Bilim insanları, Avustralya’nın kıta sahanlığı boyunca gözden ırak bir şekilde akan, eşi görülmemiş ve dünyanın başka hiçbir yerinde bilinmeyen ölçekte bir su altı nehir sistemi keşfetmişler.
Yoğun Sahanlık Su Akımları adı verilen ve su altındaki okyanus planörlerinin kaydettiği bu olgu, ülkenin büyük bir bölümünü çevreliyor gibi görünüyor. Bu su altı akımları, şimdiye kadar Avustralya kıyı şeridinin 10.000 kilometreden fazla bir bölümünde tespit edilmiş.
Batı Avustralya Üniversitesi’nde okyanus bilimci olan Chari Pattiaratchi, “Kıyısal okyanus bilim alanında onlarca yıldan sonra yapılan en önemli keşif bu. Sadece Avustralya’da değil, küresel ölçekte de böyle” diyor.
Yoğun Sahanlık Su Akımları, kıyıya yakın yerlerdeki su yoğunluğunda meydana gelen değişimlerin bir sonucu. Yazın sıcaklığıyla gerçekleşen buharlaşma ve nehirlerden gelen tatlı suyun azalması, kıyılardaki suları daha tuzlu hale getiriyor.
Havalar serinlediğinde, bu ağır ve tuzlu sular normalden çok daha fazla aşağıya çöküyor. Yer çekiminin etkisine giren yoğun su, kıyı açıklarında deniz yatağı boyunca akıyor ve okyanusun dibinde bir su altı nehrine dönüşüyor.
Bilim insanları daha önce bu süreç üzerinde çalışmışlar (özellikle de Avustralya kıyısı civarındaki sularda). Fakat şimdiye kadar kimse, bu olgunun Avustralya’da böylesine benzersiz biçimde ve aslında kıtasal ölçekte görüldüğünü fark etmemiş.
Noktaların birleştirilmesi için, üniversitedeki araştırmacıların işlettiği Entegre Deniz Gözlem Sistemi‘ne (IMOS) ait su altı araçlarının birkaç yıl boyunca kaydettiği çok büyük miktarda su altı gözlemi bir araya getirilmiş.
Baş yazar ve fiziksel okyanus bilimci Tenzihe Mahjabin şöyle açıklıyor: “Bu çalışma, IMOS okyanus planörleri kullanılarak on yıldan uzun bir süre boyunca toplanmış devasa bir veri dizisinin sonucu. Bu miktar, denizde geçirilen 2.500’den fazla güne eşdeğer.”
“Bu sayede, Avustralya’nın farklı bölgelerindeki verileri ve ayrıca mevsimsel değişkenliği inceledik.”
2008 ile 2019 yılları arasında sekiz farklı bölgede 126’dan fazla planör göreviyle elde edilen sonuçlar, bu olgunun mevsimsel olarak değişkenlik gösterdiğini ve daha sığ sulardaki ısı kaybı sebebiyle kış aylarında zirve yaptığını gösteriyor.
Fakat sıcaklıktan ayrı olarak YSSA’ların etkisi, hem iç kıta sahanlığının hem de bunun ötesindeki derin okyanus ekosisteminin su kalitesinde önemli sonuçlar yaratabilir. Çünkü su altı nehrini meydana getiren ve yoğunluğu daha yüksek olan sular, daha fazla parçacık taşıyor ve kıyıdaki nehir sistemleri de bunlara katkıda bulunuyor.
Çalışmanın eş yazarı ve okyanus bilimci Yasha Hetzel şöyle açıklıyor: “Kıyısal okyanus; içerisinde besinlerin, bitkisel ve hayvansal maddelerin ve kirleticilerin yer aldığı askıda ve çözünmüş maddeler için giriş havuzu görevi görüyor ve karayı okyanusun derinliklerine bağlayarak, okyanus ortamının önemli bir parçasını oluşturuyor.”
Bunların nihai etkilerini keşfetmek, gelecekte yapılacak araştırmalara kalacak. Fakat her halükarda Avustralya, kıta adasının bu eşsiz özellikle çevrili olabileceğini öne süren tüm kanıtlara bakıldığında; başlı başına özel bir sınıfta yer alıyor gibi duruyor.
YSSA’nın güçlü şekilde katkı yaptığı sahanlar arası taşınım, ekosistemin işlev göstermesinde ve biyo-jeokimyasal süreçlerde önemli bir paya sahip. Çünkü kıyı yakınındaki sular ile çözülmüş ve askıda maddeleri, kıta sahanlıklarından taşıyan bir kanal görevi görüyor” diye yazıyor araştırmacılar.
“Yüksek yoğunluklardaki klorofil ve askıda madde ile kıyıdan gelen doğrudan akıntılar; YSSA’nın, 10.000 km’den öteye uzanan kıyı şeritleri boyunca sahanlıklar arası taşınım üzerinde büyük bir etki oluşturabileceğini gösteriyor.”
Bulgular Scientific Reports bülteninde sunuldu.
Yazar: Peter Dockrill/ScienceAlert. Çeviren: Ozan Zaloğlu.