Nasıl güvende kalırız ve her şey nerede başladı?
PopSci’nin COVID-19 dosyasının tamamını buradan takip edin.
Popular Science, geçtiğimiz hafta okurlarını COVID-19’dan haberdar etmek için sıkı çalıştı. Bu virüs, Aralık ayından beri dünya çapında neredeyse 200.000 insana bulaşan yeni bir koronavirüs nesli. Burada, ABD’nin New Jersey eyaletindeki Vineland Lisesi’nde okuyan öğrencilerden gelen birkaç soruyu cevaplıyoruz. Hâlâ sorularınız varsa, yorumlar bölümünde bize bildirin ve cevapları bulmak için elimizden gelenin en iyisini yapalım.
Virüs kapmamak için en iyi yöntemler hangileri?
COVID-19 kapmayı önlemenin en iyi yolu, ellerinizi sık sık (ve iyice) yıkamak ve yüzünüze dokunmamaya çalışmaktır. Bunun sebebi; COVID-19, nezle ve grip gibi solunum yolu virüslerinin öncelikle tükürük ya da mukus damlacıkları yoluyla geçmesidir; ki eğer insanlar ellerini sık sık yıkamazsa, bunların el sıkışma ve yemek hazırlama yoluyla kişiden kişiye geçmesi kolaydır. Yüzünüze dokunduğunuz zaman; gözlerinizi, burnunuzu ve ağzınızı bu virüs parçacıklarına maruz bırakıyorsunuz. Bu yüzden, kamusal alanlardaki yüzeylere (metro direkleri gibi) dokunma sıklığınızı azaltarak ve ellerinizi sık sık, güzelce yıkayarak; virüs kapma tehlikesini önemli oranda düşürürsünüz. El dezenfektanı, ihtiyaç duyulduğunda iyi bir alternatiftir fakat ellerinizi yıkamanın yerine geçmez.
Faal bir şekilde öksüren ve hapşıran insanlardan da biraz uzak durmalısınız.
Korkmalı mıyız?
Yeni bir virüse yönelik haberler sebebiyle korkmak, anlaşılabilir bir durumdur. Fakat ülkedeki bireylere yönelik tehlike hâlâ çok düşük. COVID-19 kapan insanların çoğunda, yalnızca hafif şekilde nezle veya grip benzeri belirtiler görülüyor. Temizlik kurallarına uymak için yapabileceğiniz her şeyi yapmak önem taşıyor; böylelikle COVID-19 kapma tehlikesini en aza indirir ve eğer virüsü kapmışsanız da, onu diğer insanlara yaymazsınız. Güvenilir haber kaynakları (PopSci gibi!) kullanarak gelişmelerden haberdar olmalı ve eğer hastaysanız evde kalmalısınız. Şimdilik, yapmanız gerekenlerin hepsi bu!
El temizlemek için en iyisi hangisi? Sabun ve sıcak su mu, yoksa alkol mü?
Çoğu insan ellerini uygun şekilde yıkamıyor. Burada, doğrusunu nasıl yapacağınızı gösteren talimatlar var. Özeti ise şu: Sabun ve su kullanın (suyun sıcaklığı önemli değil, suyu rahat gelen bir sıcaklığa getirin) ve sabunu durulamadan önce 20-30 saniye köpürtün.
El dezenfektanı, elleri iyice yıkamak kadar iyi değil; fakat lavabo ve sabuna ulaşamazsanız, hiçbir şey yapmamaktan daha iyi. En az yüzde 60 alkol barındıran bir el dezenfektanı kullandığınızdan emin olun. Kullandığınız ürünün etiketini kontrol ederek, ne kadar dökmeniz gerektiğini görün ve ardından bu miktarı avcunuzun içine sıkarak, ellerinizi ovuşturun. El ve parmaklarınızın tamamını dezenfektan ile ovmak ve bunu, elleriniz kuruyana kadar yapmak önem taşıyor; dezenfektanı bir havluyla ya da kıyafetlerinizle silmeyin.
Basın olmasaydı, sizce bu COVID-19 meselesi ortaya çıkar mıydı?
