Herhangi bir şeyi; örneğin bu makaleyi okurken dikkatinizi yoğunlaştırdığınız yer sürekli değişiyor. Hızlı okuma yeteneğiniz yoksa her seferinde bir kelimeye odaklanıyorsunuz ve diğer kelimeler daha bulanık bir hal alıyor. Belki de dışarıdaki trafiğin gürültüsünü duymuyorsunuz…
Bunun sıradan bir yeti olduğunu düşünebilirsiniz; ama aslında yaptığımız her işte bu temel bir işlev. Beynimiz, gelen duyusal bilginin hangi kısmına öncelik vereceğini bilmeseydi, dünya bizim için sürekli ilgimizi dağıtan, anlayamadığımız ses ve görüntülerden oluşan tam bir kaosa dönüşecekti.
Seçici dikkat adı verilen bu yaşamsal beceriden (beynimizin sağ ve sol yanında bulunan) parietal lob ve (ön tarafındaki geniş kısım olan) frontal lob sorumlu. Ancak yeni bir çalışmaya göre dikkat odağımızı belirlemede, (kulakların arka kısmında yer alan) temporal lob da rol oynuyor. Bu beklenmedik gelişme, bilim dünyasında uzun zamandır tartışmasız kabul edilen bir gerçeği sarsmış oldu. Rockefeller Üniversitesi Nöral Sistemler laboratuvarından Winrich Freiwald, “Beyinde dikkat kontrolünden sorumlu bir bölge en son 30 yıl önce keşfedilmişti” diyor: “Dikkat denetimi ile ilgili eski olguları tekrar düşünmemiz gerekebilir”.
Şans eseri keşfedildi
Freiwald, bu beyin bölgesini Bremen Üniversitesi’nden meslektaşı Heiko Stemmann ile birlikte birkaç yıl önce bir deney sırasında şans eseri keşfetti. İki akademisyen; ekranda sürekli hareket eden noktaların bir kısmına odaklanması istenen maymunlarda beyin aktivasyonunu inceleyen bir deney yapıyorlardı. Beyin taramaları sırasında, tam da bekledikleri gibi, hareket algılamadan sorumlu görsel bölgeler ve seçici dikkatten sorumlu bölgeler aydınlanıyordu.Ancak aynı zamanda, PITd bölgesinde, yani temporal korteksin arka alt kısmında (posterior inferotemporal korteksin dorsalında) aktivasyon oluşması her iki bilim insanını da şaşırttı. “Bulduğumuz diğer tüm alanlar anlamlıydı, sadece bunun dışında” diyor Freiwald. Bu bölgede harekete duyarlı hiçbir nöron bulunmamasına ek olarak, PITd bölgesinin diğer hiçbir görsel bilgiye karşı da özel olarak duyarlılığı yok; yani burada bir duyusal işleme gerçekleşmesi olası değildi. Dolayısıyla yeni çalışmada araştırmacılar bu esrarlı beyin bölgesinin dikkat kontrolünde rol oynayıp oynamadığını incelediler. Aslında bu uzak bir ihtimal gibi görünüyordu; çünkü PITd bölgesi klasik dikkat bölgelerinden çok uzakta yer alıyordu. “Yine de biz şansımızı denedik” diyor Freiwald.
Beyindeki dikkat bölgeleri, dış dünyanın bir haritasını çıkarıyor ve tıpkı bir kontrol paneli gibi, o an hedeflediğimiz şeyi yapabilmek için gerekli işlem kaynaklarını bu harita üzerindeki özel bir alana yönlendirmemizi sağlıyorlar. Dikkat kontrol bölgelerinin belirleyici bir özelliği de; bu bölgelerdeki nöronlar baktığımız şeye (örn. araba, kuş, futbol topu veya sayfa üzerindeki bir kelime) değil; baktığımız şeyin nerede olduğuna önem veriyor. Basitçe anlatmak gerekirse bu nöronlar görüş alanımız içinde yer alan belirli bir noktaya kodlanıyor ve sadece bu nokta dikkat gerektirdiğinde harekete geçiyorlar.
Araştırmacılar PITd bölgesinde bu tür nöronlar olup olmadığını saptamaya karar verdiler ve rastgele 200 nöron seçerek bunlardan en azından birkaçının konuma bağlı özellikler taşımasını ümit ettiler; böylece deneyde maymunların baktıkları ekranın özel bir bölümüne tepki vereceklerdi.
Freiwald, daha ilk kayıtta fazla iyi bir sonuç aldıkları için deneyin doğruluğuna olan inancını yitirmek üzere olduğunu hatırlıyor: Rastgele seçilen nöronlardan daha ilki, ekrandaki belirli bir noktayı “beğeniyordu”. İkinci ve üçüncü nöronlar da aynı sonucu vermişti: “Sinyal o kadar güçlüydü ki, gözlerimizi kapatıp yalnızca nöronun tepkisini dinleyerek, (maymunun) dikkatini ekranın sağına mı, yoksa soluna mı odakladığını tahmin edebiliyorduk”.
Sinyaller, maymunların doğru noktaya odaklanmayıp hata yaptıkları zamanı da belirlemeyi kolaylaştırıyordu. Ayrıca PITd nöronları dikkat odağını ne kadar yakından takip ederse, ekranda gerçekte ne olduğunu da o kadar gözardı ediyorlardı. Bu da dikkat bölgesinin diğer bir özelliği idi. Tipik duyusal nöronların tersine, hareket eden noktalar yön veya renk değiştirse bile bunların aktiviteleri aynı kalıyordu.
Son olarak araştırmacılar PITd bölgesini yapay olarak aktifleştirmek için dışarıdan uyardılar. “Hayvanın performansını artırabiliyorduk” diyor Freiwald: “Bu benim için, bu bölgenin dikkati kontrol ettiğini gösteren su götürmez bir kanıt”.
PITd bölgesinin uzun zamandır gözardı edilmesinin sebebi, tüm dikkat bölgelerinin daha önceki çalışmalarda zaten keşfedilmiş olduğuna inanılması. Freiwald, “biraz sağa kaysanız, çok daha ilginç birşey bulma ihtimaliniz de var” diyor.
Bu bölgenin neden var olduğu ise henüz cevaplanmamış bir soru. Sinirbilimcilerin uzun zamandır öne sürdüğü sava göre dünyayı iki farklı ağ ile algılıyoruz; bunlardan biri “ne gördüğümüzü”, diğer ise onu “nerede gördüğümüzü” hedefliyor. Çevremizde ani bir değişiklik olduğunda, örneğin trafik ışığı kırmızıya döndüğünde, “ne gördüm” ağı sayesinde dikkatimizi çekiyor. Diğer taraftan özellikle dikkatimizi yoğunlaştırmamız gereken bir durumda “nerede gördüm” ağı devreye giriyor. PITd bölgesi bu ikinci ağla daha ilgili gibi görünüyor; ancak diğer “ne gördüm” bölgelerine daha yakın. Diğer bir deyişle iki ağa da tam olarak uymuyor; daha çok arada bir yerde kalıyor. Araştırmacılara göre PITd bölgesinin bu ilginç özellikleri, dikkat yetisine dair şu ana kadar bilinenleri değiştirebilir, hatta beynimizin nasıl organize olduğuna dair yeni bilgilere sahip olmamızı sağlayabilir.