olduğu göz önüne alındığında, radyoaktif elemetlerde daha tecrübeli olan diğer bilim insanlarının bu konuda yol gösterebileceklerini umuyorlar.
Murphy Gizmodo‘ya şu itirafta bulunuyor: “Bu tezin en temel motivasyonlarından biri, uranyum hakkında bizden daha fazla şey bilen birinin, parçacığın kaynağını anlayıp anlamayacağını görmek.”
Bulgular Journal of Environmental Radioactivity bülteninde sunuldu.
ScienceAlert
Oouvv!! Hemen önlem almalıyız :D