COVID-19’dan ölüm oranları yüzde 2 civarında olsa da (SARS veya Ebola gibi bazı salgınlardan çok daha düşük), virüs Çin’de yeteri kadar insana bulaştı ve ölüme sebep oldu. Bu durum, dijital medya çağından önce de kamu sağlığı yetkililerinin endişelenmesine yol açardı. Fakat yanlış bilgilerin internette yayılması, COVID-19’un ortaya çıkışı gibi uluslararası olaylar sırasında kesinlikle tehlike arz ediyor. Yapılan araştırmalar, yanlış bilginin gerçeklerden sıklıkla daha hızlı yayıldığını gösteriyor. İnternetteki takipçilerine COVID-19 “kürleri” satarak, durumdan fayda sağlamaya çalışan insanları halihazırda gördük. COVID-19’un tedavisi veya çaresi bulunmuyor ve haberleri yalnızca güvenilir yayınlardan almanız gerekiyor (sosyal medyada çok takipçisi olan sayfa veya kişilerden değil).
Dünyada bir sürü salgın var. Etkilenen bölgelere uzak olsanız bile, COVID-19 gündelik hayatta ciddiye alınmalı mı?
Neyse ki, salgın hastalıkların hepsi aslında o kadar yaygın değil. Salgın hastalık, mutlak tanımı olan bir terim değil. Yayılma olduğu zaman; vaka sayısı, herhangi bir hastalıkta normal olarak düşünülen miktardan daha yükseğe çıkıyor. Salgın olduğu zaman ise, genelde birkaç kıta boyunca önemli oranda genişleyen bir yayılmadan bahsediliyor. Yayılmalar her gün yaşanmıyor ve salgınlar çok daha nadir görülüyor. Kamu sağlığı yetkilileri, AIDS’in devam eden bir yayılma olduğunu düşünüyor fakat ortaya çıkan çoğu hastalık, bu ölçeğe ulaşmıyor.
Sorunuzun ikinci kısmına cevap verirsek; COVID-19’un bulunduğunuz bölgeyi etkilememesi için yapılacak en iyi şey, bu durum bir sorun halini almadan önce temizliğe dikkat etmek. Kuzeybatı Pasifik’teki sağlık yetkilileri, hastalığın yerel topluluklarda haftalar boyu dolaştığından şüphelendiren vakalar görüyorlar. Bu şaşırtıcı bir durum değil, çünkü; COVID-19 belirtileri çoğu insanda hafif görülüyor, çoğumuz ellerimizi iyi yıkamıyoruz ve yüzümüze dokunuyoruz, ayrıca küçük bir nezle gibi görünen bir rahatsızlık sebebiyle izin alıp kendimizi tecrit etmiyoruz. COVID-19 o bölgede yayılabildi çünkü insanlar öksürüp hapşırırken gündelik işlerine devam ettiler. Bu onların suçu değil fakat orada olanlardan ders çıkarıp daha iyisini yapmaya çalışabiliriz. (Cidden, ben bunu kanepeden yazıyorum çünkü öksürüğüm var).
Eğer bağışıklık sistemimi güçlendirirsem, virüsle daha mı iyi savaşırım?
Belli faaliyetleri gerçekleştirerek ve belirli bir şeyi yiyerek bağışıklık sisteminizi güçlendirip, hastalıklarla savaşan bir ninja haline dönüşebileceğiniz düşüncesi; kulağa inanılmaz derecede heyecan verici geliyor. Fakat maalesef, bağışıklık sistemi tam olarak böyle çalışmıyor. Vücudunuz, hastalık yapan bir mikropla karşılaşarak ve onu tanıyıp, onunla savaşmayı öğrenerek bağışıklık güçlendiriyor. Bu yüzden virüsle karşılaşmadan önce, vücudunuzun hazır olması için yapabileceğiniz bir şey yok.
Diğer taraftan, yeni bir virüsle yaşanan ilk karşılaşmada, vücudunuzun savaş için en iyi durumda olmasını temin etmek amacıyla yapabileceğiniz bazı şeyler var.
Vücudunuzun hastalıkla mücadele etmesine yardımcı olmak üzere yapabileceğiniz en iyi şey, yeterli miktarda uyumak. Gerçekten, sekiz saat veya daha fazla uyumayı hedeflemelisiniz! Sağlıklı ve dengeli beslenmek de sağlıklı kalmanın başka bir yoludur. Bunları yapmak, sizi her muhtemel sağlık tehdidinden korumayacaktır fakat yetersiz beslenmek ve uykudan mahrum kalmak; sizi kesinlikle daha savunmasız bırakacaktır.
Ayrıca, eğer hâlâ olmadıysanız grip aşısı olmalısınız. Sizi COVID-19’dan korumaz ama grip olma ihtimalinizi azaltır; ki o da bu kadar tehlikeli olabilir!
Sizce bu virüs sorunu daha ne kadar devam edecek?
COVID-19’un, daha ne kadar süre önemli oranda faal kalacağını söylemek için henüz çok erken. Bazı kamu sağlığı uzmanları, aynı gribin yaptığına benzer şekilde her mevsim hız kazanan yeni bir virüs gibi; virüsün bir süre daha ortalıkta dolanacağını düşünüyor. COVID-19, kalıcı bir tehdit halini alırsa; gelecek sene bu zamanlarda bir aşının geliştirilmiş olması muhtemel. Ayrıca, virüse karşı dikkatli olmayı öğrenecek ve bu yayılmayı en aza indirmeye çalışacağız. Böyle gizemli bir virüsün, aylar ya da yıllar boyunca kaybolmadığını hayal etmek endişe verici. Fakat işin iyi tarafı; COVID-19’un büyük oranda, hakkında az şey bildiğimiz için sorun oluşturması. Ne kadar uzun süre kalırsa, takip ve savaş araçlarımız o kadar iyi hale gelir. Bununla beraber; çağdaş tarihin tamamı boyunca griple mücadele ettik ve grip, her yıl ABD’de on binlerce insanı öldürmeye devam ediyor. Yıllık endişe listesine, muhtemelen tehlikeli olan bir başka solunum yolu virüsünün eklenmesi; her yıl bu kadar ortaya çıkmasa bile, sağlık sistemini kesinlikle zorlayacaktır.
Eğer bir aşı geliştirilirse, virüs bir şekilde bu tedaviye uyum sağlar mı?
Pek çok virüs, insan dışı hayvan konaklardan çıkıyor. Bunlara hayvan kaynaklı virüs deniyor. Bunların hayvan konaktan insan konaklara sıçraması, bizi gafil avlamalarının daha muhtemel olduğu anlamına geliyor. Fakat hepsi COVID-19 kadar korkutucu değil: ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), insanları etkileyen bulaşıcı hastalıkların yüzde 60’ının başka bir hayvanda ortaya çıktığını tahmin ediyor. Mikroplar her zaman mutasyon geçiriyor çünkü çok hızlı ürüyorlar; bu yüzden her yıl yeni grip aşılarına ihtiyacımız oluyor çünkü inflüenza virüsü, çok hızlı şekilde mutasyon geçirip yeni soylar oluşturuyor. Fakat COVID-19’un bilhassa aşı ya da tedaviye dirençli olacağını düşündürecek bir sebep yok.
COVID-19’u, (grip vb. gibi) diğer yayılmalardan ayıran ne?
Dünya Sağlık Örgütü, geçtiğimiz hafta COVID-19’un resmî olarak salgın halini aldığını ve hastalığın, diğer virüslere kıyasla özgün zorluklar sergilemeye devam ettiğini açıklamıştı. Sıradan mevsimsel gribe göre daha bulaşıcı olduğu görülüyor; ancak bu konuda, kızamık gibi diğer bazı virüslerin yanına yaklaşamaz. Ayrıca, bulaştığı çoğu insanda inanılmaz deredece hafif belirtiler sergiliyor; yani, COVID-19’lu pek çok insan, günlük işlerini yapıyor ve diğer insanları bu hastalığa maruz bırakıyor. Fakat grip gibi, COVID-19 da bazı vakalarda ciddi ve hatta ölümcül zatürreye sebep olabiliyor; bu durum, yaşlı kişilerde veya altta yatan sağlık sorunları bulunan insanlarda çok daha muhtemel hale geliyor. COVID-19 ile genel mevsimsel gribiniz arasındaki bir diğer önemli fark da, daha fazla insanın bu tehlikeli belirtileri yaşıyor gibi durması: İnflüenzanın ölüm oranı yüzde 1’den az iken, COVID-19 için yapılan tahminler yüzde 3 civarına çıktı. Fakat, bu tahminlerin ne kadar güvenilir olduğunu bilmek zor. Birçok COVID-19 vakası kolayca gözden kaçabildiği için, enfeksiyon oranlarının hesaplayabildiğimizden çok daha yüksek olması muhtemel. Bu durumda, ölen hastaların yüzdelik oranı çok daha düşük olur.
Grip virüsü her yıl yüz binlerce insanı öldürüyor; bu yüzden mevsimsel hastalık devrine (daha yüksek olanlar bir yana) benzer ölüm oranları bulunan başka bir virüsü eklemek, sağlık sisteminde ciddi bir baskı oluşturur. Fakat COVID-19 yeni olduğundan, buna bağışıklık geliştirme şansımız olmadı (ya da bir aşı geliştirerek, bağışıklığımızı düzenleme fırsatı bulamadık). Eğer aylar ya da yıllarca etrafta dolaşırsa; biz teşhis ve tedavi etmede daha iyi hale geldikçe ve bağışıklık sistemlerimiz onu tanımaya başladıkça, virüsün ölümcüllük oranı azalır.
Bilim insanları, aşı veya ilaç konusunda hangi aşamada?
Dünya çapındaki birkaç ilaç şirketi ve araştırma kuruluşu, COVID-19’a yönelik muhtemel tedaviler ya da aşılar bulmak için çalışıyor. ABD’deki bir biyoteknoloji şirketi, aşısının ilk testler için hazır olduğunu söylüyor fakat aşının onaylanması, bir yıl kadar uzun sürebilir. Geniş ölçüde kullanılabilecek bir şey bulmak bir yana; insanlar üzerinde test edilecek kadar iyi çalışan bir formül bulmak aylar sürebilir.
İnternette pek çok kür ve önleyici tedavi iddiası dolaşıyor; fakat Dünya Sağlık Örgütü, insanların COVID-19’dan koruyabilecek hiçbir destek, besin ya da ilacın bulunmadığını doğruluyor. Ancak, eğer henüz olmadıysanız grip aşısı olmanız tavsiye edilebilir: İki virüsün benzer belirtileri, grip olan kişilerin hastaneye gidip insanların değerli alan ve zamanını işgal etmesine yol açabilir. Zayıflamış bir bağışıklık sistemi ise, sizi COVID-19’a karşı daha savunmasız hale getirebilir.
Koronavirüs, son vakalardan önce insanlarda hiç görülmüş müydü?
Koronavirüsler, insanlarda uzun bir süredir vardı; fakat bu koronavirüs yeni.
Koronavirüsler, sıklıkla hafif solunum yolu belirtilerine (bunlardan biri de nezle) sebep olan bir virüs ailesi; fakat bazıları ciddi hastalıklara sebep olabiliyor. 2002 yılında Çin’in Guangdong bölgesinde yarasalardan insanlara geçen şiddetli akut solunum sendromu koronavirüsü (SARS-CoV), dünya çapında 8.000 kişiye bulaşmış ve en az 74 kişinin ölmesine yol açmıştı.
COVID-19, Çin’in Hubei bölgesindeki hastalarda 2019 yılının Aralık ayında ortaya çıkmadan önce insanlarda tespit edilmemişti. Virüsün ortaya çıkışı, Vuhan’daki bir pazarda insanlar ve vahşi hayvanlar arasındaki yakın temastan kaynaklı olabilir; fakat hayvandan insana ilk defa tam olarak ne zaman ve nerede geçtiği henüz bilinmiyor.
Evrensel bir aşı yapım aşamasında. Peki bu sayede, bir salgının veya başka virüsün ortaya çıkışını önleyebilir miyiz?
Hiç kimse, bütün virüsleri öldürebilen bir aşı geliştirmiyor ve hiçbir şekilde, bunun yakınından bile geçmiyor. Aşılar şöyle çalışıyor: Bir virüs ya da bakteri soyundan alınan belli moleküller, vücudunuza sunuluyor ve böylece bağışıklık sisteminiz, hastalıkla gerçekten karşılaşmadan önce onunla savaşmayı öğrenme fırsatı bulunuyor. Tehlikeli bir virüse yeteri kadar benzeyen bir kokteyl oluşturup, virüsün normalde yapacağı şekilde size zarar vermeden vücudunuza yardım etmek; belli ki tehlikeli bir iş. İşte bu yüzden, mutlak biçimde en hızlı ve iyi sermayeli bir zaman çizelgesi altında bile yeni bir aşı üzerinde çalışıp, bu aşıyı onaylamak aylar sürüyor.
Bir aşı, koruma sağladığı virüs ya da bakteriyi taklit ederek çalıştığından; “evrensel” bir aşı oluşturmanın yolu yok (en azından, bugün sahip olduğumuz biyoloji bilgisi ve teknolojiyle yok). Evrensel bir grip aşısı arayışında bile; eğer başarılı olursak, birkaç yıl daha çaba gösterilmesi gerekiyor. Bilim insanları şu an, hangi grip soylarının en fazla tehlike barındıracağını araştırarak, o yıl aşıyla saldırmak üzere birkaç virüs soyu seçiyor. Eğer evrensel bir grip aşısı yapabilirsek, bir aşıyla işi bitirebiliriz. Bunu yaparsak, insanların gribe yakalanma tehlikesini azaltmak bakımından büyük bir gelişme yaşanacak. Fakat bunun, diğer hastalıkların yayılma tehlikesi üzerinde herhangi bir etkisi olmayacak.
Yazar: Rachel Feltman/Çeviri: Ozan Zaloğlu